• 1
    2 gün kalan maç.

    https://gss.gs/XeS.jpg *

    (bkz: sezonun en önemli maçı)

    1 ekim 2019 galatasaray psg maçı'nda verdiğimiz mücadele ve oyun taraftarın üzerindeki ölü toprağını attı, dilerim takım üzerinde de benzer etkiyi sağlamıştır.

    bu maçta birkaç ismin yedek bekleyeceğini düşünüyorum. sahada koşan basan ve mücadele eden bir ilk onbir bekliyorum.

    istediğiniz kadar usta ayaklar olun, sahada mücadele etmezseniz kazanamazsınız. kalite bir yere kadar sizi taşır, savaşmaya mecbursunuz. kan, ter ve göz yaşı başarının harcıdır. (u: yza bunu iyi laf :()

    fatih terim'in cezası bitti ve hoca kenarda olacak, zaten üstte bahsettiğim kanı da oynamayan oyuncudan kendisi alacak :(

    kendisinin saha kenarında ve soyunma odasında olması bile başlı başına bir artı. bu sebeple bir daha oyuna gelmeyip, ceza almaktan kaçınmalı.

    bu maç benim ve oğlum için de çok özel olacak.

    dün hiç umudumuz yokken passolig'den misafir tribünü bileti almayı başardık.

    bizim aslan'ın ilk galatasaray maçı olacak. *

    artık okumayı yazmayı öğrendikten sonra, belki bir gün burada yazar olursa, baba ile maça gitmek başlığında yaşadıklarını anlatır kim bilir? *

    gençlerbirliği puan olarak dipte ve bu maç hedef maç olacak onlar için. dolu tribünler önünde bu maçı kazanmak isteyeceklerdir.

    önceki haftalardaki oyunu bu maç için tam anlamıyla ölçü olmayacaktır.

    onlar da 6 haftada 6 gol atmış, biz de 6 gol attık. yalnız biz 6 tane yedik onlar 12 tane. işte olay da burada başlıyor.

    baskı kurabilirsek gol veya goller bulabiliriz. her maç ortalama 2 gol yiyen bir takıma bir zahmet goller atalım. adamların 6 haftada gol yemediği maç yok.

    stéphane sessegnon'u durdurabilirsek maçı rahat kazanırız. bir de bogdan stancu var tabi adını yazarken bile bize gol attı :(

    bireysel hata yapan, duran topları iyi savunamayan bir takıma ilerde basarsak hem hata yaptırır, hem de duran top kazanıp buradan gol bulabiliriz.

    bunun için de sahada son derece atlet ve enerjik bir takım görmek istiyorum.

    andone ve şener mutlaka ilk onbirde olmalı. babel ve mariano tribünde olabilir, eğer lemina iyileşmişse.

    bence 3'lü savunma ile devam edebiliriz. donk olunca deplasmanlar hep daha kolay oluyor.

    ayrıca psg maçındaki gibi yayılırsak gençlerbirliği'ne karşı hücumda marcao'yu biraz daha ileri çıkarma şansımız olur, bir fazla sol ayaklı kişinin hücuma çıkması o kanatta artı yazar.

    nzonzi ve seri zaten bu saatten sonra ilk onbirden çıkmaz, çıkamaz. diğer mevkileri artık hoca belirlesin ama artık şu kabız 4-3-3'ten bıktım.

    elimizde falcao gibi gol için sahip olabileceğimiz belki de en iyi oyuncuya sahibiz ama adamı ceza sahasında topla buluşturamıyoruz.

    bu maçta falcao'dan gol veya goller bekliyorum. hatta birisinin penaltıdan olacağını düşünüyorum. 4-5 gollü bir galibiyet tam da ihtiyacımız olan şey, kaldı ki oğlum yıllar sonra ilk maçını güzel anılarla anlatsın istiyorum, babayız sonuçta :(

    inşallah kazanıp 3 puanı cebe koyar ve milli maç arasına moralli gireriz. fenerbahçe'nin içeride olduğu hafta puan farkını en kötü ihtimalle korumalıyız.

    (bkz: hedef 23)

    #ben23rsiz

    sen şampiyon olacaksın!
  • 4
    1 gün kalan maç.

    https://gss.gs/KnG.jpg

    (bkz: sezonun en önemli maçı)

    deplasman fobisini 2 sezondur çözemeyen takımımız ve çok kritik bir dönemeç...

    milli maç arasından önce bu maçı kazanıp kafamız rahat şu araya girersek çok güzel olacak.

    7. haftayı geçerken ilk devre sonuna kadar kalan 10 maçın 6'sı evimizde ve bjk, ts, gaziantep ve göztepe deplasmanları kalıyor. liderliği almak için güzel bir fikstürümüz olacak.

    hem takım bu boşlukta kondisyon olarak geride olanlar daha iyi bir seviyeye gelecek hem de birlikte antrenman yapma şansı yakalayacak oyuncularımız olacak.

    yalnız önce şu maçı kazanmak lazım. gençlerbirliği ligde zor durumda ve 6 haftada 2 puan aldı, 12 gol yedi. bu maç onlar için de çok kritik.

    yüksek konsantrasyon ve eforla oynayacakları net. biz de dikkatli olup, arzulu ve enerjik bir oyunla 3 puanı alıp dönmeliyiz.

    tabii ki hedefimiz 3 puan ama kalite olarak çok altımızda olan takımları da artık rahat yenmek istiyoruz.

    bu maç öncesi en büyük güvencem ise hocanın kulübeye dönecek olması. onun kenarda olması ve oyuna, oyunculara müdahalesi ile bu maç öncesi her şey kafamda daha rahat.

    artık 3'lü defans mı 4'lü defans mı çıkarız bilmiyorum ama şu isimlerin kesin oynaması gerekiyor;

    muslera, luyindama, donk, nzonzi, seri, falcao, andone.

    takımdaki en diri ve enerjik isimler bunlar, falcao da zaten en büyük silahımız. (edit: falcao ve luyindama sakatmış, yoklar)

    bu oyunculara, şener, emre mor falan da eklenirse iyi bir kadro çıkıyor zaten ortaya. lemina iyiyse oynasın. babel, feghouli, belhanda, mariano beyler biraz kenarda bekleyebilir. (edit: lemina da yokmuş)

    *

    artık savaşmayana, sahada bayılana kadar koşmayana forma verilmesin.

    zaten kaliteliyiz ama mücadele en az rakip kadar olursa her maçın doğal favorisi oluruz, formamızın ağırlığından bahsetmiyorum bile.

    yıldım artık şu korkak, ürkek, durağan oyundan. baskı ve hücum etkinliği istiyorum.

    bu sene bu statta(eryaman stadı) süper kupayı *kazandığımızda da tribündeydim. bu maçta da tribünde olacağım. inşallah uğurlu gelirim.

    bir de dün de söylemiştim oğlumun ilk galatasaray maçı olacak. onun da tatlı bir heyecanı var. inşallah güzel bir maç olur.

    "falcao gelecek mi baba?" diye soruyor bana artık bir zahmet el tigre'ye top atın da adam golünü yazsın tribüne, bize gelsin :p

    valla gollü güzel bir maç hayalim ve beklentim var. tabii 3 puan daha önemli ama 4-5 gol hayal ediyorum.

    (bkz: hedef 23)

    #ben23rsiz

    sen şampiyon olacaksın!
  • 14
    https://galatasaray11.com/57510

    böyle bir 11 dizdim. belhanda'yı biraz da solda deneme taraftarıyım. jimmy çok iyi başlamıştı hazırlık maçlarında, maalesef hiç süre alamadı, şans verilebilir. okan için de iyi bir şans maçı olabilir. nzonzi'yi dinlendirmek için yerine ömer de denenebilir. orada hiç fena işler çıkarmamıştı.

    okan-şener-marcao-donk-naga-jimmy-seri-nzonzi-belhanda-andone-babel
  • 18
    rezil bir maçti. ilk 11'inden tut, son düdüğüne kadar her şeyiyle.

    maçta güzel olan tek şey muslera'ydı. kardeşim benim!

    yalnız bizim kötü oyunumuz, rezalet oyunumuz bizi bağlar.

    (bkz: abdulkadir bitigen/#2783408)

    var hakemi olacak bu arkadaş 90+'daki bkz'da
    da olan pozisyonu nasıl izletmez?!

    https://twitter.com/...556159834570752?s=08

    %100 penaltı.

    benim 2 puanım ayrı, oynadığım oyun ayrı şeyler.

    kotu oynadık diye hakkımız çalınamaz.

    çıksın konuşsun yönetim! bu ne ya?
  • 19
    şampiyonlar ligi dönüşleri genelde bir çok takım için oldukça zorlu olur, yerel ligdeki maçta puan kayıpları beklenir de salı gecesi paris saint-germain gibi güçlü bir rakibe kök söktürüp, kaybetmesine rağmen taraftardan "böyle oynayın canımızı verelim" tezahüratını işiten galatasaray'lı futbolcuların, başkentte ligin sonuncusu gençlerbirliği karşısında "bu kadar kişiliksiz" bir oyun oynayacağını kimse aklına getiremezdi...
    kurmuş olduğu takımla ve iç sahadaki taraftar desteği ile zor geçebilecek ve kaybedilmesi muhtemel puanların çok can yakmayacağı deplasmanlar vardır da bu maç şüphesiz onlardan değildi... bu nedenle halil umut meler maçı bitiren son düdüğü çaldığında canımız yandı... hem de fena halde...

    salı gecesinin yıldızlarından jean michael seri "gıda zehirlenmesi" nedeniyle son dakika kadro dışı kalırken yerine fatih terim, selçuk'u görevlendirmişti. hoca kaptanına güvenmişti ama kaptan gemiyi ilk terk eden olmuştu, sanki jubile maçına çıkmış gibi sahada dolaşıyordu eli belinde. dolaşmakla da kalmıyordu selçuk, kurnazlık da yapıyordu utanmadan. maçı seyredenler hatırlayacaktır, rakip ceza sahası kenarında yüksekten gelen bir topu kontrol etmek istemiş ve topu ayağından kaçırmışken, topla alakasız mesafede olan nagatomo'ya "bu pası nasıl alamazsın" diye sitem etmesi galatasaray taraftarını kızdırırken, maçı beinsport fransa kanalına anlatan fransız spikeri kahkahalara boğmuştu...

    hocanın güvenip, "hayal kırıklığına" uğradıklarından biri de belhanda oldu ankara'daki tatsız tuzsuz gecede. sneijder'in yerine gelmesi, 10 numaralı formayı alması, saha içinde ruhsuz ruhsuz gezmesi geldiği günden beri beni rahatsız etmişti de, geçen sene biraz toparlanmış, takım için etkili ve önemli işler yapmıştı. bize göre futbolcularla çok daha içli dışlı olan ve onların maddi manevi tüm mutluluk ve sıkıntılarını bilen fatih terim, faslı oyuncuda bir "cevher" görmüş olmalı ki bir önceki sene olduğu gibi, bu sene de transfer döneminde takımda kalması yönünde rapor verdi. seri, nzonzi, lemina, jimmy durmaz gibi orta saha oyuncular transfer edildi ama belhanda özeldi, takımı oynatacak oyuncu olmalıydı da, bu sene tekrar geçmişe, o "ruhsuz" haline dönüverdi 10 numara. saha içinde yürüyor, mücadele etmiyor ve en önemlisi topları "ayağında geveledikten" sonra sürekli rakibe atıyor... böyle bir ortamda galatasaray'ın son yıllara göre gol kısırlığı çekmesi de oldukça doğal...

    italya macerasından sonra galatasaray'ın başına ikinci defa geçen fatih terim, dört sene arka arkaya şampiyonluklar yaşatıp, uefa kupasını memlekete getiren hocadan çok farklı karakterde bir kişilik sergiliyordu o günlerde.. maç önü ve sonu yapılan röportajlarda oyuncularına güvenini ortaya koyuyor ve mağlubiyetler sonrası tüm hatayı kendisi göğüslüyordu. işin özü "eli sopalı adanalı hoca "gitmiş, avrupa kültürü görmüş, şık giyinen avrupa beyefendisi bir teknik direktör gelmişti. topçu milletine iyilik yaramazdı, bunu sonraki yıllarda frank rijkaard örneğinde görecektik, "nasılsa tüm sorumluluğu üzerine alan bir hoca var" diyerek futbolcular gevşedikçe gevşedi ve hocanın sonu unutmak istediğimiz o olimpiyat stadı gecelerinde hazırlandı...

    cumartesi gecesi "sabaha kadar oynansa kimsenin gol atamayacağı" maçı seyrederken dejavu gibi aklıma 2003-2004 sezonu geldi. hoca yine oyuncularına güveniyordu, onlara sahip çıkıyordu, hatta galatasaray'ı "profesyonel kötülere" yedirmemek için cezalar dahi alıyordu ama hem saha içi hem saha dışında güvendiklerinden sırtına hançeri yiyordu...

    şampiyonluğu getiren maçlar derbiler değildir bana göre, şampiyonluk kötü oynadığın maçları 3 puanla sonlandırdığında gelir. iyi ve baskılı oynadığında zaten kazanırsın da 34 haftalık periyotta doğal olarak kötü oynayacağın maçlar olacaktır ve bu vakitler de hangi takım daha az puan kaybı yaparsa, mutlu sona o ulaşır. bu gözle bakıldığında galatasaray'ın gençlerbirliği karşısında elde ettiği beraberlik marcao'nun maç sonu dediği "kazanılmış 1 puan" değil, kaybedilmiş 2 puandır...

    ama, işin başka bir boyutu da var. çuvaldızı kendimize batırdık, takımı eleştirdik de galatasaray kötü diye hakemlerin maç öncesi kafalarında kurguladıkları senaryoları sergilemelerine de sessiz kalamayız. perşembe gecesi uefa avrupa kulüpler mücadelesi yönetmiş ve cuma akşamı memlekete dönen halil umut meler'in fatih terim'in dediği "memlekette hakem mi kalmadı" da maçı yönetmek üzere atandı, bize pek manidar geldi. cumartesi geceki maçın devre arasında "bir hakemin kötü olması için illaki yanlış penaltı vermesi gerekmiyor, halil umut meler gibi galatasaray'ın her atağını, her presini faulle kesmesi yetiyor" diye bir tweet atmıştım. andone'nin, babel'in, feghouli'nin rakip savunmaya yaptığı her baskıda düdük çalarak, oyuncuları yıldırdı maçın hakemi. daha da vahimi, sanki kafasında bazı futbolcuları "yaftalamış" gibi davranıyordu, özellikle belhanda listenin başındaydı, ona ne yapılsa faul çalmayacaktı ama belhanda konuşsa kartı görecekti. maçın son anlarında sessegnon'un usta bir güreşçi gibi "ense çekme" ile belhanda'yı yerle bir etmesine halil hoca devam kararı verirken, güreş hakemleri olsa kırmızı-siyahlı oyuncuya 2 puan yazardı. var'dan da yardım istemedi, abdülkadir bitigen de uyarmadı kendisini, bu daha da tuhaftı. "tuhaflıklar komedyası" emre mor ile ev sahibi oyuncu arasındaki mücadelede de yaşandı, biri beyaz tenli diğeri siyah tenli olmasına rağmen futbolcuların, hakem ve var hakemleri topun emre'nin eline çarptığına karar verirken, shakespeare'den daha başarılı bir sahne yazıyorlardı...

    kötülerin çok olduğu gecede yine de iyiler yok değildi, özellikle marcao, nzonzi ve donk yine her zamanki ciddiyet içinde mücadele ederken, andone'nin çabası, boş alanlara attığı deparlara takım arkadaşları pas vermeyip, kendisinden beklenilen gol gelmeyince yine görülmeyecektir, oysa cumartesi gecesi sahada falcao da olsa, o da eli boş dönecekti...

    kaynak ve fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...i0-0galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın