• 77
    babam 2000 uefa kadrosundan sonra hiç bir kadroyu beğenmediği için 2000 yılından sonra onunla maç izlemek epey sıkıntılı geçiyor. futbolcunun ilk hatasında 2000 yılında o mevkide oynayan oyuncuyla bir karşılaştırma yapıyor. sonra buna bu kadar verenin aklı yok deyip eleştiriyi bitiriyor. adam resmen galatasaray sözlüğün vücut bulmuş hali. takımdaki herkes çöp ona göre. mail adresi alıp onu yazar yapsam çok iyi uyum sağlar buraya:)
  • 79
    onsuz izlediğim maç tat vermez. ben 94 doğumluyum, babam ise 61 doğumlu göztepe taraftarı fakat 2000 yılı uefa döneminden ve benden dolayı onunda galatasaray'a sempatisi vardır. galatasaray maçlarını birlikte izlerken her sene bu gaasaraydan bir bok olmaz der. 2002 yılında göztepe bizi 2-0 yendiğinde bir hafta boyunca 8 yaşımda olmama rağmen benimle çocuk olup uğraştı(hatta ağlattı)
    göztepe iki yıl önce süper lige yükselince bende hafiften korkmuştum. adamın gözü dönüyor göztepe maçlarında. 24 aralık 2017 galatasaray göztepe maçından önce tudor kovulmuştu ve babam daha bir ay öncesinden izlediğimiz her maç "ben sana bir şey söyleyim mi göztepe bu galatasaray'ı yener" deyip duruyordu. allah'tan fatih hoca maça yetişti ve maçı kazandık. babamsa çaresiz bakışlarla televizyona bakarken "fatih terim'de gelecek zamanı buldu anasını satayım" dedi.
  • 80
    önceden çok daha sıkı bir şekilde futbol takip eden babam, belki de yaşlanmanın da etkisi ile son 8-10 senedir futbol ile çok alakalı değil. uefa kupası zaferinde beni omuzlarında taşıyıp konvoya çıkaran, maç izlemek için beni ve kardeşimi o zamanlar içerisinde fosur fosur sigara içilen birahane ya da kıraathanelere götürmekten geri kalmayan adam şimdi sadece hafta maçları tamamlanınca teletextten maç sonuçları ve puan durumuna bakar oldu. en fazla şampiyonlar ligi maçlarını seyrediyor ama 2 kere top kaybı yapan kişinin vay haline :(
  • 82
    zar zor ikna edip ben maça götürmüştüm babamı. kuzenlerde ve abimde kombine vardı. ailesel nedenlerden babamla pek görüşme fırsatım da olmuyordu. maddi durumu da pek iyi değildi zaten. lise'ye gittiğim zamanlar kalmaya yanına gittim bir gün kombineler de boşa çıkmış. dedim baba hadi maça gidelim. tabii kombine olduğu için yan koltuktaki abiler beni tanıyordu. ilk başlarda abimle tek bilet ile giriyorduk da boy uzayınca artık yememeye başladı. her neyse babamla geldik koltuklara diğer abiler babamla tanıştı vesaire. bursa'ya 6 tane attık o gün. babam da gururlu gururlu stad'tan ayrıldı. tribündeki abiler de bir sonraki maçlarda bizim abi nerde ya hasret kaldık farklı galibiyetlere demeye başladı.*
  • 83
    babam bir ara benimle maç izlememeye tövbeli idi ama sonra yillar geçti, ben olgunla$tim, onun da kulaklari eskisi gibi iyi i$itmiyo. arada bir denk getiriyoruz ama eski tadi yok. ancak unutamadigim bir maç varsa, o da hagi'nin son dakikada sol ayagiynan yabi$tirdigi athletic bilbao maçidir*. gol gelince bir baktim sevinçten babamla birbirimize girmi$iz, peder beni yumrukluyo.
  • 84
    babamla birlikte kendimizi kaybettiğimiz tek birliktelik. her çocuğun babasının gözüne girme şekli farklıdır. benimki galatasarayın aldığı veya alacağı futbolcuların transfer haberini ona vermekti. hoş zamanında 25 kuruşa alınıp robert pires, kily gonzales ve marcelo gallardo gelmesede en azından haberlerini vermiştim ona. ve sıradaki hayalim... bir oğlum oldu . babam ben ve oğlumla dünya halinde beraber bir maça gitmek. nesilden nesile en büyük mirastır galatasaray .
  • 85
    kendisi zannediyorum beşiktaş taraftarı, evde ufak 8cmx8cm'lik bir kartal resmi vardı, sorduğumda da beşiktaş iyidir derdi. abim ve annem de fenerbahçelidir. yani evde total bir demokrasi vardı ben çoçukken. ancak babamla şu yaşıma kadar iki yada üç futbol maçı izlemişimdir. o maçlardan biri, yılını tam hatırlamıyorum ama 2000-2002 arası, barcelona - juventus maçıydı. adam durmadan "kılayvırt benim adamım", "kılayvırt güzel topçu" gibi laflar etmişti ki sevgili kılayvırt babamı mahcup etmeyip bir tane yazmıştır.
    babayla futbol izlemek deyince aklıma sadece bu anı geliyor.
  • 86
    öncelikle babasını kaybetmiş yazar kardeşlerimin başları sağolsun. allah babalarının mekanını cennet eylesin.
    benim hayatta en keyif aldığım aktivite çünkü babam ciddi anlamda holigan. baba ocağı memleket antalya, ben ankara'dayım. bu sebeple eskisi kadar sık izleyemiyoruz. fakat hala her maç izleyisimizde yeni ve çok orjinal küfürler öğreniyorum babamdan. allah babalarımızı başımızdan eksik etmesin.
  • 87
    o bıraktı bana bu mirası, ilie' nin attığı 3 golle kazandığımız bursaspor maçı ile başladık stadlara ve niceleri.

    uefa kupasına dokunamabilmek için gittik havalimanına ama nafile...

    kazandıktan sonraki saatler benim için paha biçilemez bişeydi ama ya kaybettiysek?
    transfer sezonları şunuda aldık mı tamamdır cümlesi ile geçerdi:)

    belkide tarihimizin en özel maçlarından birinde aldım kötü haberi drogba indirdi sneijder attı golü ama ben hiç sevinemedim, çok hastaydı ve bunu maçtan 1 saat önce öğrendim.
    olmadı başaramadık sonunda ama asla pes demedik...

    değerini bilin çok güzel şeydir baba ile maç izlemek, nice anıdır sizle yaşayan, çok özleyebilecek kadar güzel yaşayın.
  • 88
    şöyle ki, 90'ların çocukları olarak bizler okulu aksatmak pahasına şampiyonlar ligi maçlarını izlemek için dayak yemeyi göze almış bir nesiliz. 30 eylül 1998 galatasaray athletic bilbao maçı her mütevazi türk ailesi gibi evimizde tek bir televizyon vardı, o da ne yazik ki yatak odasında olduğu için validem, sultanım sabah okulumun olmasından dolayı maçı izlememe izin vermemişti. yatağıma uzandıktan sonra odaklandığım tek şey maç saati ve babamın yüksek ses reaksiyonları oldu. bir türlü geçmeyen zaman, spikerin anlamsız yükselişleri, babamın dur durak bilmeyen küfürleri kalbimi daha çok hızlandırıyordu artık bir şeyler yapmam gerektiğine inanıp mutfağın yolunu tuttum. gri tek kapaklı grundig buzdolabının saatinde 22:05 yazıyordu, yani bu demek oluyor ki, ilk yarının bitmesine 10 dakika var. reklamlarda televizyonun sesi kısılır ve sabah işe gidecek olan anne biraz daha uykuya dalmış olur. bunun zaman çizelgesini ve önemini hissetmeden asla bilemezsiniz. her şeyi tek tek planlamıştım eğer bütün olasılıklar gerçekleşirse maçın son bölümlerini izlemek için tek bir fırsatım olacaktı bu fırsatı asla kaçıramazdım. 22:35'e kadar sobanın ısı alanından oldukça uzak olan mutfağın o soğuk fayanslarında harekete geçirmeyi planladığım şeyleri düşünmekten başka hiçbir şey yapmıyordum. ikinci yarının başlamasıyla kapı kilidine kulağımı dayayıp hareket saatimi beklemeye başladım artık buradan dönüş yoktu şartlar ne olursa olsun o yatağın ortasında maçı izleyecektim. ilk yarı ismael urzaiz'in kaydettiği beraberlik golünden sonra ne spikerin havası kalmıştı, ne de babamın küfürlerinden tek bir eser. 2.yarı beklenen baskı athletic bilbao'dan geldiği için skor 1-1'e kilitlenmişti çünkü. artık benim zamanımın geldiğini hissedip sessizliğin getirmiş olduğu konsantrasyonu arkama alarak kapı kolunu indirip odaya adım attım. sizi temin ederim babam ile sadece 3 saniye göz göze geldik, kafasını tekrar televizyona çevirip bir koluyla 4 parmağını kendine çekerek ''gel buraya evlat'' hareketini gördüm. korkarım odaya ben değil de abraham lincoln girseydi eminim aynı reaksiyonu gösterirdi. en son hatırladığım ceza yayındaki karambolden topu uzaklaştırmaya çalışan alkizanın önünü tugay cansiperane şekilde kesince spikerin golü hissedercesine 'tugay söktu topu' cümlesı oldu. hagi 18e bile girmeden falsolu şutuyla kaleci etxeberrianın adeta belini kırmış babam o sevinçle yatağın ortasında birden revivo taklası atıyordu. bu hengamede annemin uyanıp yatağın üstünde gecenin o saatinde takla atan kocasına sen bu saatte ne yapıyorsun demesini beklerdim ama kendisi terlikle beni odama sürüklemeyi tercih etti. :) sizin anlayacağınız ne o golü unutabildim, ne de annemin terliğini üzerimde parçalama deneyimini.

    tanrı eksiklerini hissettirmesin hala kendileri ile aynı çatı altında yaşıyor olmak bile bu güzel anılarımı diri tutmamı sağlıyor. yıllarca tribün koşuşturması bana o duyguları unutturmuştu, ta ki passolig uygulamasına kadar. e-bilet kullanmayan birisi olarak hayatımda eksikliğini unuttuğum bu duyguları 4 senedir birlikte yaşıyoruz. aynı totemleri uygulayıp, şampiyonluk gollerinde sevinçten birbirimizin omuzunu ısırıyoruz. bir gün eğer gerçekten omuzumu ısırarak bütün sezonun hırsını kendi vücudumdan atabilen erkek evladına sahip olabilirsem size söz önce gelip sizlerle paylaşacağım.

    tanrı galatasaray'ı korusun ve yüceltsin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın