• 237
    simon'un döneceğinden bahsedlirken gece gece aklıma geldi. simonla ergin hoca simon'un takımdan izinsiz cenazeye katılması yüzünden tartışmışlardı. bence çok insani bir durum bu. ancak hoca bunu niye böyle göremedi diye de düşünmemek lazım. çünkü sebebi blake schilb.

    kardeşinin öldüğü gün bunu takımdan gizleyip, maça çıkıp, katkısını verip, sonra durumu takıma açıklayıp izin almış bir adamdı. galatasaray formasıyla izlediğim en sevdiğim 3 5 basketbolcudan da biriydi. topu eline cok yakıştırırdım. zamanında böyle bir fedakarlığı yapmış bir oyuncuya sahip ergin hoca'nın da neden o zaman simon'a karşı böyle bir tavır tutunduğunu kendimce anlamış oldum. her şeyi geçtim blake schilb muazzam bir profesyoneldi.
  • 133
    basketbolla pek aram olduğunu söyleyemem ama efsane maçlarımızdan birinde, 27 nisan 2016 galatasaray strasbourg basketbol maçında oradaydım. şanslı insanlardandım! maç bitiminde tribünlerden indik. benchin oraya falan gittim. önüme ne çıkarsa anı diye toplama gayretindeyim. o esnada schilb'i gördüm. iki üç kişi etrafını sarmış sarılıyor, kafasını falan okşuyor. gittim koştum. kafasına dokundum. omzunu falan elledim. neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. eurocup zaferinin sıcağında o takımdan bir basketbolcuyu görünce ne yapacağını bilemiyor insan tabi. alışkın olmadığım bir durum. sahiden yolda eurocup'ı kazanmış takımın basketbolcusunu görsem ne yapardım ya? kafasının falan eller omzuna dokunurdum. öyle bir şey yapmıştım işte o anda da. şaşırmıştı bayağı. şaşırmış ve mutluydu. adam "napıyo lan bunlar bana tapıyor herhalde. noluyoz amk ya :)))" ruh halindeydi. yav schilb kardeşim zafer sarhoşuyuz! diyemedim. sarhoştum.

    o gün pek sempatik bulduğum basketbolcu. biraz da saftı galiba. sosyal ilişkileri pek kuvvetli olmayabilir. safa benziyor. olsun. sevdim seni sütoğlan.

    yolu açık olsun dediğim basketbolcu.

    edit: basketbolcu yerine futbolcu yazmışım. işte gerçekten basketbolu çok sık takip etmiyorum :(
  • 154
    dün bir arkadaşımla konuşurken harika bir tespit çıktı ortaya. kendisi erkek basketbol takımımızın chejdou'su. hani nasıl arroyo için bir zamanlar basketbol takımının hagi'si, lasme için elmander'i falan diyorduk. heeeh işte bu adam da basketbol takımının chedjou'su arkadaş. baktığında kumaşı kaliteli diyorsun, yaptıklarına bakınca hay allah seni bildiği gibi yapsın diyorsun. galatasaray erkek basketbol takımı'nın chedjou'su. yazarken sinirlendim bak hem buna hem chedjou'ya.
  • 146
    sözleşmesini uzatmışız. bence daha iyi bir oyuncu alabilirdik ve almalıydık da. kendisine teşekkür edip gönderip daha üst seviye ve daha az zaafı bulunan şutör guard veya forvet alabilirdik. yeni maaşı ne kadar bilmiyorum gerçi. belki bütçe yetmiyordur.

    geçen sezon hücumun en kilit ismi schilb'di. çünkü hücumda oyuna yön verebilecek neredeyse tek oyuncuydu. bu schilb'in iyiliğinden ziyade takımın eksikliğinden kaynaklanıyordu. takım hücumda schilb'e çok bağımlıydı ve bir takım zaten sadece schilb'e bağımlı olmamalı ki schilb'i geçtim tek başına hiçbir oyuncuya bu kadar bağımlı olmamalı. savunmada ayaklarının yavaş olması, performansının son haftalarda istikrarsızlığı gibi dezavantajları da vardı. bunun yanında kardeşinin vefatı her ne kadar küçümsense de insanın hayatındaki en büyük olaylardan biri. hem de böylesine genç bir yaşta. schilb'in kötü oynadığı her maçta ama her maçta hücumda rezildik. schilb yerden yere vurulduğu kadar kötü oyuncuysa neden onun kötü oynadığı her maçta ama her maçta hücum rezaletti ve schilb'in iyi oynadığı hemen her maçı kazandık ve iyi oynadık?

    örneğin bernard james babasının rahatsızlığı sebebiyle amerika'ya döndü parayı iade ederek. bunda hiçbir sorun yok hatta insanın babası için yapması gereken bir şey. schilb vefattan sonra çıkıp oynadı. izin bile almadı. psikolojisini tahmin bile edemiyorum. benim canımdan çok sevdiğim ablam var. ona bir şey olsa benim hayatım sikilir. daha da ötesini düşünemiyorum bile. bu adamın kardeşi vefat etti ve çıktı oynadı. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan ve o dönem ciddi bir çoğunluğu oluşturan taraftarımız da insanlıktan çıkarak yerden yere vurdu. halbuki en kritik dönemde rotasyon darın darının darıyken schilb de oynamasa sahaya sürecek adam bulamayacaktık. hatta bu dönemde ligde daha önce de yazdım 15 sayı 3-4 asist 3-4 ribaund gibi aşırı aşırı iyi istatistiklerle saha içi hücum liderliğini üstlenerek mükemmel oynadı. bu çok kritikti çünkü saha avantajını fener'den alma şansımız vardı ve belki de bogdanovic'in orta sahadan son saniyede panyalı basketle kazandıkları lig maçı olmasa saha avantajını ele geçirecektik. gs fb arası son 18-20 maçı ev sahibi kimse o kazanmıştı. yani lig o dönemde bizim için aşırı önemliydi. eurocup'ta %100'üyle oynayan takımda ligde de %100'üyle oynayan ender oyunculardandı o dönem schilb. ama hem cahil hem insanlıktan çıkan kesim bu süreçte tek eurocup maçıyla kendisinin ailesine, bilmeden ölmüş kardeşine küfrederken bu adam o süreçteki 8 maçın 6'sında takımı hücumda sırtlamıştı.

    bakın tekrar söylüyorum. kadrodan ben sorumlu olsaydım şu anda schilb önümüzdeki sezon bizde değildi. baya bir indirim içeren kontrat önerirdim, kabul ederse bu sayede kalan bütçeyle birleştirip iyi bir oyuncu daha alırdım; kabul etmezse de baya veda töreni düzenleyip sonuna kadar teşekkür edip hatta belki de salonda mccollum'la beraber onurlandırıp uğurlardım. çünkü savunmada birkaç maç dışında zaaf oluşturdu, ayakları yavaş ve gittikçe daha da yaşlı bir oyuncu haline geliyor. bunun yanında hücumda artık schilb'in önemi ve faydası bu kadar kilit olmayacak. takıma takviyeler yaptık özellikle hücum anlamında. "schilb'in geçen sezon yaptığı inanılmaz fedakarlıklar çok büyük olsa da ben galatasaray takımından sorumluyum ve bu süreçte keyfi kişisel kıyak tarzı kararlar veremem" benim düşüncem bu olurdu. ergin ataman da belki daha iyisini alacak bütçemiz yok diye düşündü, belki schilb'e karşı vefa borcu hissetti ve ödüllendirmek istedi. belki maaşına indirim yapıldı. belki de istediğimiz oyuncuyla anlaşamadık. bilemiyorum

    okumayıp özet istiyorsanız tek kelime: utanın.
  • 30
    --- alıntı ---

    galatasaray'da blake schilb'in bir süredir kanser tedavisi gören kardeşi, 25 yaşında vefat etti. allah sabırlar versin.

    schilb vefat haberini banvit maçı sabahı öğrenmesine rağmen takımda ve teknik kadroda kimseye söylemiyor. maçta oynayıp sonra haber veriyor.

    --- alıntı ---

    kelimeler boğazıma düğümlendi. çok büyük yüreği varmış. allah sabır versin, çok üzüldüm.
  • 44
    --- alıntı ---

    galatasaray'da blake schilb'in bir süredir kanser tedavisi gören kardeşi, 25 yaşında vefat etti.

    schilb vefat haberini banvit maçı sabahı öğrenmesine rağmen takımda ve teknik kadroda kimseye söylemiyor. maçta oynayıp sonra haber veriyor.

    --- alıntı ---

    kısaca blake schilb budur işte!

    kardeşini kaybettin maça çıktın!
    dramatik hikayen ile çok üzüldük,
    ama seni de kısa zamanda çok sevdik!

    senin yardımına çok ihtiyacımız var karakterli adam!
    çık al şu maçı! almazsan da canın sağ olsun!

    (bkz: 22 mart 2016 galatasaray bayern münih basketbol maçı)
  • 134
    eurocup ortalamaları: 12.1 sayı (%51.4 iki sayı, %43.3 üç sayı, %83.3 serbest atış) 3.7 asist 4.8 ribaunt
    türkiye normal sezon ortalamaları: 10.7 sayı (%61.67 iki sayı, %41.58 üç sayı, %90 serbest atış) 3 asist, 3.9 ribaunt
    play-off ortalamaları: 8 sayı (%54.1 iki sayı, %31.8 üç sayı, %81.8 serbest atış) 2.5 asist, 3.1 ribaunt
    ayrıca takımda verimlilik puanı lasme, micov ve mccollum'dan sonra en yüksek oyuncu.

    iddia ediyorum bu adamın ribaunt-asist toplamıyla saha içi isabet ortalamalarına aynı anda ulaşabilen bir 3 numara daha bulamazsınız türkiye'de.
    oyun görüşü ve zekası iyidir, maç başına 3-4 asist kolay elde edilebilen bir ortalama değil onun pozisyonundaki oyuncular için. şutu oldukça güvenilirdir. savunması ortalamadır ki bu tarz oyuncuların misyonu savunma değildir zaten, savunmada idare etseler yeter. tek eksiği istikrardır bana göre. bir maç 20 sayı atar, diğer maç 2 mesela. bir yarıda coşar, diğer yarıda sayı bulamaz falan. istikrarlı bir oyuncu olsa avrupa'nın üst düzey kulüplerinde rahatlıkla oynayabilirdi. maçları izleyenler bu adama nasıl çöp muamelesi yapıyor anlayabilmiş değilim. ya siz basketboldan anlamıyorsunuz ya ben.

    gidici büyük ihtimal. güzel anılar bıraktı, yolu açık olsun.
  • 80
    galatasaray basketbol takımındaki en kaliteli adamlardan biridir hatta bana göre micov ile birlikte diğer oyunculardan en az bir gömlek üstünler. son dönemdeki performansı ise cidden çok kötüdür ama bu kendisinin iyi oyuncu olduğu gerçeğini değiştirmez. bu kadar çabuk harcamamak gerekir. he düzelmezse o zaman elbette gönderilmelidir. galatasaray hayır kurumu değil, katkı veren oynar, veremeyen gider.

    edit: elbette erick, lasme gibi adamlar da çok iyi oyuncular. hatta chuck davis de öyle ama micov ve blake oyunun her yönüne katkı verebilecek, her şyi yapabilecek potansiyelde adamlar. çok fazla silahları var.
  • 58
    gran canaria ile olan eurocup yarı final serisinin iki maçında da kötü oynayan basketbolcumuz. ilk maçta çok istekli olmasına rağmen hem kötü günündeydi hem de şanssızdı. ikinci maçta ise beni çok şaşırttı. iyi başladığı maçta sonradan şut atmadı. bir süre ruh gibi dolandı. ergin ataman fazla bile sabretti. bir ara top çalma, asist ve sayı yaptı 2 hücumda aha dedim schilb dönüyor ama ondan sonra ruh gibi gezmekten bile beter oynadı. böylesine kritik bir maçta da bu kadar kötü oynaması, kötü oynamaktan ziyade yılmış gibi oynaması kabul edilemez.

    fakat yine de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma huyumuzu bir kez daha gördük. örneğin bu adam henüz daha bu haftasonu neredeyse tek başına maç aldı ligde ve o kadar kritik bir maçtı ki kaybetseydik çok büyük ihtimalle fenerbahçe'ye karşı ev sahibi avantajımızı kaybedecektik ki yanılmıyorsam aramızdaki son 18 maçı ev sahibi olan takım kazandı. bu da ev sahibi olmanın önemini iyice ispat ediyor...

    bu sezon da gayet iyi bir performans sergiledi. hatta defalarca da yazdık en kritik rollerden birine kendisi sahip. bugün kötü oynadığında tüm takım durdu. özellikle hücumda. savunmada ise zaaf oluşturması en büyük sıkıntısı. kalıplı olmasına rağmen savunmada ayakları ağır.

    bu adam eurocup top 32'de %56 üçlük ile 15.2 sayı 5.2 ribaund 5 asist 1 top çalma ortalamalarıyla oynadı. verimlilik puanı da +20'ydi. takımın parçalarını bağlama rolü gibi kritik bir role sahipken bu istatistiklere sahip olmak avrupa çapında ne ifade ediyor söylememe gerek yok.

    gruplardan çıkınca top8'de karşıyaka serisinde ise %50 üzeri saha içi isabetle 15 sayı 2.5 ribaund 2.5 asist ile oynadı. özellikle izmir'deki maçta farkın 3'te kalmasında mccollum'dan sonra baş etmenlerdendi. o maçta öyle rezalet oynadık ki...

    çeyrek finalde ise %35 gibi düşük yüzdeyle 12 sayı 6.5 ribaund 4.5 asist 1 top çalmayla oynadı. şut açısından formsuz olsa da sonuna kadar mücadele etti ve 18 verimlilik puanıyla da bu yaptığı katkıyı görebiliriz.

    ligde de kritik viraj olan son 6 maçta 15 sayı ortalamayla oynadı. ribaund ve asist resmi sitede yok ama onlar da genel olarak 4-5 civarıydı.

    yarı final konusunda da yorumlarımı baştan yazdım zaten. kendisi normalde pek umrumda olmayan oyunculardan. hatta ilk başta bahsederken maalesef çok büyük bir rolde belki de tek başına olacak diye bahsetmiştim. bizden ayrıldıktan sonra hiç takip etmem mesela ama bu yapılanlar onun yarı final performansından bile kötü...

    bu adam olmasa sezon başından beri çok daha dağınık, hücumda aynı bugünkü gibi ne yapacağını bilemeden tamamen bireysel denemelerle saçma sapan hücum edecektik. ha bir de öz kardeşi vefat etti sezon içinde ve bunu yönetimden saklayıp maça çıktı bu adam.

    ama ne güzel sağda solda(sözlük zaten azınlık, çok da önemli değil de ülke çapında yazılanlar asıl olay) bilmeden takip etmeden sallamak.

    insan şükreder hale geliyor. böyle branşlar fazla takip edilmiyor da işi bilenlere bırakıldığından bu branşlarda bari başarılı olabiliyoruz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın