borsussia dortmund’un kaba bir sosyo-kültürel analizini
tanil bora yapmis, yukarida,
#272446 numarali post’ta okuyabildigimiz gibi. o yüzden, borussia dortmund’u yazmaya öyle temelden baslarsak, kendimizi tekrarlamis oluruz.
ancak, tanil bora’nin yazdiklari seylerden bazilarini yineleyelim, ki dortmund’u anlamak icin lazim olacak. almanya’nin batisindaki ruhr bölgesinde konumlaniyor dortmund, ve tanil bora’nin yazdigi gibi, 1990’li yillara kadar bu bölge özellikle kömür madenleri, demir celik agir sanayi bölgesi olarak cok isci cekmis ve beslemisti. yabanci nüfusu yogundur bu bölgenin, ve orada bulunan onlarca sehirleri tek bir kent olarak ele alirsak, burasi almanya’nin en büyük, avrupa’nin da en büyük 5. yerlesim bölgesidir. dortmund bu ruhr bölgesinin de en kalabalik kenti konumunda. isci kentidir. bira kentidir. ve bu isci bölgesi, özellikle de 1980-90’larda yogunlasan issizlikle birlikte, sosyal hayatlarini bir tek seye adarlar. o da futbol. almanya’nin en muazzam, en düsmancil atmosferinde oynanan maci misal borussia dortmund –
schalke 04 macidir. schalke de
gelsenkirchenkentinin semt takimi, ve gelsenkirchen ile dortmund’und arasi sadece 25 kilometredir. iki kent, takimlarina bir mümin’in dinine bagli oldugu derecede bir asirilik ve keskinlikle baglidirlar. issizlik zamaninda kendilerine bir kimlik edinmede en büyük etkendir, futbol kulüpleri. zaten o yüzden de her sene inatla o devasa 80.000 kisilik
signal iduna park (
westfalenstadion) dolar, her ne kadar sampiyonluk iddialari olmasa bile.
bugün akillarimiza fosforlu sari formalariyla 90'larda firtinalar estirmis borussia dortmund’un hikayesi aslinda 80'lerin sonunda baslar. ama bu kulübün cektiklerini anlamak icin, bu zafer dolu dönemin de öncesini ele alalim.
dortmund, 1909 futbol kulübü olarak kurulur. ıkinci dünya savasi sonrasi,
bundesliga’nin kurulacagi 1963 yilina kadar
almanya capinda sampiyonluklar kazanan bir kulüp haline gelir. bundesliga’nin kurulmadan önceki son sezon’da almanya sampiyonu olur, yani bundesliga’ya sampiyon olarak girer. 1966 yilinda bundelsiga’nin ilk avrupa kupasi kazanan kulübü olur,
kupa galipleri kupasini kazanarak, yani, degim yerinde ise, bir nevi ilklerin takimi olmustur bvb.
1966 zaferi de usul usul düsüse gecisin baslangicidir. bundesliga’nin ilk yillari ligin hakim kulüplerinden olan dortmund, artik basariya doymus gibidir. ugursuz 1971/72 sezonunda 17. olarak
2. bundesliga’ya düserler. bu 9 yillik bundesliga performansina bakarsak, düsüsün usul usul gelistigini görebiliriz:
63/64 sezonu: 4.
64/65 sezonu: 3.
65/66 sezonu: 2. kupa galipleri kupasi sampiyonlugu
66/67 sezonu: 3.
67/68 sezonu: 14.
68/69 sezonu: 16.
69/70 sezonu: 5.
70/71 sezonu: 13.
71/72 sezonu: 17.
tam 4 sene 2. bundelsiga’da oynar bu büyük kulüp. 1976’da yine bundesliga’ya merhaba der. kayda deger bir nokta ise, almanya’da organize edilen 1974 dünya kupasi icin dortmund’a yeni bir stat yapilmasi. 1974’de yeni
westfalenstadion 54.000 kisilik kapasitesi ile acilir. dünya kupasindan sonra 1995’e kadar kapasiteyi 43.000 seyirciye indirirler. bu, süphesiz dortmund’un basina 2. bundesliga zamaninda gelen en iyi sey olacakti.
o zamandan westfalenstadion’un görünümü:
http://www.westfalenstadion.eu/...es/PostkarteLuft.JPG2. lig döneminde kulüp yeniden yapilanir. yeni stadyum ve tekrar bundelsiga’ya yükeslis, seyirci patlamasina sebep olur, ve dortmund 1976/77 yilinda 42.400 ile rekor bir seyirci ortalamasina ulasir, ve bu, kulübü döneminin maddi yönden en rahat kulüpleri arasina getirir. ancak sportif basari bir türlü gerceklesmez. kulüp siradan, orta siralarda oynayan bir kulüp haline gelmistir. bir cok antrenör degistirilir. seyirci ortalamasi 25.000’lere düser. 77/78 sezonunun son haftasinda dortmund, diger
borussia olan
mönchengladbach’a karsi
12-0 yenilerek, utanc verici, unutulmaz bir hezimet yasarlar.
1979 yilinda kulübün baskanligina 32 yasindaki genc avukat
reinhard rauball’in getirilmesidir. o, kulübe belli bir rahatlik ve konsept verir. 1982 sonbaharinda rauball kendini meslegine adamak icin istifa eder. bu döneme kadar, dortmund’un bundesliga performansi su sekildedir.
76/77 sezonu 8.
77/78 sezonu 11.
78/79 sezonu 12.
79/80 sezonu 6.
80/81 sezonu 7.
81/82 sezonu 6.
82/83 sezonu 7.
rauball sonrasi dortmund’ta baskanliga
friedhelm cramer gelir. onun dönemi ise tam bir felaket olur kulüp icin. bu yönetim zamaninda kulüp 8,3 milyon mark borcun altina girer. kulüp yönetilemez hale gelir. sportif yönden de basari yoktur zaten. 1984 son baharinda yine
reinhard rauball gecici olarak baskanliga getirilir. ikinci baskan
gerd niebaum olur. 1986’da ise niebaum baskan secilecektir. dortmund’un kaderini degistiren adam budur. yerel sponsorlar sayesinde bundelsiga’da kalma lisanini elde eder kulüp, ancak 85/86 sezonunda kulüp 16. olur, ve 2. bundelsiga’nin ücüncüsü
fortuna köln ile playoff macina cikar.
bu maclar, dortmund icin geri bakarsak ölüm kalim macidir. ilk maci köln evinde 2-0 kazanir. dortmund ikinci maci 2 farkli galibiyetle kazanmalidir. uzatmalarda dortmund 3. golü atar, ve maci 3-1 alir. böylelikle nötr sahada oynanacak 3. mac iki takimin kaderini belirleyecektir.
düsseldorf’ta oynanan bu maci dortmund nihayet 8-0 kazanir, ve 1. bundesliga’da kalir.
fortuna’yi 3-1 yendikleri macin 3. golünü buradan izleyebilirsiniz:
http://www.myvideo.de/...VB_3_1_Fortuna_Koelnbu mac, dortmund’ta sok etkisi yaratir. kulüp
frank mill,
norbert dickel ve
thomas helmer gibi 90’li yillara kadar kulübün simgesi haline gelecek oyunculari alir. ertesi sezon 4. olunur, uefa kupasina gidilir. ilk hasat 1989 yilinda toplanir. o döneme kadar ki dortmund performansi ise söyledir:
83/84 sezonu 13.
84/85 sezonu 14.
85/86 sezonu 16.
86/87 sezonu 4.
87/88 sezonu 13.
galatasaray’lilara özel not: 1980-1984 ve 1986-87 yillari arasinda bizim de kaptanligimizi yapmis olan
erdal keser bu takimda golcüdür, ve cok sevilir. dortmund icin 106 macta 27 gol atar.
ve yavas yavas
efsane dortmund’un olusmasina geliyoruz...
88/89 sezonunda
andereas möller ve
michael rummenige transfer edilir. ve bu sezon, 23 senelik cile dortmund icin biter, ve kulüp alman kupasini kazanarak yeniden bir kupa kazanmis olur. yeni yönetim sayesinde yine ligin kuvvetli ekiplerinden biri olur dortmund. kulübün kaderini etkileyen iki isim daha kulübe dahil edilir. 1990’da menajer olarak
michael meier ise baslarken, 1991’de almanya’da pek taninmayan, grashoppers’in teknik direktörü
ottmar hitzfeld göreve getirilir.
ve bu noktadan sonra olabildigince kendi hatiralarimden ve bilgimden istifade edip yazima devam edecegim.
borussia dortmund’un basinda artik ne yaptigini bilen, basarili ve akilli bir yönetim vardir. dortmund’un 90lardaki efsane basarilarinin sirlarindan birisi ise tranfer politikalari. zaten kulüp ürünlerinden ve sürekli 40.000’i bulan seyirci ortalamasindan dolayi maddi sorun yoktur artik.
ancak alman futbolunun o dönemki kuvveti de dortmund’a yaramistir. söyle ki, 1990’da almanya genc bir takimla dünya kupasini kazanir. bu sayede dönemin en iyi ligi kabul edilen italya’nin
serie a’sina bir cok alman oyuncu gider, ve bunlar orada iyice piserler. dortmund’un genel transfer politikasi, 1990 dünya sampiyonlarini italya’dan geri almaktir. böylece
juventus’tan
stefan reuter ve
andreas möller alinir,
lazio’dan
karl-heinz riedle getirilir, ve
inter’den dogu almanya’li
matthias sammer alinir. matthias sammer bence 90’li yillarin en iyi alman futbolcusudur. kanimca, diger hespi alinsa, ama sammer alinmamis olsa, bugün böyle bir dortmund efsanesi yasanmazdi. 92/93 sezonunda dortmund uefa kupasi finaline kalir, ancak juventus henüz fazla kuvvetlidir bu genc takim icin.
bu italya kökenli alman transferlerin yanina da kaliteli yabancilar eklenir. hitzfeld isvicre’den
stephane chapuisat’i getirir, ve bu oyuncu dortmund’un tarihin en golcü oyuncusu olur. brezilya’li
julio cesar dortmund defansinin can sigortasidir. kaliteli ve savasci alman oyuncular görevlerini yerine getirir (s
teffen freund,
martin kree,
martin kree), ve dortmund altyapisindan cikan oyuncular da bu takima ruhlarini verirler (
stefan klos, l
ars ricken,
michael zorc). bu harika karisim, harika teknik direktör ve ilerleyen yillardaki harika takviyeler (
partrik berger,
ruben sosa,
heiko herrlich,
jörg heinrich, özellikle
jürgen kohler,
paulo sousa) dortmund’u önce
almanya’nin, sonra
avrupa’nin, sonra da
dünya’nin krali yaparlar.
88/89 sezonu 7.
dfb-kupasi galibi
89/90 sezonu 4.
90/91 sezonu 10.
91/92 sezonu 2.
92/93 sezonu 4.
uefa kupasi finali
93/94 sezonu 4.
94/95 sezonu 1. sampiyon
95/96 sezonu 1. sampiyon
96/97 sezonu 3.
sampiyonlar ligi sampiyonlugu ve
kitalararasi kupasi sampiyonlugu
32 yil aradan sonra 1995’te gelen sampiyonlugun görüntülerini suradan izleyebilirsiniz:
http://www.youtube.com/watch?v=fuTXfFLSZsA daha 5 sene önce uefa finalinde yenemedikleri
juventus’a karsi oynadiklari sampiyonlar ligi maci’ni buradan görebilirsiniz:
http://www.vidoemo.com/...Mk91d1gxcWuRpZE9wUW8 1966’da avrupa kupasi kazanan ilk bundesliga takimi olan borussia dortmund, ilklerin takimi oldugunu, sampiyonlar ligini kazanan ilk alman takimi olarak ispatliyordu.
eh, niebaum, meier ve hitzfeld ciddi bir efsane yaratmislardir artik. hitzfeld 1997’den sonra bir sene sportif menajerlik yaptiktan sonra,
bayern münchen’in basina gecip, cok daha büyük basarilar elde edip, yasayan bir efsane haline gelecektir.
dortmund’u ise artik zor zamanlar bekleyecektir, kimse fark etmese de. bu doymus takimi degistirmek gerekmektedir artik, daimi basariyi elde etmek icin. artik takimin basinda dönemin meshur italyan teknik direktörü
nevio scala gelmistir. ancak, transferler eskisi gibi tutmayacaktir. yine 1990’da dünya sampiyonu olmus bir isim gelir dortmund’a, büyük umutlarla,
thomas hässler. yabancilardan dönemin büyük golcüsü
victor ikpeba gelir.
fredi bobic gibi isimler alinir. para icinde yüzen borussia dortmund, har vurur, harman savurur parayi. bu dönem 80 milyon marki sacar kulüp. ancak sportif yönden basari eksik kalinca, cok cabuk maddi sorunlar bas gösterir, calkantili bir döneme girer kulüp.
scala ile 10. olur ligde kulüp, her ne kadar sampiyonlar liginde yari finale kalsa da takim. yönetim radikal bir karar verir. scala gönderilir, ve yine köklerimize dönmeliyiz felsefesiyle, galatasaray’lilarin da yakindan tanidigi bir isim gelir takimin basina: henüz 34 yasindaki genc takimlar koordinatörü
michael skibbe! ilk sezon 4. olur, iyi de olur, ancak 2000 yili borussia dortmund icin kabus olur. hatirlariz, uefa kupasi’ndan galatasaray elemisti dortmund’u, üstelik westfalenstadion da eze eze... o sezon az kalsin küme düsüyordu dortmund. skibbe devre arasi gönderildi, yerine gelen brend krauss 11 mac sonra yollandi, ve son haftalari sansasyonel bir ikili takimin basindaydi: 70’li yillarin efsane alman teknik direktörü
udo lattek ve futbola sakatliklardan dolayi erken veda eden genc
matthias sammer. bu ikili, takimi ligde tutmasini bildi, ve ertesi sene artik eski oyuncu, yeni teknik direktör matthias sammer dortmund’un basindaydi.
1999 senesinin sonunda dortmund borsa’ya acilir. bu, kulübün imkanlarini isik hiziyla degistirir.
borsa’ya gidis, kulübün kasalarina 130 milyon euro getirir. bu nakit paralar, matthias sammer’in takimina yeni, fantastik transferler olarak geri gelir. dortmund, topla tüfekle, zorlayarak yine 90’li yillardaki mucize’yi yenilemek ister.
tomas rosicky,
jan koller,
torsten frings,
ewerthon ve
marcio amoroso gibi istisnai oyuncular kadroya dahil edilir. bu sayede, dortmund 2002 yilinda 6. ve bugüne dek sonuncu bundesliga sampiyonluguna ulasir. uefa kupasina ise finalde feyenoord’a yenilir. damaklarda halen yari finalde ac milan’i 4-0 ile yendikleri macin tadi vardir bugün dortmund seyircisinin.
bu döneme de artik westfalenstadi'nin büyütülme süreci düser. 2003/2004 sezonuna vardigimizda, dortmund’un seyirci ortalamasi artik 80.000’dir. bu da almanya’da halen kirilmamis bir rekordur.
97/98 sezonu 10.
98/99 sezonu 4.
99/00 sezonu 11.
00/01 sezonu 3.
01/02 sezonu 1. sampiyonluk ve
uefa kupasi finali
02/03 sezonu 3.
03/04 sezonu 6.
2004’ten sonra adeta 80’li yillara geri dönüs yasandi dortmund’da. takim hep orta siralarda sezonu bitiriyordu, bu yüzden de avrupa kupalarinda elde edilen gelirlerden mahrum kaliyor, ve pahali takimini elinde tutamaz hale geliyordu. 2003’teki 3.lükten sonra 2009 senesine kadar asla bir önceki sezondan daha iyi bir sirada bitiremedi dortmund ligi.
2003/04 sezonunda artik bir sirket olarak isleyen kulüp, 65 milyon euro kaybetti. borclar 118 milyona kadar yükseldi. kulüp
iflasin esigindeydi. 1. lig lisansini alamamasindan bahsediliyordu.
bvb’nin hisse senedi degeri düsüyordu durmadan. westfalenstadion satilmisti. ciddi bir kriz söz konusuydu. iste bu zamanda büyük baskan
gerd niebaum ve menajer
michael meier kulübün yönetiminden ayriliyorlardi. bir dönem artik sona ermisti. bana bu,
faruk süren’in vedasini hatirlatir.
yerine yine eski bir kurtarici gelir.
reinhard rauball, ücüncü kez kulübün baskanligina secilir.
hans-joachim watzke ise idari islerin basina gecer, profesyonel döneminde tek dortmund’un formasini giymis
michael zorc, kulübün menajeri olur. watzke kulübü ve sirketi bastan asagi yeniler. stadyum haklarini yeniden satin alir. bir cok sirket ile sponsorluk anlasmasina varir. profesyonel futbol takiminin bütcesi kisilir, ve artik orta halli bir futbol takiminin maddi imkanlariyla idare etmek zorunda kalir takim. son büyük starlar yurt disina satilir, ve takim kendi alt yapisindan oyuncularla yeni bir yol cizer kaderine (bu baglamda menajer zorc’un manidar cümlesi gelir aklimiza: „
nuri sahin borussia dortmund’un gelecegidir“)
04/05 sezonu 7.
05/06 sezonu 7
06/07 sezonu 9.
07/08 sezonu 13.
08/09 sezonu 6.
2008/09 sezonuna kadar bir kac farkli teknik direktör ile pek büyük basari elde edilemese de, kulüb bu sezon almanya’nin belki de en popüler ve gelecek vaad eden genc teknik direktörü
jürgen klopp’u göreve getirerek, yeni bir felsefeye acildiginin sinyallerini verir. klopp ile nihayet son 7 yilin en basarili sezonu gecirilir. almanya’nin en basarili alt yapilarindan birine sahip olan dortmund, kendi gencleriyle ve akilli transferlerle (
lucas barrios,
neven subotic,
mats hummels), ve genc kaptanlari
nuri sahin ile, 90larin efsanesini yine almanyanin güclü kulüplerinden biri haline getirmeyi kendilerine vazife edinmisler.
harika taraftarlariyla, ve futbol coskusu olan bu kentle, akilli bir yönetimle, dortmund nelere ulasabilecegini göstermisti. ilerisi icin dortmund’u bir yere not etmeliyiz.
edit:
harrycool'un gaz vermesiyle yazilmis bir entry. baya abartmisim, uzun olmus, artik sabredip okuyanlara tesekkürler ;)