153
geçmiş yıllarda, skibbe tecrübesini yaşayan taraftarlar için, soru işareti bırakması normaldir*.
ayrıca türkiye'de farklı bir düzenin var olması, yaşanan kaos futboluyla, futbol harici etkenlerin sonuçlara direk etki ediyor olması gibi sebepler göz önüne alındığında; büyük risk taşıdığı kesindir. bu yüzden çekimser kalanları çok net anlıyorum.
bende ki fotoğraf yavaş yavaş netleşmeye başlıyor. parçalar yerine oturuyor. öncelikle jürgen klopp'a hayranlık besleyen bir taraftar olarak, saha kenarında futbol coşkusunu yansıtan, önde baskıyı ve presi düstur edinen bir hoca olarak galatasarayımıza çok yakışacağını düşünüyorum.
altyapıya önem veren, genç isimleri parlatıp takıma monte etmeyi başaran bir isim olarak; süper lig'de alt yapıdan en fazla oyuncu çıkartan takım olan galatasarayile yollarının kesişmesi güzel olacaktır.
konu ile pek ilgilisi yok ama slaven bilic'i beşiktaş'a çok yakıştırmışımdır. en azından şeklen de olsa bilic-bjk uyumu bana güzel görünür. başarıyla veya futbolla bir ilgisi yok. mevzu gerek siyasal gerek de bilic'in tarzıyla ilgilidir. (u: (çarşı'nın reklam peşinde koştuğunu iyi biliyorum, o konuda sıkıntı yok) tuchel'de galatasaray'ın asi, coşkulu ve hırslı yapısına çok uyuyor. demem o ki galatasaray'ın genleriyle uyuşan bir tarzı var.
tribünle olan ilişkisinde, meşhur fotoğrafıyla beni mest etti. her zaman böyle bir görüntüyü galatasaray'da görmek istemişimdir. fatih terim, hagi, bülent korkmaz gibi hocalar tribüne çıkıp taraftarla bütünleşseler ne güzel olurdu...
tucheliçin en büyük soru işareti, şampiyonluk harici hiçbir sonucu başarı saymayan bir kulübü ne derece kaldırabilecek olmasıdır. malum geçmişinde böyle bir tecrübesi yok. türkiye'de oluşacak psikolojik savaştan nasıl çıkacağı beni meraklandırıyor. kendi adıma her koşulda destek vereceğimden şüphem yok amma velakin roberto mancini'ye tribünlerde yapılan üvey evlat muamelesini de unutmuş değilim. aynı durum tuchel'in başına da gelebilir. bu aşamada hocanın arkasında durabilecek bir yönetim ve her koşulda kendisini destekleyecek taraftar topluluğuna ihtiyaç doğacaktır.
ayrıca türkiye'de farklı bir düzenin var olması, yaşanan kaos futboluyla, futbol harici etkenlerin sonuçlara direk etki ediyor olması gibi sebepler göz önüne alındığında; büyük risk taşıdığı kesindir. bu yüzden çekimser kalanları çok net anlıyorum.
bende ki fotoğraf yavaş yavaş netleşmeye başlıyor. parçalar yerine oturuyor. öncelikle jürgen klopp'a hayranlık besleyen bir taraftar olarak, saha kenarında futbol coşkusunu yansıtan, önde baskıyı ve presi düstur edinen bir hoca olarak galatasarayımıza çok yakışacağını düşünüyorum.
altyapıya önem veren, genç isimleri parlatıp takıma monte etmeyi başaran bir isim olarak; süper lig'de alt yapıdan en fazla oyuncu çıkartan takım olan galatasarayile yollarının kesişmesi güzel olacaktır.
konu ile pek ilgilisi yok ama slaven bilic'i beşiktaş'a çok yakıştırmışımdır. en azından şeklen de olsa bilic-bjk uyumu bana güzel görünür. başarıyla veya futbolla bir ilgisi yok. mevzu gerek siyasal gerek de bilic'in tarzıyla ilgilidir. (u: (çarşı'nın reklam peşinde koştuğunu iyi biliyorum, o konuda sıkıntı yok) tuchel'de galatasaray'ın asi, coşkulu ve hırslı yapısına çok uyuyor. demem o ki galatasaray'ın genleriyle uyuşan bir tarzı var.
tribünle olan ilişkisinde, meşhur fotoğrafıyla beni mest etti. her zaman böyle bir görüntüyü galatasaray'da görmek istemişimdir. fatih terim, hagi, bülent korkmaz gibi hocalar tribüne çıkıp taraftarla bütünleşseler ne güzel olurdu...
tucheliçin en büyük soru işareti, şampiyonluk harici hiçbir sonucu başarı saymayan bir kulübü ne derece kaldırabilecek olmasıdır. malum geçmişinde böyle bir tecrübesi yok. türkiye'de oluşacak psikolojik savaştan nasıl çıkacağı beni meraklandırıyor. kendi adıma her koşulda destek vereceğimden şüphem yok amma velakin roberto mancini'ye tribünlerde yapılan üvey evlat muamelesini de unutmuş değilim. aynı durum tuchel'in başına da gelebilir. bu aşamada hocanın arkasında durabilecek bir yönetim ve her koşulda kendisini destekleyecek taraftar topluluğuna ihtiyaç doğacaktır.
