• 111
    tüm takım taraftarı için söylenebilecek söz öbeği. mesela fener taraftarına sorsan başkanları o dönemde gezi parkı olaylarına destek verirken bugün saraydan çıkmaz oldu. herkesin siyasi tercihi zaman içinde değişebilir. tuttuğu takımın bunda etkisi çok azdır. bazı il, ilçe belediye takımlarının yönetimleri o ilde seçilen belediye başkanından direk etkileniyor ama taraftar hangi partiyi desteklerse desteklesin takım tutmaya devam ediyor. dileğim hiçbir takım yönetiminin devletle olan ilişkisi dışında bir siyasi partiye yanaşmasın, siyset de elini çeksin ama bu şu anda pek mümkün görünmüyor. yapılması gereken sahaya odaklanıp kimseyi karşımıza almadan işimize bakmak, borçları azaltacak ve sürekli avrupa'da yer alacak kurguyu oluşturmak. yoksa galatasaray lının kime oy verdiğinin önemi yok. genel kurulun hangi başkanı seçtiği, hangi başkanın arkasında duracağı daha önemli bu aşamada.
  • 294
    çıkıp arenada protesto edelim diyeceğim de aramızda bile buna katılmayacak milyonlar var. değişik bir kafa.

    ülkede yıllardır şampiyonluğu belirleyen iktidardır. her yıl bir takımın önü açılıyor. demiyorum ki hepsi hak etmeden şampiyon oldu. ama bariz önleri açılıyor.

    2018-19'da istanbul seçimleri tekrar edilmese başakşehir göz göre göre şampiyon yapılacaktı.

    2019-20'de pandemi sonrası seyircisiz oynanmasının da etkisiyle 1 yıl önce şampiyonluğu kaybeden başakşehir'in önü açıldı ve onlar da bu avantajı kullanarak şampiyonluğa ulaştı.

    2020-21 hayatımda gördüğüm en şaibeli sezon. beşiktaş'ın o kadro ile şampiyon olması normalde imkansız bir durum.

    2021-22 trabzonspor puan farkıyla şampiyon olsa da hakemler tarafından hiç üzülmedi.

    2022-23 sezonunda fenerbahçe'nin önü açıldı. inan kıraç ne demişti. ali küçüğümüzün önünü açtılar. fenerbahçe şampiyon olacak. tabi fb loserlığı öyle bir loserlık ki son 2 haftaya kadar taşısalar da son hafta sahamıza ancak bizi eğlendirmeye geldiler.

    2023-24 sezonunda varsa bir oyun onu da bozmalıyız. biz neden her sene bu şikecilerle saha dışında mücadele etmek zorundayız o da ayrı bir saçmalık. ama vazgeçmek yok. şikeci terbiye etmek bizim işimiz.
  • 70
    akp’ye oy verendir. galatasaray’lı değildir. galatasaray aleyhinde, başakşehir lehinde açıklama eğer birincisi bu kadar tepki çekmesine rağmen ikinci kez tekrar yapılıyorsa burada galatasaray aleyhine net operasyon var demektir.

    üstelik herkes biliyor ki bu ülkede cumhurbaşkanı’na bir tv programında kendisinden habersiz hiçbir soru sorulamaz. başakşehir açıklamalarının hepsi planlı. benim hayattaki önceliğim galatasaray, ben bu değirmene su taşımadım bugüne kadar taşımam da.

    ben taşırım diyen varsa taşısın, ama akp’li olsun. galatasaray’lıyım demesin çünkü galatasaray’ın önünü kesenlerle işbirliği yapan galatasaray’lı değildir.
  • 226
    bu bakış açısını hastalıklı ve maalesef karşı oldukları partiye hizmet eder nitelikte buluyorum.

    açıklama yapmayı çok abes ve utanç verici bulsam da peşin peşin söyleyeyim; 20 yıldır genel seçim, yerel seçim, referandum hepsinde karşılarında olup, muhalefet etmek için ciddi gayret göstermiş biri olarak yazıyorum bu satırları.

    öncelikle bu önerme gerçekçi değildir. madem galatasaray türkiye’dir o halde her iki galatasaray’dan biri akp’ye oy vermiştir.

    ikincisi bu ifade bir aşağılama içermektedir. fikri hür ve vicdanı hür insanlar olarak bir partiye muhalefet etmek farklıdır, demokratik yollarla iktidarı değiştirme niyetindekiler için kendisi gibi düşünmeyenleri aşağılamak farklıdır. senin ne kadar fikri ve vicdanı hür olma hakkın varsa karşındakinin de vardır.

    üçüncüsü: evet dağdaki çobanın da odtü’deki profesörün de oyu birdir. sosyal medyada ve sanal ortamlarda karşı olduğu iktidarı aşağılayarak, küçümseyerek çobanın oyunu alabilmiş muhalif yoktur. olmadığı bunca yılda yaşanan onlarca savrulmaya (ergenekon, balyozdan-fetö’ye uzanan çizgiden, çözüm sürecinden-pkk ile en sert mücadeleyi biz yaptıka, dış politikada kardeşim esed’ten suriye’de ordu kurmaya kadar çok sayıda örnek verilebilir), bunca yolsuzluk söylemine, bunca antidemokratik uygulamaya, bunca ekonomik sıkıntıya rağmen türkiye’nin çok partili sisteme geçtiğinden beri gördüğü en uzun iktidar olmasından bellidir.

    siyaset sanal dünyadaki güzel sözlerle yapılmaz. siyaset halka ulaşmayı, ikna etmeyi gerektirir. maddi fedakarlık gerektirir. keyifinize harcayabileceğiniz zamanı katlanmakta zorlandığınız insanların gönüllerine hitap etmek için harcamayı gerektirir. yaz tatilinizden, uykunuzdan, marka ayakkabılarınızın yıpranmasından korkarsanız, o oy torbalarındaki bir oyu bile sonuna kadar takip etmezseniz her seçim sonrası aynı terane; bu millet aptal, aziz nesin haklı, oyları çaldılardan öteye geçemez 20 sene nasıl oluyorda oluyor der durursunuz.

    uzatmak mümükün ama burası galatasaray sözlük, bu kadar bile siyaset yazmak istemezdim bu platformda.

    o yüzden gelelim son sözlere:

    marmara üniversitesi kamu yönetimi bölümünde, 9 kasım 1988 günü son sınıf öğrencilerinin idare hukuku sınavı vardır. saat 10’da başlayan sınavdan bir çok öğrenci dersten kalma, okulu uzatma pahasına hızla sınav kağıtlarını doldurup çıkarlar. çünkü mecidiyeköy’de 13:30’da başlayacak maça yetişmeleri gerekmektedir. 3-0 kaybettikleri ilk maçın rövanşı için bu kadar riske, telaşa, koşuşturmaya değer mi diye düşünmeyenler koşarak bilet kuyruğuna girip eski açıktaki yerlerini alırlar. o zamanlar desibel ölçümü yapılmadığından olsa gerek, bu maçtaki ıslık ve tezahürat sesleri muhtemelen tarihin en yüksek seviyesine çıkmasına rağmen pek bilinmez.

    maç başlar. soğuktan değil heyecandan titrenir. bağırmaktan değil heyecandan ağızlar kurur.

    19. dakikada uğur tütüneker 3-0 ın rövanşındaki bu inancın boşa olmadığını gösteren ilk golü atar. sonraki dakikalar anlatılmaz ancak yaşanır.

    hele 82. dakikada tanju çolak turu müjdeleyen 4. golü attığında ali sami yen bir bayram yerine döner.

    evet kiminizin yaşadığı, kiminizin okuduğu neuchatel xamax’ı 5-0 yendiğimiz, hatta sonra uefa’yı yendiğimiz, uefa’yı yenmek için bile bir sürü jeton alıp farklı ankesörlü telefonlardan uefa’ya telefonlar açtığımız maçtır bu.

    bunu anlattım çünkü 4. golden sonra eski açıkta bütün tribünler sarmaş dolaş olmuşken tanıyanlar için bu kalabalıkta iki kişi dikkat çekicidir.

    dakikalarca birbirine sarılıp zıplayan, defalarca birbirini öpen bu iki kişiden biri ülkücülerin, diğeri devrimcilerin fakültedeki başkanları, reisleri, liderleridir.

    okulda verdikleri fikri ve hatta fiili mücadele o maçın 82. dakikasında yerini ortak sevgiye, ortak aşka, ortak heyecana, ortak mutluluğa bırakmıştır. galatasaraylılık o an dünyevi her türlü mücadelenin ötesine geçmiş, iki ayrı kutbu potasında bir kılmıştır.

    not: sözlük yönetimi isterse bu yazıyı tamamen silebilir. sadece duygularımı ifade etmek için yazılmış olduğundan, kimseyi değiştirmek, düzeltmek, akıl vermek iddiasını taşımamaktadır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın