• 120
    yenilen takımın neden 0 değil de 1 puan aldığına dair ekşi sözlükte güzel bir yazıya denk geldim. buyrun siz de öğrenin;

    --- alıntı ---

    basketbolda yenilenlere 1, yenenlere 2 puan verilir. peki futbolda olduğu gibi, yenilenler neden 0 puan almaz da, 1 puan alır?

    sebebi şudur:

    basketbolda sahaya çıkmayan, veya sahadan çekilen takıma 0 puan verilir. maça çıkıp yenilmesine rağmen maçı tamamlayan takıma 1 puan verilir, yenene ise 2 puan verilir.

    takımların yenileceğini anlayarak sahaya çıkmamasının veya maç içinde çok sayı farkı olduğu zaman maçı terk etmesinin önüne geçmek için alınmış bir uygulamadır. çünkü futboldan farklı olarak, basketbol sürpriz olasılığı daha az bir spordur. zira futbolda skor az saha büyük, basketbolda saha küçük skor çoktur. ve güçlü takım, rakibi karşısında daha maçın başında sayı farkını çok açabilir. maçın başında sayı farkı çok açılmasına, ve aslında yenenin belli olmasına rağmen, yenilen takım oyun oynanırken maçtan çekilmesin diye yapılan uygulamadır kısacası. bir nevi teşviktir.

    --- alıntı ---
  • 89
    (bkz: james naismith)

    - başlangıçta basketbol topları kahverengiymiş, daha sonra turuncuya evrilmiş. resmi olarak kullanılan ilk basketbol topu spalding eliyle üretilmiş.

    - ilk basketbol maçı 1892'de oynanmış. maçın oynandığı saha, günümüzün sahalarının yarısı boyutundaymış. 30 dk sürmüş ve maç boyunca yalnızca 1 sayı olmuş.

    - basketbol 1929 yılına kadar futbol topuyla oynanıyormuş.

    - potaya panya kısmının eklenmesinin sebebi, balkondaki izleyicilerin topa dokunmak suretiyle oyuna salça olmasıymış. tam olarak şu: http://gss.gs/H29.jpg

    - 1967 yılında smaç yasaklanmış ancak 9 yıl sonra tekrar legal sayılmaya başlanmış.

    - ilk basketbol çemberi altı kapalı şeftali sepetiymiş. tam olarak şu: http://gss.gs/Lpa.jpg her sayı olduğunda hakem merdivenle çembere tırmanıp topu sepetin içinden alırmış.

    kaynak: http://www.10-facts-about.com/basketball/id/70
  • 117
    pandemi döneminden bence en kötü etkilenmiş olan canım sporum! bu euroleague:den veya nba'den falan bahsetmiycem zira, o kadar yarak, kürek işler yaptılar ki, ocgunsson veya aramıza yeni katılan dejan bodiroga*(u: onla daha konuşmadım, onu öyle bırakmam! :() sözlük yazarlarını sürekli bilgilendiriyor zaten. bizim olay, hem izlemek, hem de o tırtırlı topu eline alıp üçlük saymak...

    abi şu pandeminin ağzına tüküreyim ya! en çok bizi vurdu bence!
  • 100
    45 dk kadar önce şöyle muazzam bir savaş alanına sahne olan spor dalı:

    https://youtu.be/Fmr0ry55zxg

    2019 fiba dünya kupası eleme maçında avustralya ile filipinler karşılaşırken vuku bulmuş olaylar. 13 oyuncu (avustralya'dan 4, filipinler'den 9) diskalifiye edilmiş. filipinler'in 12 oyuncusunun 9'unun diskalifiye edilmesi nedeniyle maç 5'e 3 şekilde devam etmiş fakat faul problemleri sebebiyle filipinler'de sahada 1 oyuncu kalınca mücadele kangurular lehine sona erdirilmiş.
  • 111
    üniversiteye kadar futbolla yatıp kalkan, en ufak boş vaktinde futbol oynamaya dışarı çıkan biriyken üniversiteye girişimden itibaren hayatım basketbol oldu. fakülte basketbol takımında oynamaya başladım ve takımın çaylağı konumundaydım. 8 kişilik kadromuz bizim için gayet yeterliydi. bu sayede kolay adapte olabildim. çoğu son sınıf olan takım arkadaşlarımın arasında idman saati almak, topları taşımak gibi çaylak işlerini yapıyor olmak beni mutlu ediyordu. uzun süredir şampiyon olamayan eğitim fakültesi'ni o sene şampiyon yaptık. işte o zaman basketbol benim için futbolun önüne geçti. basketbolun zeka gerektiriyor olması, her saniye takım içinde iletişimin olması zorunluluğu, yere düştükten sonra tüm takımın gelip yerden kaldırıyor olması, çalışılan hücum ve savunma setleri gibi gibi şeyler bu spora aşık olmama sebep oldu. hayal kırıklığı ile geçen 2. yılımdan sonra şimdi 3. yılımdayım ve çaylaklıktan kaptanlığa terfi ettim. bu seneye de 2'de 2 galibiyetle başladık inşallah bu yolun sonu da şampiyonluk olacak sözlük.
  • 108
    öyle bir leş gibi futbol ortamı var ki ülkede, bir de üstüne bizim sıkıcı, üretkenlikten uzak futbolumuz, bunun karşılığında basketbolda neredeyse galatasaray kadar sevdiğim efes pilsen'in ergin hoca ile oldukça keyif veren basketbolu ve ertuğrul erdoğan hoca'nın elindekinden fazlasının aldığı basketbol takımımız ile bu sene çok daha ilgiyle takip ettiğim, zevk aldığım spor dalı.

    (bkz: i love this game)
  • 109
    yazarların 2019 yılı özel sayfaları başlığı altında en sevilen yazarlardan bazılarının basketbol ağırlıklı yazan yazarlar olması ile futbol egemen sözlüğümüzde ciddi şekilde dikkate alındığı anlaşılan spor. sözlüğümüzü bir futbol sözlüğünden öteye götürüp bir spor sözlüğü haline getiren tüm yazar arkadaşlarıma bilhassa teşekkür etmek isterim.
  • 91
    eger uluslararasi arenalarda rekabet etmek isteniyorsa cok kucuk yaslarda baslanilmasi gereken bir spor dalidir. yoksa istedigin kadar fizigin, yetenegin olsun, yeterli fundamental olmadiktan sonra en fazla huseyin besok, ibrahim kutluay olursun. abd'de bebek denilecek yasta yeni yeni hizli yurumeye baslayan kucuk cocuklar icin basketbol kurslari var, tika basa doluyor. bizde genelde aileler cocuklarini ortaokul caglarinda basketbola baslatiyor.

    bence lig statusunden vs once altyapi egitiminin ilkokul caglarina indirilmesi tartisilmali, bir suru sponsoru bulunan tbf milli egitim bakanligi ile ortak programlar vs yapmali.
  • 83
    türkiye'de öncülüğünü galatasaray yapmıştır. galatasaray tarihinin ilk profesyonel sporcusu da bir basketbol efsanesi olan yalçın granit beyefendidir.

    spor sergi günlerinden bu yana çok sevilen bir spordur.

    bu sporda fenerbahçe son on yılda galatasaray karşısında tarihinde görmediği büyük bir üstünlük sağlamıştır. bu galatasaray yönetimlerinin kabahatidir. gereken rakibinin doğru yaptıklarına bakmak ve onu yakalayıp, geçmeye çalışmaktır.
  • 86
    benim için hiçbir zaman tu kaka olmayacak spor. bayanlar 2009'da eurocup'ı, 2014'te euroleague'i alırken; erkek takımımız geçen sene 2016'da eurocup'ı müzemize getirirken hiç de tu kaka değildi beyler dimi?

    karşımızda fenerbahçe gibi dünyanın en iğrenç camiası bile olsa sonuçta belli bi plan, program ve sistem dahilinde basketbol planlaması yapmış ve bunun meyvelerini her sezon alan; dolayısıyla saygı duyulması gereken bir kulüp var ve bu kulüp ülkemizin en başarılı 2. kulübü. bence bok atacağımıza nasıl bu adamları yakalarız diye kafa yormalıyız. evet başarıları beni de çıldırtıyor ama saygı da duyuyorum çünkü 2 senede yaptıkları, bu zamana kadar türk basketbol tarihinde yapılmamış işler. ha el'i almalarını ister miyim asla ama finale çıkmış olmaları öyle ya da böyle saygı duyulması gereken bi iş.

    darısı bizim başımıza. biz f4 yapsak gerisi gelir zaten ama o bütçe ve kadro derinliğine sahip olmak lazım önce.
  • 113
    öncelikle; (bkz: i love this game)

    yaklaşık 7 sene pınar karşıyaka alt yapısında oynamıştım üniversite donemine kadar. zaten daha sonra da yurt dışına çıkmamdan ve işlerin yoğunluğundan dolayı elimize top değmemişti 13 sene boyunca. bir ay once, bulunduğum ülkede, ofisten arkadaşlarla salon kiralayıp başladık hadi bakalım diyerekten, tekrar oynamaya. ancak gel gelelim geçen bunca zaman çok şey götürmüş. öyle kilo almadığım halde, beynin düşündüklerini vücut eskisi gibi uygulayamıyor. 15 dakika sonra soluk soluğa, tempolu oynamaya calişan selçuk inan kıvamında, bench e oturup su içmeye bakıyorum. selçuk seni artık daha iyi anlıyorum kardeşim!

    bu arada ergin ataman hocam ve efes' in euroleague maçlarını kaçırmıyorum ve her takimin icinden geçisini hayranlıkla takip ediyorum. içimden bir ses bu sene o kupayı alacaklar diyor!
  • 44
    bu sene apdipekçi'deki barcelona maçındaki ortamı son 10 yıldır hangi futbol maçında gördün? olympiakos maçından aldığın keyfi hangi futbol maçından aldın? en son hangi futbol takımını oktay mahmudi ve öğrencileri kadar sevdin?

    futbolda, futbol maçlarında, futbol tribününde artık eski keyif yok. bunu sadece ben söylemiyorum. benim gibi birçok taraftar var. ve bunların hepsi özünde futbol taraftarı.

    bana kalsa olsun ama olmayacak bir şey olduğu için birinci sporumuz olsun demiyorum. ama biraz daha yatırım yapılsa şu şubeye, daha elit basketbolcular getirilse, her maçımız bir euroleague maçı havasında geçse fena mı olur?
  • 25
    2010 dünya basketbol şampiyonası'ndan sonra oyun kurallarında bazı ciddi değişiklikler meydana gelecek:

    -kısıtlamalı alan (3 saniye koridoru) dikdörtgen şeklinde olacak.

    - üç sayı çizgisi 6.75 metreye çekilecek.

    - hakem masasının karşısındaki kenar çizgiye, dip çizgiden ölçüldüğü zaman 8.325 metre (3 sayı çizgisinin tepe noktasına eşit) iki çizgi çizilecek. dördüncü periyotun ve uzatma periyotunun son 2 dakikasında kendi sahasından topu oyuna sokma hakkı olan takım mola alırsa, ön sahadaki bu yeni çizgilerden oyuna başlayacak.

    - çemberin altı, yarım daire şeklinde işaretlenecek. bu yarım dairenin uzaklığı, çemberin orta noktasından 1.25 metre olacak. eğer savunma oyuncusu bu yarım dairenin içinde ise hücum oyuncusu savunma oyuncusuna şarj (hücum faul) yaparsa, hiçbir zaman hücum faul çalınmayacak.

