• 751
    yeni nesil doyumsuz fast food taraftarının önüne geleni (oyuncusu, hocası, yöneticisi) yemeye devam ettiği bir başka maç. farkında değiliz sanıyorum ama bayern münihleydi maç, spartak tornavidayla değil. rakip 6 yıldır grupta 33 galibiyet 3 beraberlik almış mağlubiyetleri yok. sen bu adamları ilk 60 dakika neyse 1-1’e yatalım mentalitesine sokup zaman geçirttin. bu çok büyük olaydır zaten. biraz şanslı olsak bir farklı galibiyet veya beraberlik olabilirdi, hepsi bu.

    bu maç benim sezon başında söylediğimi hem ilk 75 dakikasıyla hem de son 15 dakikasıyla çok güzel kanıtlar nitelikteydi. biz bu ilk 75 dakikalık oyunla uefa kupasını alabiliriz sayın galatasaray taraftarı. ama şampiyonlar liginde olur da tur atlarsak son 16 bilemedin çeyrek finalde bu maçın son 15 dakikasındaki 2 gol gibi de çok gol yeriz. sadece bayern münih değil, şampiyonlar ligi böyle. ne olduğunu anlamadan 3-4 pasla tık tık 2 golü görürsün kalende. buna en az 3 senelik oturmuş kadron olmadıkça yapacak bişey yok.

    ama tekrar ediyorum, biz bu sene uefa kupasını alabiliriz! bu da çok büyük olay çıldırmamak elde değil! herkesin buna konsantre olması lazım, biliyorum üçüncülüğe ikna olmak zor, en yakın arkadaşlarım da olmuyor ama bizim yeniden avrupada kupa almamız lazım ve o kupa uefa kupası!
  • 752
    birçok kez belirtilmiştir yine yazalım ki 60-65 dakikalık yüksek eforlu oyunun maliyeti skoru bulamazsan maçı da kaybetmektir. bu neredeyse kaçınılmazdır.

    bayern dahi, ilk yarı böyle bir bitsin 2.yarı nasılsa oyun bana döner diye düşündü. kesintisiz 90 dakika oynanacak bir oyun değildi bizimki. bir nevi rus ruleti. ya ilk bölümde koparacaktık ya son bölümde kolayca teslim olacaktık. bu son 10 yılda 3.kez başımıza gelen bir hadise. 2013'deki 6-1'lik real ve 2 sene önce içeride elendigimiz barcelona maçları içerik olarak farklı olsa da giriş gelişme sonuç itibariyle birebir aynıdır. gurur duyulan yenilgiler ya da elenmeler.

    yine ilk 45 dakika uzun yıllar hatırlanacak.
  • 755
    hani klasik bir gazete manşeti vardır, "yenildik ama ezilmedik!" der, biz bu maç ezdik ama yenemedik be.

    23 ekim 2013 galatasaray fc kopenhag maçı'nın ilk 45'i benim gördüğüm en dominant avrupa oyunumuzdu, bir gün bunun üzerine çıkacağımızı hayal ediyordum ama rakip bayern'ken değildi. hayalini bile kuramadığım bir şey yaşattı bu maçta galatasaray, hocasından topçusuna ter döken herkesin teker teker emeklerine sağlık. böyle mağlubiyetler elden kaçırmışlık hissiyle anlık olarak daha çok üzüyor, fakat uzun vadede heybeye atılan kocaman tecrübeler oluyor. fatih hoca ilk döneminde çok aldı bunlardan, yolun sonu avrupa kupası oldu, okan hoca da dolduruyor heybeyi, heybe dolacak ki bi kupa daha gelecek avrupa'dan.
  • 756
    ömründe tribün görmemiş insanların taraftarı eleştirmesini anlamıyorum. stadımız dağın başında. birçok insan iş yerinden erken çıkmak için izin aldı. dün istanbul'da normalden belki iki üç kat fazla trafik vardı. ben iş yerimden 16:30'da çıktım. stada 19:30'da anca girebildim. zincirlikuyu metrobüsten gayrettepe metroya giden tünelde yarım saat insan trafiği yüzünden sıkıştık hareket edemedik, havasız kaldık. metroda, metrobüste sırf galatasaray'ımız için üst üste gittik. buna rağmen oradaki herkes elinden geldiğince, nefesi yettiğince bağırdı ama sonuçta insan bedeninin bir sınırı var. dakika 73'te rakip bayern münih'ken 1-2 olunca haliyle çöküyorsun.
  • 757
    yaklaşık 20 yıldır maçlara giderim hayatımda böyle bir tribün görmedim. kulaklarım duymuyor ve sesim yok şu anda. evde lal gibi dolaşıyorum.

    maçın ilk yarısı izlediğim en iyi galatatasaray'lardan biri vardı sahada. isteği, baskısı ve hırsı beni çok mutlu etti. düşmüş takımı toparlamak için değişiklikler erken gelseydi belki de çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik. sağlık olsun. bu takım günbegün üzerine koyarak çok fena bir şeye evrilecek inanıyorum. biraz sabır, biraz zaman.

    gelelim taraftara. mükemmel bir taraftar vardı. mükemmel bir atmosfer ve inanılmaz bir ıslık-yuhalama. dedim ya kulaklarım duymuyor gerçekten. bağırmaktan sesim kısıldı. hele icardi'nin golünden sonra böyle bir tezahürat görmedim.

    ancak: 20 yaşındaki bir çocuk 2 hata yaptı ve 2 gol yedik. hem de gruptaki en önemli maçta. canı sağ olsun. olmuşa çare yok. bizim yapmamız gereken özellikle bu 20 yaşındaki çocuğu yuhalamak, ıslıklamak ve çıkarken homurdanmak değil, alkışlamaktır. hatasından sonra bağırmak ve küfretmek basit olan şey. zor olan ise alkışlayıp onu oyunda tutmak. dün bir çocuk vardı arkamda kerem'e 30 dakika küfür etti. döndüm en sonunda dedim ki yiğidim bırak artık şu küfrü ve destek ol. hiç yakışmıyor gerçekten. "abi küfredince gol atıyor" dedi deli :d benim tepkimden sonra küfretmedi sağ olsun.

    bu takım ilk yarı oynadığı oyunu geliştirirse (geliştireceğine inanıyorum) yenemeyeceği takım yok. biraz sabredip takıma ve teknik ekibe güvenmemiz lazım. henüz hiçbir şey kaybetmedik. bu maçtan önce bayern'e 3 puan yazanlar çoktu. değişen bir şey olmadı. bizi mutlu eden ise ilk yarı bayern'i sahaya gömmekti. sevgiler.
  • 758
    mükemmel bir oyun planı ve avrupanın dev kulubune karşı dominasyon. bunları onlarca kez söyleyen olmuştur zaten. ancak ben 65 sonrası yavaştan oyundan düştükten sonra aynı planı devam ettirmek yerine takımı biraz geri çekip rakibi karşılama oyunu oynamamız gerektiğinin doğru olacağını düşünüyorum. maç içinde de birlikte izlediğim arkadaşıma bunu söylemiştim.

    keşke o geçiş dakikalarını topa basarak, rakibi biraz üzerimize çekerek oynasaydık. hem dinlenmiş olurduk hem de skoru biraz daha tutup son dakikalarda kurşunumuzu atabilirdik. neyse sağlık olsun bu maçlar bize tecrübe. işin güzel tarafı hiçbir şey kaybetmediğimiz yani sonunda elenmediğimiz bir maçı kaybettik.
  • 759
    hani bazı maçlar için bir klişe vardır:

    (bkz: galiptir bu yolda mağlup)

    tam da bu cümleye uyan bir maçtı. izlerken aldığım haz ve gurur maçın skoruna aldırmamam için yeterli. kaçan goller, oyuncu değişiklikleri tercih ve zamanlaması konularına hiç girmeyip, çok hızlı aksiyon alacağına inandığım teknik ekibe bırakıp bu maç özelinde keyif almaya çalışıyorum.

    uefa kupasına uzanan o yolculuğa gencecik bir çocukken şahit olduğum o günleri hatırlatan, farklı duygular hissettiren bir maçtı.

    sağ ol var ol galatasaray.
  • 760
    geriye dönüp baktığımızda tam olarak geçtiğimiz senenin 23 ekim 2022 galatasaray alanyaspor maçı konumunda olmasını beklediğim, ilk yarıdaki oyunla son 20 yılın belki de en iyi galatasaray'ını izlediğimiz şampiyonlar ligi maçı. çeşitli sebeplerle her maç hak ettiğiniz sonucu alamayabilirsiniz ama geleceğe dair verdiği ışık sonuçtan çok daha önemliydi.
  • 761
    vizyon acan bir mac. bu saatten sonra sami yen'e gelen hicbir takim favori degil. sadece bu sene degil, onumuzdeki senelerde galatasaray'la mac yapan takimlar, bayern'in dustugu durumu hatirlayacak ki bu bize inanilmaz bir psikolojik avantaj verecektir.

    bunun disinda iddaanin 6.5 oran verdigi macta, 70 dk rakibe tek kale oynuyorsan, 4-5 net golu kaciriyorsan, burada bence net bir basari vardir. evet kerem akturkoglu inanilmaz goller kacirmaya devam ediyor, icardi de kacirdi, kazimcan garip hatalar yapti ama olur boyle seyler, futbol bu. siz sahada sadece son vurusa odaklanirsaniz yanilirsiniz, o pozisyona girene kadar olan seylerdir futbolu zor yapan. bayern'in hucumunu durdurmak, savunma yaptirmaktir zor olan. gun gelecek o sutlar gol olacak :)
  • 763
    mükemmel bir maç. özellikle nereden bakıldığına göre değişik sunumlar veren bir maç. copenhag'a aynı tarifeyi çektik elimizden kaçtılar hatta 2 pozisyonla 1 puan alıp gittiler, münih'e de bu sefer 75 dakika soluk aldırmadık desek yeridir. maçtan önce de yazmıştım gelecek adına neler verebiliriz maçıydı bu.
    maç 1-3 sonuçlandı ancak eminim ki benim gibi mutlu birçok insan yatağa girmiştir. skor taraftarı olmak ile galatasaray taraftarı olmak arasındaki ince çizgiyi dün gördük.
    maçın içinde bireysel hatalar yok muydu? elbette ki vardı. ancak takım olarak yapılan pres, sağdan gelen set hücumları, sol kanadı kontra olarak kullanmak isteği ve çoğu zaman 442 dizilimi çok hoşuma gitti. bunu antalyaspor'a karşı yapıp skor beklemedik. dünyanın net ilk üçünde olan takıma karşı yaptık.
    yok kerem yerine x olsaydı şöyle olurdu, yok kazım şöyle yapsaydı böyle olurdu. evet güzel şeyler tabi bunları görmek ancak biz bu adamlarla bunu verebiliyorsak demek ki bu takımda çok umut var demektir. ben hepsinden razıyım.
    eğer maç içi analizi istenirse de şöyle diyebilirim.
    ikinci yarıya barış-tete değişikliği ile başlayıp ilerleyen dakikalarda da baktık olmuyor kaan-nelsson değişikliği ile savunma güvencesini alıp sonrasında kazımcan-angelinho ve zaha-kerem d. değişiklikleri ile daha oturaklı bir oyuna dönsek bugün belki de 1 puanı aldığımız için seviniyor olabilirdik.
    beğenilmeyen kerem a. yapmış olduğu ön alan baskısıyla milyon avroluk adamlara topu şişirtti. kaan ayhan biraz top almaktan kaçtı ancak kimmich'i sürekli kontrol altında tuttu. burada da torreira işte karınca misali prese devam etti ve takımın en iyisi oldu.
    abdülkerim ve sanchez önde pres yüzünden kendi alanlarında boşluklar verdi ancak bu oyun bu riski barındırıyor zaten. ilk yarı bir şekilde sonuca gidebilsek oyun bambaşka yerlere gidecekti. kazımcan ikinci yarı başı hatalı pas attı ve oyundan düştü. sebebi çok açık. adamın rakibi coman, yanına gelen musiala. burada kazım'ı yalnız bırakmayacak bir destek kuvvet hep gerekliydi. adamlar zaten makine gibi nereye hangi zamanda koşu atacaklarını biliyorlar. attıkları pasların şiddeti bile resmen ayarlanmış gibi. 20 yaşındaki bir türk genci için bence fena olmayan işler yaptı. yani eleştirirken bir kere düşünmek lazım. ya bu kazım nerede almış alt yapı eğitimini? hangi pozisyondan bu adamı sol beke çevirmeye çalışmışız? hayatının en büyük maçı hangi maç? kaldı ki sadece kazım'ın değil abdülkerim mesela 28 yaşında çıktı en büyük maçına. boey ona keza hatta kerem a. için bile kariyerinin en büyük maçı diyebiliriz. futbol yetenek kadar duygu oyunu aynı zamanda. neyse çok uzatmaya gerek yok. takım için çok olumlu geçen bir maçtı bence. en azından ben öyle okudum.
  • 764
    belki de en çok entry girdiğim maç olmuştur bu maç. günlerdir kafamda oynadım, arkadaşlarla kadrolar kurdum, münih'in zaaflarını araştırdım. 2 haftalık tez konusu gibi çalıştım. ispanyol, fransız ve ingiliz liglerinden gelenleri yenebilirsiniz ama alman ligi takımları için aynısını söylemek güç. sadece schalke 04 bir istisna oldu bizim için. tete'ye ve zaha'ya atamadıkları çalımlar için hayıflanacağım fakat karşısındakilere bakıyorum değeri en az 50 milyon euro. bir de işin taraftar boyutu var ki korkunç yorumlar okuyorum. taraftar robot değil ki. 60. dakikadan sonra orta saha kanatlarla beraber çöktü. herkes parmaklarını ısırmaya başladı. kaan, torreira, tete, kazımcan ve zaha tamamen düştüler. torreira'yı ne olursa olsun çıkaramazdık ama yanına sergio ve demirbay takviyesi yapabilirdik. zaha'nın yerine de barış alper, kazımcan'ın yerine de nelsson takviyesi yapıp sol beke abdülkerim'i alabilirdik. sergio ve demirbay için herkes tepki gösterecek fakat boş orta sahayla oynamaktan daha iyi diye düşünüyorum. bunlar tabi züğürt tesellisi. takım her şeye rağmen elinden geleni yaptı. emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
  • 767
    okan buruk'un dünyanın en cesur teknik direktörlerinden biri olduğunu gösterdiği maç.
    manu maçında da aynısını görmüştük, bugün de geliştirilmiş versiyonu sergilendi.

    maç kadroları ve iki takımın genel oyunu düşünüldüğünde iki takım da 4-2-3-1 temelli bir oyunu benimsedi, zaman zaman 4-2-4'e kayan bir oyun. dolayısıyla sahanın her yerinde doğal birebirler oluşacaktı. bu tür maçlarda genelde kaliteli olanlar kazanır, işin psikolojik kısmı da var tabii ki. ama fiziksel olarak dayanıklılık da bir kalitedir bunu da göz ardı etmemek lazım. mesela coman'ın dayanıklılık olarak kalitesi zaha'dan, sane'nin yine dayanıklık kalitesi de tete'den üstün geldi.

    ilk 45 dakikada inanılmaz baskı yapan galatasaray vardı, son 10 yılda bayern'in de bu kadar ezildiği bir 45 dk olmamıştır. genelde kimse bayern'e bu kadar şiddetli şekilde basmaz, çünkü bilirler ki arka tarafta kane top almak için öne çıkıp arkasını boşaltacak ve o boşalan alana dünyanın en hızlı 3 oyuncusu diyebileceğimiz sane, coman, davies girecektir, bu riski göze alamaz çoğu teknik direktör.
    çünkü maç 90 dakika ve bayern'in inanılmaz oyuncuları birebirlerde mutlaka ama mutlaka geçerler belli sayıda.
    toplu veya topsuz kontra atak yiyecektik, ilk 45 dk çok zorlanmadık. ve baya bunalttık rakibi. okan hoca bayern'i anadolu takımı gibi gösterdi ilk yarıda. bir türk takımının bir süre zarfında bunu yapması çok büyük bir olay. onlar da şaşırmış ve zorlanmıştır ilk etapta.

    galatasaray dk 60 sonrası neden oyundan düştü bunlara bakmak lazım.
    bence ilk nedeni yüksek şiddetli koşular, rakip her oyun kurmaya çalıştığında bizim oyuncularımız şiddetli koşuyla cevap verdi. bu tip durumlarda topa sahip olan takım daha az yıpranır.
    bir diğer neden arkaya sarkan rakip oyuncuların tüm takımı geriye koşturması, sane ve coman 10 defa arkaya sarksa ve 10 defa tüm takım geriye koşsa inanın hücum yapacak kondisyon kalmaz.
    bir diğer neden bayern'in yorulmakta olan galatasaray karşısında top çevirerek yorgunluğu daha daha netleştirmesi.
    ve oyuncuların doğal fiziksel güçleri var, kabul etmek lazım ki bayern'li oyuncular fitnes olarak dünyadaki en iyi oyuncular arasında. real madrid, city, arsenal belki bunlar bu seviyede olan diğer takımlardır.

    tuchel rakipleri iyi analiz eden bir hoca, büyük ihtimalle galatasaray'ın ikinci yarılarda oyundan düştüğünü de görmüştür, maç planını buna göre yaptığını düşünüyorum. hatta devre arası konuşmasına erişebilsek galatasaray'ın 60 sonrası düşeceğini de söylemiştir muhtemelen.

    birebir eşlemelere de biraz değinmek istiyorum. mesela alfonso davies tete eslemesini ele alalım, top tete'deyken neredeyse hiç geçemedi davies'i adam çalım yemiyor, çok hızlı, çalım yese bile geri dönüyor. fakat işin kötü yanı top davies'deyken de tete'ye çalımı basıyor üstüne üstlük boey geliyor ona da çalımı basıyor ve sane'yi bizim kaleye kadar uzatıyor. haliyle tüm takımın geri koşması demek bu.
    zaha vs mazroui'de iki taraf da birbirini nötrledi, zaha hücumda pek geçemedi ama mazroui de hiç gelemedi zaha iyi karşılık verdi savunmada.
    coman vs kazımcan izledik, kırmızı pazartesi bu eşleşme zaten.
    torreira ve kaan'ın ilk 60'da kimmich ve laimer'e üstünlük kurduğunu gördük, sonra yorgunluk ve onların dayanıklılığı ağır bastı.

    galatasaray- bayern münih maçını 5000 metre koşusu olarak ele alırsak, galatasaray ilk 2500 metreyi inanılmaz koştu. fark attı burada bayern'e belki de tur bindirdi, fakat kalan 2500 metrede bitiş çizgisini görecek takati kalmadığı için bayern münih son 30 dk'da pek de vitesi yükseltmeden galibiyeti aldı. galatasaray'ın performansı tavşan atlet performansı gibiydi, tavşan atletler de o kadar önde koştuktan sonra neden yarışı tamamlamıyor hep merak etmişimdir, belki ilerde galatasaray tamamlar yarışı.

    bir başka spordan örnek verelim; 12 roundluk bir boks maçı düşünelim, galatasaray ilk 6 roundda öyle yumruklar attı ki, bayern değil başka kim olursa nakavtla biter gibiydi. kenardan havlu gelir, hakem müdahelesi gelir, doktor müdahelesi gelir maç biter gibiydi. fakat rakip takım bu 6 rounda dayanınca ve bizim maç kondisyonu genele yayılmayınca guard savunması yapmak için kollar yukarı bile kalmaz oluyor. bir nevi tüm cephaneyi ilk roundlarda tüketmiş oluyoruz. buna da dövüş kondisyonu deniliyor, zaten dövüş öncesi kampların da esas nedeni tüm maçı çıkaracak bir kondisyona ulaşmaktır.

    daha başka bir spordan örnek vermek gerekirse; formula 1'de pilotlar yarış kaç tur sürecekse lastik ısınmasını ona göre yönetmek zorundadırlar, çok hızlı gidildiğinde lastikler ısınır ve aşınmaya başlar, aşınan lastikler daha fazla kaymaya başlar ve bu risktir, eğer pitstop yapıp lastikleri değişirseniz bir şansınız var, futbolda bu oyuncu değişikliği ile mümkün, fakat ekstra bir pitstop yapmak da çok çok ciddi bir süre kaybıdır, yarış mühendisleri bu yüzden var zaten. birçok f1 yarışında rakibini geçmeden bu şekilde oyunlarla pitten dönüşte geçerek yarışlar kazanılıyor. galatasaray yeni oyuncular sahaya atsa, bu oyuncuların adaptasyon süreci de olacaktı muhakkak. o esnada bayern yine bam bam gelip goller atabilirdi.

    okan hoca, önde baskı konusunda dünya klasında olduğunu kanıtladı. ben arsenal tottenham maçında arsenal'in bu kadar agresif bastığını gördüm, ama arsenal'in bile maçın sonunda pili bitti ve beraberlikle sahadan ayrıldılar ama biraz daha süre olsa arsenal maçı da verebilirdi.
    galatasaray'ın genlerinde bu baskı kültürü var, okan hoca genlerine bağlı kalarak dünyanın en büyük takımına kafa tutuyor, buna saygı duyuyorum.

    ben dünya futbolunu izleyen yabancı biri olarak geçmiş senelerdeki slavia prag ve tripsiovky hocayı tebrik etmiştim. benzer bir performans vardı. eminim dünya futbolunda maçı izleyen başka yabancılar da okan hoca'yı bu şekilde bir kenara yazmıştır.

    her fırsatta belirtiyorum, benim inandığım oyun farklı. benim inandığım oyun galatasaray kültürüne de ters, burada uygulamak da kolay değil. ama imkansız da değil.

    okan hocanın işi de kolay değil, her hafta oyuncuları bu prense ikna etmesi lazım. mesela son bjk derbisinde tam anlamıyla ikna edemediğini gördük, çünkü oyuncular da insan ve yaptıkları iş müthiş efor sarfettiren bir iş. fiziksel olarak toparlanması kolay değil, bayernden çıkıp rize deplasmanında odaklanmak da kolay değil.
    verilen mücadeleden dolayı tebrikler.

    okan hocaya bir eleştirim var bu arada, basın toplantılarında sürekli oyuncu değişikliği konusu gelince dünyanın en iyi teknik direktörlerinin çok az oyuncu değişikliği yaptığını hatta bazılarının da hiç değişiklik yapmadığını belirtiyor.
    şimdi burada 2 durum var, ilki oyuncuların kondisyon durumu. sane ve coman ile zaha ve tete'ye bakalım pek uzağa değil. adamların doğal kondisyonu bizden iyi, barış alper girdi oyuna ama yorgun sayılacak sane yine daha iyi fizikteydi. yani oyuncu değişikliği yapmayacaksak, doğal fiziksel gücü boey gibi olan oyuncular almak zorundayız. hiç kimse neden boey'i çıkarmadın dedi mi bugüne kadar?
    bir diğer husus ise dünyanın en büyük hocaları pozisyon oyunu oynuyor ve temel amaçları kendini yormak değil rakibi koşturup yormak. dünyanın en iyi hocaları da yüksek şiddetli baskı yapıyor. ama şöyle örnek vereyim, topu %75'e 25 alan city, rakibin %25 sahip olduğu kısımda baskı yapıyor ve daha az yıpranma. biz ise %50-50'de 50'lik kısımda bunu yapıyoruz. kabaca bir hesapla 2 kat efor demek bu. tezatlık burada işte. oyuncuların doğal fiziksel güçlerini de devre dışı bırakarak ele aldım bu ikinci durumu.
    okan hocanın bu durumu gözden geçirmesini dilerim, çünkü %50'lik kısımda en iyilerden birisi.

    edit: hakem performansından da bahsetmesem olmazdı, neredeyse her pozisyonda oyunu oynatmak isteyen bir hakem vardı. resmen hasret kalmışız böyle bir hakeme. hakem izin verdiği için ilk yarı rakibi bu şekilde bunalttık ve boğduk. türkiye ligi'nde böyle baskı yapsak çoğu yerde faul çalınırdı.
    ayrıca hakem her pozisyonu oynattığı için de maç sonunda daha fazla tükendik, çünkü durmadı oyun, dinlenebilecek boşluklar pek fazla olmadı. bu da bizim açımızdan olumsuz yansıyan durumdu. çünkü biz durarak oynanan bir ligden geldik maça.
  • 769
    gol yollarında icardi'nin ayağına mahkum kaldığımız için kaçınılmaz olan skor. 2 tane skorer kanat ya da orta sahamız olsa skor tam tersi olabilirdi. hem de daha az yorulurduk, bu sayede güzel futbolu 90 dakikaya yayma şansımız olurdu.

    en çok net pozisyon kaçıran kerem'in yanı sıra, icardi ve torreira da net pozisyonlar kaçırdı. hocamız da bu sorunun farkında, daha fazla bitiricilik çalışacağımıza inanıyorum.
  • 770
    eleştiri bir insanı sevmediğiniz ya da istemediğiniz anlamına gelmeyen kavram. hele taraftar olarak yapılan eleştiri daha iyisini yapabilirdin demek aslında.
    kazımcan’ın gereksiz yere topa atlayarak coman’a golü attırması. takım hücumdayken ve bayern defansı hazırlıksız yakalamışken topu iyi kullanamayıp kaptırması ve ikiyi yedirmesi eleştirilebilir. okan hocan’ın onu bu kadar uzun süre oyunda tutması eleştirilebilir. bayern kalecisinin sektirdiği topta bomboş kaleye golü atamayan kerem eleştirilebilir. bayern’in 3. golünde rakibini bomboş bırakıp kovalamayan torreira eleştirilebilir. beni ıcardi’nin soğukkanlılıkla panenka penaltı atması ilgilendirmiyor. çoğu pozisyonda yanlış karar vermesini ben eleştiririm. zaha’nın dünyada bilmem kaçıncı en çok başarılı çalım atan oyuncusu olması beni ilgilendirmiyor. ne sağda ne solda rakip beklere hiçbir üstünlük kuramaması, içeri katetmeyi becerememesi, hiçbir varlık göstermemesine rağmen bu kadar uzun süre oyunda tutan okan hoca eleştirilebilir. okan hoca’nın müthiş planla başlaması, 70 dakika süper top oynatması beni ilgilendirmiyor. takımın pilinin biteceğini önceden sezemeyen, değişiklerde geç kalan okan hoca’yı ben eleştiririm. beni bayern’in bilmem kaç yıldır yenilmemesi ya da kaç maçtır kazanıyor olması ilgilendirmiyor. ben galatasaray’ım, beni bayern’i yenebileceğine inandırmayan ya da kendi inanmayan herkesi eleştiririm. futbol bu yenilmek de var yenmek de ancak yok bayern zaten fark yemezsek iyidir. yok bayern maçlarına sıfır puan yazmak lazım kafasında değilim ve hiçbir zamanda olmadım. her takımın inişli çıkışlı dönemleri vardır. yok iki sene önce şöyleydik o yüzden şükredelim falan geçelim bunları. bizim vizyonumuz misyonumuz herşeyimiz avrupa. başarı gelmeyebilir ama başarıyı hedeflemeyen ya da inanmayan herkes eleştirilir. bu arada hem okan hoca’ya hem de oyunculara gerçekten yürekten teşekkür ediyorum. uzun zamandır izlediğim hocasıyla, oyuncularıyla, yönetimimiyle en inançlı galatasaray’ı izledim. ama maalesef eleştirilebileceğini basit hatalarla kaybettik. ama bu hatalardan ders çıkarılacağına da yürekten inanıyorum. yani işin özü eleştiri daha iyisini yapabilecekken yapamayana bir küçük tatlı sözdür. nefret öfke kusanlarla bir tutmamak lazım. ha bir de eleştiriyi bile kaldıramayan bir oyuncu ya da hocayı eleştirenlere saldıranlar var aramızda. bayern değilde fener maçını 70 dakika çok iyi oynayıp 70 den sonra kaybetsek kimseyi eleştirmez misiniz ? işte bu tiptekiler bence galatasaray’lılığını sorgulasın. bir kez daha söylüyorum ben galatasaray’ım yarın manchester city’le maçım olsa onuda yeniceğimize inanarak izlerim. çünkü benim tarihimde var bu. ben avrupa’yı dize getirmiş bir takımın taraftarıyım.
  • 772
    jk maçından daha mutlu eden maç. ilk 45 bu takımın şampiyonlar ligi tarihindeki en iyi devresi olabilir. inanılmaz bir oyun ve cesaret, efor. tek eksiğimiz bitiricilikti. goller gelse 70 sonrası düşüşü kompanse edebilirdik. o kadar efordan sonra çok doğaldı. ve yine okan hocanın şanssızlığı , ikinci golü yemeden önce komple sol kanadı değiştirecekken 3-4 dk oyun durmadı, oyuncular değiştirilemedi. o değişiklikler olsaydı hakettiğimiz puanı da alacaktık.

    böyle oyunlar bizi tekrar avrupada kupaya götürecek. okan hocaya canı gönülden teşekkür ediyorum bu galatasarayı izlettiği için. hiçbir rakipten çekinmediğini için.
  • 773
    bundan 25 sene önce galatasaray nasıldı, 96/2000 arasında nasıl oynuyordu diye sorarsanız,
    işte bu maçtaki gibiydi derim.
    maçı izlerken inanılmaz heyecan yaptım. beklentiye girdim. sebebi de tamamen budur.

    galatasaray öyle oynadı ki, hala maçın etkisinden çıkamıyorum.
    dün geceden beri kafamda hala maçı oynuyorum.
    keşke ve amalarınız olabilir, kendinizce haklı sebepleriniz de olabilir.

    ama şunu unutmayın,
    galatasaray, avrupa fatihi ise; türkiyenin global muteber markası ise
    sebebi işte bu maçtaki oyunudur.
    yıllar geçmesine rağmen, taa kuruluşunda kurgulanan stratejinin bir gram eksilmediğini görmek çok güzel.

    emeği geçen herkese teşekkürler.
  • 775
    bu maçın takımımıza ve bize kattığı özgüven ve buralarda olmamız gerektiği bilincini yukarıda herkes güzelce anlatmış o yüzden tekrara girmek istemiyorum ve bu fikirlere sonuna kadar katılıyorum.

    benim bu maça ilişkin ek olarak düşündüğüm şey aslında ilk başta fikstürün aleyhimize olduğunu düşünürken bu maçın etkisiyle birlikte mental olarak hedef maçımız olan içerideki manchester maçına çok daha kendimizden emin çıkmamızı sağlayacak olması.

    biz eğer ikinci hafta hazır değilken bayernle oynayıp kaybetseydik ve üçüncü maçı manchester ile oynasaydık eminim çok daha tereddüt ederek çıkacaktık. şimdi ise önümüzde hedef maça kadar süre varken takımın potansiyelinin gerektiğinde nereye çıkabileceğini görme fırsatımız oldu. bu yüzden hepimiz içerideki manchester maçı için çok daha pozitif bakabiliyoruz. dünkü maç bence avrupadaki maceramız açısından olumlu anlamda çok önemli bir kırılma noktası olacaktır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın