resim
Selçuk İnan
Görev:Teknik Direktör
Takım:Gaziantep FK
Yaş:39
Uyruk:Türkiye
  • 9076
    saç baş yolduracak seviyede olmamasının sebebini biraz da mevkisine bağlıyorum. yani ne forvet gibi sürekli gol arayışında, dolayısıyla her kaçan golde dikkat çekiyor; ne de bir defans gibi her büyük hatasında gol yediriyor. yani biz umut bulut'a da görevini yerine getirmekten fersah fersah uzak olduğu için tepki gösterdik, semih kaya'ya da. selçuk inan'ın "bu kadar tepkiyi hak etmiyor" olarak görülmesinin sebebi belki de mevkisinin direkt sonuçlara yol açacak gelişmeler kaydetmekten uzak oluşu olabilir.

    oyunu hakkındaki düşünceme gelirsek, aslında umut bulut forvet'teki görevini yerine getirmekten ne kadar uzaksa selçuk inan da orta sahadaki görevini yerine getirmekten o kadar uzak bence. çünkü orta saha oyuncusu demek pas al, pas ver, etrafında dön ve yana pas at, sağdan sola direkt atılamayacak paslarda aracı ol demek değildir. orta saha oyuncusunun defansif ya da ofansif oluşuna göre görevleri vardır. örneğin ofansifse dikine derin ve isabetli paslar atıp beklenmedik pozisyonlar oluşturur arkadaşlarına, selçuk'ta bu kesinlikle yok. yok eğer defansifse karşı takımın atağa çıkışında hızlı bir şekilde bizim kalemize gelmelerini önler, set görevi görür, selçuk'ta bu da yok.

    topu alan soluğu kalemizin önünde alıyor. bizim sürekli defansa sövmemiz de aslında ortada bir orta saha olmaması yüzünden. yani selçuk ne atakta fark yaratıcı işler yapıyor, ne de savunmada set görevi görüyor. bakın bunu en sakin, en nötr halimle söylüyorum. bunları yazarken selçuk inan'a karşı kişisel olarak bir şey hissetmiyorum. hatta 2011-2012 ve biraz da 2012-2013 sezonlarındaki oyunundan dolayı kendisini güzel hatırlayacağım yıllar sonra. ama şu apaçık ortada ki selçuk inan şu an orta sahada al-ver yapmaktan başka hiç ama hiçbir şey yapmıyor.

    hayır işin ilginci, selçuk inan apaçık böyle olmasına rağmen istisnasız hiçbir teknik direktörün bir türlü kesmeyi başaramadığı bir oyuncu. hani alternatif eksikliğinden diye düşünüyorsun, sonra mesela riekerink çıkıp adamı övüyor. bu durumda ya ben ve buradaki çoğunluk futbol cahiliyiz ya da selçuk inan'ın kulüpte diplomatik bir gücü var. yanlış düşünüyorsam, göremediğim bir şey varsa lütfen mesaj atın. çünkü selçuk inan ve neden bir türlü ilk 11'den kesilmediği konusunu kafamda bir türlü bir yere oturtamıyorum.
  • 9079
    yanında oynayan adamın yaptıklarını görmesek, hadi onu da geçtim sneijder' in mücadelesini görmesek tamam lan abartıyoruz diyeceğim.

    tek bir sorum var; tolga ile aynı bölgede oynayıp tolga' dan daha az topla buluşmasını bana açıklayın ben de elestirmeyeyim kendisini. ya adam kaptan, daha tecrübeli, daha fazla sorumluluk alması gerekir ama santrada bekliyor. tolga ise topu ileri oynama derdinde, top alma derdinde.

    bir de şu vefacılar var. bak birak selcuk' sneijder' i; muslera ki kendisi bu takıma neredeyse tek başına şampiyonluk kazandırmıştır, eğer selcuk' un yoklari oynadigi mac sayisinin yarısı kadar kötü maç oynasın onun da gitmesini isterim. bu adamlar hatır için değil milyon euro lar için oynuyorlar. tabii ki iyi oynayacaklar.

    o zaman hiçbiriniz takımı eleştirmeyin vefalı davranarak. çünkü galatasaray size çok büyük mutluluklar yaşattı. dolayısıyla kötü olduğunda da bu mutlulukları hatırlayıp susun.

    real madrid raul' u, casillas' i yolladı. barcelona xavi' yi yolladı. roma' da totti yedek ki bu adamların hepsi ayrıldıkları ya da yedek kaldıkları sene oynasalardi, selçuk' un şu an galatasaray' a verdiğinden daha fazlasını verebilirlerdi takimlarina.

    selçuk her şeyini galatasaray' a borçlu. galatasaray selçuksuz da şampiyon olmuştur, yine olurdu. ama selçuk galatasaray olmadan o kadar kupayı rüyasında görürdü.

    tüm bunları selçuk gitsin vs demek için yazmadım ama selçuk 2 senedir (3. senesine de girdi bu sezon) kötü oynuyor. ve onu kesmeyen her hoca da en büyük zarari önce selcuk' a veriyor. ya 2 maç dinlense -ben de dahil- belki taraftar değerini anlayacak ya da yerine oynayan adam daha yararli olacak.

    hayır, vallahi selçuk' a da günah.
  • 9080
    top kendisine geldiği anda vitesi ileri atmaya kaktığı vakit anormal bir şekilde tıkırt diye geriye geçiyor bu vites, ileriye rastlantısal olarak geçtiğine şahit oluyoruz. oyunu hep geriye veya yana doğru yönlendiriyor, takımın atağa kalkmasına "mekanik bir hata oluştu" diyerek engel oluyor, bu da yetmezmiş gibi tehlikeli karşı ataklara da zemin hazırlıyor bu durum.
  • 9081
    yeterlilik veya yetersizlik. içinde bulunduğu vaziyet artık bunları açmış: sorumluluk almıyor. topu ileri oynamaması veya yana ve geriye oynaması değil derdim. çok sevdiği yerlerden birinde, belki de bizi frahnsa'ya alıp götürdüğü izlanda'ya attığı o muazzam frikik golünden bile daha müsait bir yerden, frikik oluyor ve topun başına bile gitmiyor.

    ne oluyor, aslında önemli adam, ligin kaderini değiştirdi, biraz vefa, al aha istatistiği, şu kadar asist, şu kadar gol, kağıt üstünde iyi oyuncu... yok.
    tahammülsüzlük de değil yaptığımız.
    olayı bitmiş ya da bitirmiş. taraftarın tahammül sınırlarını çoktan bertaraf etmiş bir adam, selçuk inan.
    biz, futbolun bittiği yerleri, çıldırmanın ve saç baş yolmanın sınırlarını keşfe çıktık da, eczamızı da bulduk. bir yolculuğa çık, kaptan. belki bu düzenini bozar ama bir yerde kalbini ferahlatır. âh almazsın bir kere. küfür yemez, bizi de yormazsın. çünkü küfürlerin tükendiği yerde, orjinalliğimizi kaybettikçe, kendimizi de kaybediyoruz. ve amaçsızca maçlık küfür kotamızı doldurmak için sırf, aklımızı yoruyor, dilimizi olmadık şekillere sokmak durumunda kalıyoruz.
    bir yolculuğa çık, kaptan. galatasaray’dan kalk, püfür püfür boğaz’ı geç, haydarpaşa’ya vasıl ol! diyelim, doğu ekspresi’ne bir bilet al. anadolu’yu boydan boya geç. bozkırın her rengini gör. van gölü’nden aş, iran topraklarına gir, sonra belki tebriz... vaktin vardır, bir soluklan.
    şu geçen 2-3 sezonda ne yaptım, diye bir düşün. âh, gol attın, attırdın. şampiyon takımın, şampiyon futbolcu güruhunun kaptanlığını yaptın. ama o, bir önce... kupalar, kupalar, kupalar... süperinden, süper olmayanına kupalar... yüzdeler... isabetli pas istatistiklerini gösteren yüzdeler... koşu mesafelerinden haber veren yüzdeler... yüzdeler... onlar hain, hatırladım.
    sonra pakistan, bir sonraysa hindistan... küs kardeşler limited şirketi’nin kardeş çalışanları gibi belki de serde barışmak var. himalaya’larda salınmak, nepal’i görmek, tibet’e salimen varmak. tek isteğimiz sağlık, sıhhat ve muhabbet. artık gerisi, yani gözün görebildiği her yer çin. ama iyisi mi sen pekin’e kadar var. ya da diyelim zahmet olur. zahmete ne hacet, istanbul pekin bilmem kaç sefer nolu uçağına bilet al, mesela, öyle bir lafın gelişine.
    tanıdık bir yüzü bul. yakasına yapış.
    sorumluk al, kaptan.
    alsınlar lan beni bu takıma!
    deyiver bir zahmet, deyiver be kaptan!
  • 9083
    her hikayenin bir sonu vardır.

    uzarsa boku çıkar.
    konusu tükendiği halde reyting aldığı için bir türlü bitemeyen, gereksiz ajitasyon-aşk ve talihsizlikler üçgeninde sıkıcılık girdabına kapılmış, her sahnesinde 5 saniye yakın plan surat izlediğimiz türk dizisine döner.
    kabak tadı verir.

    selçuk güzel bir hikayeydi.
    müthiş başladı ve tuttu.
    ama artık konusu tükendi.
    final yapma zamanı geldi.
    o finali yapmazsa bir süre daha gişe yapar ama sonunda yavan bir dizi olarak hafızalarda kalır.

    işte battlestar galactica'yı efsane yapan da lost'u acımtrak bir tad ile hatırlamamıza neden olan da bu nüanstır.
  • 9085
    demin kendisi hakkında detaylı bir entri yazmaya kalktım, yazının ortalarına geldim, sonra bir bakayım dedim neler yazılmış diye, yazdığım şeylerin tamamının yazılmış olduğunu farkettim, şimdi başlıkta entri şukuluyorum. artık yazılacak veya konusulacak bişey kalmadı. ancak bir karar aldım artık kendisine selçuk demeyeceğim. selçuk; kelime anlamı olarak güçlü, savaşçı, yetenekli gibi anlamlara geliyor ki malesef bunların hiçbirini haketmiyor, bu yüzden kendisine bundan sonra hakettiği bir isim takıp el freni diyeceğim. beğenmezseniz ömür törpüsü de uygundur.
  • 9086
    selçuk sezona çok kötü başladı 27 ağustos 2016 akhisar belediyespor galatasaray maçının ilk yarısında maçı anlatan spikerin hemen hemen hiç adından bahsetmediği bir maç izledik. ortasahanın en etkin bölgesinde bu kadar silik oynaması takımı da çok olumsuz etkiliyor. dikkat ederseniz bruma sağaçıkta olmasına rağmen ataklar hep soldan geldi bunun nedeni de tolganın carola ve ortasahanın soluna daha yakın oynayıp destek verip o bölgeyi sneijder ve yasinle daha etkin kullanmamızdı. aynı katkıyı selçuk sağ tarafa veremediğinden ve durarak pasif oynadığından sabrinin önünde ve arkasında inanılmaz boşluklar ve bir türlü brumanın kanadına topu aktaramadığımız bir maç oldu. selçuk sayesinde tek motoru çalışan yolcu uçağı gibiyiz sahada hiç bir şey yapmıyor. tolganın yanına kesinlikle transfer gelmeli çünkü selçuk şu görüntüsüyle takıma ciddi anlamda zarar veriyor.
  • 9092
    27 ağustos 2016 akhisar belediyespor galatasaray maçı'nda attığımız ilk gol öncesinde kendi yarı sahamızda çok önemli bir top kapmıştır, golde de katkısı en az asisti yapan sneijder, golü atan eren derdiyok kadar çoktur. fakat aynı maçta koşu mesafesi yine 10 km'nin altında kaldı, yine dikine oynayamadı, üstüne bir de pas alış verişlerinde de nerdeyse hiç görülmedi. milli takım arasından sonra daha dinç dönmesini diliyorum, iyi bir selçuk şampiyonluğun kilit ismi olabilir.

    edit: sizde nefes bizde galatasaray'a teşekkürler.
  • 9094
    1985 iskenderun doğumlu futbolcu. bakkal bir babanın oğludur. 2000'li yılların başında şimdilerin pek çok "piyasa" türk futbolcusunun top koşturduğu çanakkale dardanelspor'da alt yapıdan a takım'a çıkış dönemini geçirmiş; asıl patlamayı ise 2005-2006 sezonu ortasında transfer olduğu ersun yanal'lı manisaspor'da yapmıştır ki aynı dönemde galatasaray'dan da teklif aldığı söylenir durur. 2008 yazında küme düşen takımı ile sözleşmesini yenilemeyip ersun yanal ile birlikte trabzonspor'a geçmiştir. trabzonspor tarihinin 2000. golünü atmıştır. ersun yanal sonrası takımdan ayrılacağı söylense de manisa'dan arkadaşı burak yılmaz ile bir araya gelince 3 sezonu trabzon'da tamamladı. şike olaylarının patladığı 2011 yazında galatasaray'a transfer oldu. manisa'dan ev arkadaşı olan arda'yı ile voltranı oluşturacaklardı, gel gelelim arda sezonun başlamasına ramak kala apar topar atletico madrid'e kaçtı. ujfalusi'li, melo'lu, elmander'li kadronun rakipleri darmadağın eden meşhur göbeğinin önemli parçalarından biri oldu. ertesi sezon burak'ın transferi ile şampiyonluk ve avrupa zaferleriyle dolu 2 sezon boyunca kariyer zirvesini yaşadı. sonunda yavaş yavaş düşüşe geçti. 2015-2016 sezonunda iyice dibe vurdu. bu saatten sonra kendisinden verim alabilmek için ya sihirli bir değnek, ya da çok büyük bir motivasyon üstadının elinin değmesi gerek sanırım kendisine.
App Store'dan indirin Google Play'den alın