    - eğer geri sahadan ya da ön sahadan top oyuna sokulurken kurallara göre 24 saniye başa alınması gerekiyorsa başa alınacak. oyun durduğunda 24 saniye cihazında 14 saniye ya da daha fazla bir süre varsa 24 saniye cihazı başa alınmayacak, kaldığı yerden devam edecek, 13 saniye ve daha az varsa 24 saniye cihazı 14 saniyeye ayarlanacak.
  • 90
    türkiye için konuşacaksak, en fazla iltifat gören iki spor dalında, futboldan sonra ikincisi.

    türkiye erkekler basketbol ligi, için konuşacak olursak, avrupa'nın belki de en elit yerel liginden ilk ikisinden biri, belki de en iyisi. türkiye erkekler basketbol ligi, rekabetin üst seviyede olduğu bir lig. ama sıkıntı şurada, memlekette her girişimde olduğu gibi, yatırım istanbul'a kaymaya meyilli. 2016/17 sezonu özelinde bakacak olursak, ligde, anadolu efes, beşiktaş sompo japan, büyükçekmece basket, darüşşafaka doğuş, fenerbahçe ülker, galatasaray odeabank, istanbul büyükşehir belediye takımları olmak üzere 7 istanbul takımı var. ligdeki 16 takımın 7'sinden bahsediyoruz. bunu marmara bölgesiyle genişletirsek bursa takımı tofaş'ı da ekleyebiliriz. 2016/17 sezonunda play-off oynayacak takımların, 5 tanesi istanbul ve 1 tanesi bursa takımı.

    yani, demek istediğim, memlekette spor marmara bölgesi özelinde istanbul tekelinde yapılıyor sanki. futboldaki istanbul hegamonyası zaten bilindik. ama şimdilik futbolu bir kenara koyuyorum. futboldaki sorunlar basketbola görece daha derin.

    açık konuşayım. bir giresunlu olarak, giresun'da basketbolun ne kadar sevildiğini söylemem gerek. önceden şehrin tam ortasında, meydan camii'nin yanında sokak basketbolu turnuvası olurdu. önceleri sadece belediye düzenlerdi, sonraları şehrin ilgisi ve isteğiyle valilikte yapar hale gelmişti. bakın, bu küçük şehirde, esnaf, takımlara sponsor olurdu. çok sevmekle birlikte belediye başkanı kerim aksu'ya, yani bizim kerim abimize, en çok kızdığım, o tek potayı kaldırmasıydı. giresun'da basketbol farklı şekilde yaşanırdı. liseler arası turnuvanın zevki çok başkaydı. zaten bu basketbol sevgisinin meyvelerini de son yıllarda aldı. iyi bir proje, yeteneğe özen göstererek, gençlere önem verildiğini göstererek onlara şans tanıyan bir takımdı. hâlâ öyle. yeşilgiresun belediye basketbol takımı, maçları full seyirciye oynar. hatta, o kadar kalabalık olur ki, zannediyor, aşırı seyirci sayısından ceza almışlığı bile vardır. o takım mücadelesini izlemek ayrı bir keyif. çünkü, sahada gencecik çocukların gelişimine ortak oluyordu. okben'in darüşşafaka'ya transferi kaçınılmazdı. buna hem üzüldük hem sevindik. üzüldük çünkü artık onu daha fazla izleme şansımız olmayacaktı. üzüldük, çünkü, darüşşafaka'da hak ettiği süreleri alamayacağından korkuyorduk. sevindik, çünkü, kendini gösteren bir oyuncu bir euroleague takımına transfer olmuştu.

    giresun'un basketbolunu uzattım. aslında, başarının gelmesi, biraz da istanbul dışında küçük bir kentte olmasının etkisi büyük. doğru bir yapılanma ve güven tabii ki. neden? çünkü, oyuncunun aklında, basketboldan başka bir şey olmuyor. yapabileceğiniz etkinlikler, aklınızı kurcalayacak gece hayatı vs pek bulunmuyor. yani, demek istediğim, türkiye oyuncu yetiştirmek istiyorsa, istanbul dışına çıkmalı. yatırımlar istanbul dışına doğru akmalı.

    burada, türkiye basketbol federasyonun atması gereken bazı adımlar var. işleyen bir sistem var. ve bu işleyen sistem, bizi avrupa'nın elit liglerinden biri haline de getirdi denilebilir. asıl konuşulması gereken, avrupa basketbolunu lig, turnuva, kulüp, milli fark etmez domine etmek için atılması gereken adımlar. yine sorun, sizi buraya kadar sistemi muhafaza etmek isteyebilirsiniz. bundan daha doğal bir şey yok.

    yatırımın istanbul dışına çıkmasından bahsediyorduk. ya da istanbul dışındaki takımların sporcularının istanbul'a gitmeye meyilli olmalarından. aslında burada rekabetçilikten bahsedilebilir. istanbul dışı takımların, play-off potasına girmek veya ligden düşmemek haricinde bir hedefleri yok. dolayısıyla, sporcu kişilikli kimseler de, kazanmak isterler, rekabet etmek isterler, sporun doğası budur. peki, bu sporcuları, istanbul'a kapağı atmak istemeleri dışında, nasıl bir hedef koyabilirsin? çünkü olay sadece para değil. yani herkes için değil. ama nereye kadar? bir yerden sonra hem para hem de rekabet istanbul'da olduğu görülüyor zaten.

    istanbul takımları da çok güçlü ve iyi takımlar. hem de bir değil iki değil, yedi tane. birinden kaçınsan bir diğeri, diğerinden kaçınsan bir diğeri...

    ne yapılabilir? yatırımı istanbul dışına çekebilmek için, anadolu takımlarını rekabetin içine sokabilmek için ne yapılabilir? ben bunu çok düşündüm. dediğim gibi, futbolda da bu sorun var. ama futbol da daha derin sorunlar var.

    ben nacizane türkiye basketbol liginin konferans usulü olmasından yanayım. istanbul/marmara ve anadolu olmak üzere. nba'deki sistem. hemen hemen aynısı. her takım birbiriyle maç yapar ama sonunda, yani normal sezon bittiğinde play-offlarda istanbul kendi içinde, anadolu kendi içinde ilerler ve sonunda istanbul şampiyonuyla anadolu şampiyonu, türkiye şampiyonluğu için yarışır.

    burada bazı problemler var elbette. birincisi, nba'deki gibi doğu ve batı takımları arasındaki gibi muhtemel güç dengesizliğinden dem vurulabilir. aynı olayın türkiye için de geçerli olabileceği düşünülebilir. ama biraz düşününce, spor sadece istanbul için mi var? ya türkiye'nin geri kalanı? anadolu'yu rekabetin içine sokmak için bu bir yöntemdir. istanbul takımları için haksızlık gibi görülebilir. bence hiç alakası yok. zaten tüm imkanlar önlerine koyulmuş. böylece istanbul'un rekabetinden kaçacak yatırımcılar çıkacaktır. belki yeni bir güç bile çıkabilir anadolu'dan. belli olmaz. gerçi, o zaman da, cavs'ın yaptığını yapabilecek takımlar da çıkabilir.

    bir diğer problem, bildiğiniz gibi nba'de ligden düşmek söz konusu değil. yani düşecek ve yükselecek takımların nasıl belirleneceğinde. yine yani, konferanslardaki takım sayılarını dengelemekte. ligden düşen takımların belirlenmesi kolay. her konferansın sonuncusu ligden düşer. asıl sorun, alt ligden üst lige yükselecek takımın nasıl belirleneceğinde. o zaman alt ligden çıkacak takımlar nasıl belirlenecek? illaki bir istanbul takımı her sene bir üst lige mi çıkacak? işte bu adaletsizliktir. burada, bölgeyi genişletmek veya alt ligden çıkanlara göre, bölge yakınlığı esasını kabul ederek, konferanslar arası geçiş olabilir. gerçi, çok yüzelsel bir cevap oldu. daha derinlemesine düşünmedim. düşünmek de istemiyorum açıkçası. burada düşlerimden bahsediyorum. anadolu'nun yükselişinden bahsediyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın