• 258
    2-0 kazandığımız ve kuşların en sevmediği iki adamımızın gol attığı maç oldu.

    bakıyorum beşiktaşlı kuşlar çipetpet çipetpetpet diye ötmeye başlamışlar 9 maçtır yenemedikleri takıma hala hakem makem diyorlar. biraz ağlamayın artık cidden yeter. 90. dakikada topu ayağına alan oyuncularınız mal mal sağa sola bakıyorlardı hala, ne oynadınız da ağlıyorsunuz , cidden anlamak güç.
    veli zaten haketmişti kırmızı kartı, geç te olsa adalet yerini buldu.

    maça hamza hoca olaganüstü sakin ve biraz da sanki 0-0 a bağlar gibi başlattı takımı. ileride basıp beşiktaş'a oyun kurdurma fırsatı vermedi.ikinci yarı biraz basıp golü bulduk ve neredeyse hiç pozisyon vermedik.
    yalnız, 10 kişi kalmış takıma 2-3-4 tane gol atabileceğimiz ortam oluştuğu halde neden ısrarla gol atmamak için çabaladık anlamak güç. maç içinde en büyük kusurumuz bence buydu. maçı alıp goturebilecekken son ana kadar gereksiz yere strese girdik.

    şu takımda umut'un yerine güçlü bir santrforumuz olsa, ikinci yarı her maçı alacak bir potansiyelimiz var. yeter ki böyle oynayalım.

    son olarak; (bkz: did we put?)
  • 259
    beşiktaş – galatasaray : 0-2 ağlama değmez hayat

    galatasaray kazandı, eyvallah. galibiyetten önemli bir şey var. kadro açıklanıyor ve çatlak ses çıkmıyor twitterda. o twitter ki kadro açıklandıktan sonra önce eski-yeni hocaya, sonra eski-yeni başkanlara, sonra federasyona, sonra cb’ye, en sonunda da birbirine sarıyordu galatasaray taraftarı. twitter kapatılmalıydı yaaa….
    ama şimdi, kadro açıklanıyor. sadece kim nerede oynayacak tartışması dönüyor, kimse kimseye sarmıyor. hakeme bile kimse sarmıyor. bak işte bu takıma olan güvenin artmasının göstergesi. bu takıma da yansıyor be abicim, özgüveni artıyor topçunun.

    ben teknik, taktik, diziliş bilmem :) hiç o toplara girmem. bunların meraklısı lig radyoda ilgaz çınar ve cüneyt kaşeler’i dinlesin, inanılmaz detaylı analiz yapıyorlar.
    kadro, diziliş güzeldi de ben ilk devre savunmada yapılan gereksiz paslara takıldım. o zeminde savunmada bu kadar pas büyük risk. hele ki semih ve chedjou gibi iki bileği kalın adamın bu kadar pas yapması hiç doğru değil. vur ileri gitsin çok daha az riskli. bazı arkadaşlar halı sahada ıslak zeminde oynamışlar anlaşılan, itiraz ettiler buna. iyi de canım kardeşim, gerçek altında yumuşacık toprak olan çimle halı saha arasında dağlar kadar fark var. keşke farkı bilseler 

    galatasaray açık tecrübesiyle oyunu istediği gibi oynadı, oynattı. biz eleştiriyoruz falan da bu takım kaç senedir şampiyon ligi oynuyor be kardeşim, ilk defa bu sene gruptan çıkamadılar. işlerini ciddiye aldıkları zaman bu takımı yenemezsin. ciddiyet demişken. maç 1-0, bjk 10 kişi. galatasaray 4-3, 5-3, 4-4 kontralar yakalıyor ama takımda bir laubalilik, bir amannnn gol olsa ne olacak canım havaları. böyle bir şey olamaz. balçova’ya yakalayınca atmayı biliyorsun, gitsene üstüne ezeli rakibinin de. onlar yakalasalar atmayacaklar mı sanıyorsun. zamanında fatih terim de bi trabzon deplasmanında 3-0’dan sonra takımı durdurmuştu. ama orada hiç değilse 3-0 vardı, burada 1-0. bir yanlışlık olsa farklı kazanacağın maçı puan kaybıyla bitireceksin. topçuların kulakları çekilmeli.

    veli oyundan atıldı. yani? atılmamalı mıydı? niye, sizi bugüne kadar yaptığınız yanınıza kar kaldı diye alıştırdıkları için mi?
    o değil de, hırsız diye bağırdıkları burak yılmaz’ın fişi çekmesi o kadar güzel oldu ki, biraz zorlasam ikinci hasan kabze vakası çıkartırım lan, ama zorlamam.

    sen bu ülkede senin asıl mevzun futbol, spor dışındaki her boka pankart açıp, beste yapıp, etkinlik düzenliyorsun ama şike’yle ilgili bir tane aksiyonun yok. kafanı kuma gömüyorsun. sonra da kalkıp “hırsız burak” diye bağırıyorsun di mi? 90+5’te kapağı yersin. koftiden reklam kahramanları sizi. beter olun.

    bu takım şampiyon olur, şampiyon olmak için son ana kadar mücadele eder. erkenden mücadeleyi bırakıp 2.lik bize yeter demez. bu da bana yeter.

    yeni yılınız kutlu olsun.

    *
  • 260
    (bkz: yalnız kabul edelim şahane koyduk)

    takımın en iyisi felipe melo'ydu tartışmasız. aklıyla oynadı, oyunu çok güzel açtı, çok kritik toplar kesti birçok yerde. attığı gol de pizzanın üstüne serpilen baharat etkisi yarattı. **

    oğuzhan ve veli'nin karaktersizliklerini ve kasaplıklarını bir kez daha gördüğümüz bu maçta ayrıca sözkonusu takım taraftarları tarafından en nefret edilen oyuncularımız olan melo ve burak'ın gol atması içimin yağlarını eritti diyebilirim. bu maç çıkış maçımız olsun.

    lamı cimi, kibarlığı centilmenliği yok, siktiğimiz maç.
  • 262
    türkiye'de futbol rutinlerinin pek değişmediğini gösteren maç olmuştur.

    - beşiktaş 3-4 maç kazanır.
    - şampiyonluk havasına girer
    - "o sene bu sene" diyip herkese atarlanır
    - galatasaray derbisi olur
    - galatasaray koyar geçer
    - hakemlerden şikayet etmeye başlarlar
    - mağduruz derler
    - şerefli ikincilikler lölölö

    hiçbir şekilde derbiyi andırmayan bir maçtı. ne zemin futbol oynamaya müsait, ne taraftar etkisi hissediliyor, ne yayıncı kuruluş işini doğru düzgün yapabiliyor ne de oynanan oyunun kalitesi vardı. alıştık gerçi buna. futbol diye saçma sapan bir şey izliyoruz. sahada emek veren, hakkını inkar edemeyeceğimiz futbolcular var elbet ama yine de çok değil, 2-3 sezon öncesinin heyecanını ve kalitesini yakalayamayan bir maç oldu. yine de geleneği bozmadık, havaya giren beşiktaş'ı tokatlayıp uyardık.
  • 264
    bugün kötü maçlar serimize bir tanesini daha ekledik. ama sonuçta fırtınada gemi sağ salim limana yaklaştırıldı. devre arası umarım toparlanmamız için gerekli çalışmalar yapılır.

    saha ve hava şartları futbolcuların oyundan zevk almalarını engelledi. spikerlerin maç sunumları insanın psikolojisini çok etkiliyor. bugün spikerler bu konuya çok değinmedi. futbolcuların taç atışları gibi pozisyonlarda yağan şiddetli yağmurdan suratlarını nasıl buruşturduklarını gördük. olimpiyat stadı'nda futbol oynamanın ne denli işkence olduğunu zaten biliyoruz.

    bunun dışında takımın mıymıy oyununa geri dönmüş durumda. hamza hoca'nın ilk geldiğindeki o tempo kaybolmuş durumda. ilk yarım saat defansta sağ, sol, geri pasları seyrettik. insan seyrederken ne yapacaklarını bilmiyorlar diye düşünmekten kendini geri alamıyor. o ona, o ona pas veriyor ama biri de alıp iki pas yapıp, bir dribling yapıp topu ileri taşımıyor. kazayla ceza sahasına geldiğimizde aynı sorun baş gösteriyor ve kimse ceza sahası içine girmiyor ya da topu yollamıyor. futbol zekası olan tek adam sneijder. emre çolak'ın da tekniği var. ara ara saman alevi gibi parlıyor. onun dışında topu ileri taşıyıp, yaratıcılık konusunda kimsede galatasaray forması taşıma özelliğini göremiyoruz.

    10 kişi kalan rakip takım bastırdıkça bastırdı. kaç kere rakipten fazla adamla ceza sahasına gittik ama saçma sapan işler yapıp pozisyonları harcadık. pozisyonların çoğunu tehlikeli hale bile getiremedik. böyle bir şey olamaz. pas vereceği yerde şut çeken, şut çekeceği yerde pas veren, sağda bomboş 2 adam varken, solda ofsaytta olan adama pas veren futbolcularımız 2. golü atıp fişi çekemediler. bizi de tv karşısında strese soktular.

    takımın her şeyden önce bir planı yok. bu maç için hamza hoca'ya, takımın oyuncularına övgüleri gördükçe açıkçası şaşırıyorum. sabri'ye övgüler var; adamın bir ortalaması vardı, hiç bişi yapmasa koşar didinirdi. bunu görmemek için kör olmak gerekirdi. bugün sabri özellikle ilk yarı çok çok kötüydü. olay orta yapamaması değil. adamını kaçırıyor, basit pası atamıyor, boştaki yerine baskı altındakine top atıyor, orta açacakken geri dönüyor vs. bunca senedir izlerim bu derece şaşırttığını hatırlamam. selçuk hamza hoca'yla çıkışa geçti deniyor. diyecek bir şey bulamıyorum. umut ve burak aynen devam ediyor. deli deli koşular, kaymalar, düşmeler, el kol atıp gereksiz fauller vs. beni heyecanladırmayan adam rakibi nasıl korkutacak bilemiyorum. ayrıca sağ beki serkan kurtuluş olan bir takımı, bu yoldan nasıl dağıtamaz bir takım anlayamıyorum. iyi olan defansta semih - şecu ikilisiydi. birkaç hata dışında konsantrasyonlarını yitirmediler. telles elinden geleni yapıyor ama az biraz hareketli, güçlü bir kanat gelince dağılıyor. burada takım oyunu araya girmeli. mesela önündeki veya yanındaki adam kademeye girmeli telles'e yardım etmeli. ama olmuyor. yine olmadı. hamit birkaç pas hatası yaptı ki real madrid'de oynamış bir futbolcunun bu hataları yapmasını akıl almıyor.

    sonuç olarak en azından istikrarlı bir kadroyu sahaya sürmenin avantajını yaşadık. devre arası oturun dersinize çalışın. bu takım bu kadar kötü dönemde bu kadar iyi bir pozisyonda bitiriyorsa ilk yarıyı heba etmeyin elinize geçen şansı.
  • 265
    bu maçta kötü oynadık diyenlere katılmıyorum. veli kırmızı kart görene kadar çok akıllı oynadık bence. herkesin malumu kondisyonumuz bu saha ve hava şartlarını 90 dakika kaldıracak düzeyde değildi, prandelli sağolsun. bunu 5 yaşındaki çocukta görmüştür zaten. gol atana kadar biz oyunu soğutmayı, ayağa paslarla beşiktaşı yormayı seçtik. bunda başarılı da olduk. yanlış pas tercihleri oldu ama defans hattımız bu sezon dahilindeki en güven veren oyununu oynadı bu maçta, semih dahil. * golü atana kadar iki takımda birbirine üstünlük kuramadı. ama ne oynadığını bilen bir takım varsa o da galatasaray'dı. gol ve kırmızı karttan sonra anlamsızca geri çekildik. belki de taktik icabıydı bilemiyorum ama kontra atağa çıkma konusunda çok kötü olduğumuzdan beşiktaş'ın geri de bıraktığı boşlukları değerlendiremedik.

    10 kişi sizi ezdik diyenlere hiç katılmıyorum. 10 kişi bir dezavantaj ise saha ve seyirci de bir avantajdır. saha mı? olimpiyat stadı mı? adsgjsh diye gülenlere diyeceğim şu ki evet saha(!) böyle sahalarda ev sahibi her zaman avantajlıdır. geçen hafta gençlerbirliği maçında gördük bu bizim aleyhimize olan dezavantajı. beşiktaş öyle ya da böyle 2 sezondur bu sahayı tanıdı artık. rüzgarın durumunu, pas tercihlerinin hangi şiddette yapılacağını bizden daha iyi biliyorlar.

    bu maça özel benim en beğendiğim oyuncular ise; muslera ve geri dörtlü başta olmak üzere melo, emre ve selçuk. beşiktaş'ta ise gökhan, sosa ve motta olarak söyleyebilirim. bu arada alex telles'e parantez açmak lazım. dün akşam çok iyi oynadı. aslında son birkaç maçtır bunun sinyalini veriyordu ama bu maç ben bu takımın sol bekiyim der gibiydi. helal olsun.

    ve son olarak koyduk mu?
  • 267
    galatasaray'in gerçek bir buyuk takim havasinda oynadigi, iyi oynamadan kazanmayi bildigi maç oldu. galibiyet 3 puandan daha fazlasi demek bu maçta. devreye iki derbi galibiyeti cebimizde giriyoruz. bu onemli avantaj ile yolumuzun acik oldugunu dusunuyorum. oyuncularimizla ilgili notlarim soyle:

    fernando muslera: kendisine is dustugu anlarda, ki bu ikinci yariydi, cok cok etkiliydi.

    sabri sarıoğlu: caliskandi. kimi hatalar yapti ama ozellikle savunmada cok etkiliydi. ilk yarinin tek tehlikesini yaratan etkili ortasi ve goldeki asistini de unutmamak lazim.

    aurelien chedjou: cok iyi bir mac cikardi. tek bir hatasi dahi yoktu.

    semih kaya: takimimiz adina bence sahanin en iyisiydi. ozledigimiz gibi oynadi aslan parcasi!

    alex telles: hucumda varlik gosteremedi ama savunmada bence isini yapti.

    felipe melo: psikolojik ustunluk. besiktas'a gol atmaya bayilan bir deli! sakatlanip 71'de cikti.

    bruma: melo'nun yerine kontraatak silahi olarak girdi son 25 dakika sahadaydi ama maalesef istedigimiz bambambam patlamasini yapamadi.

    selçuk inan: gerçek bir maestro gibi oynadi. cok mu iyiydi? hayir. zeminin azizlikleri olmasa daha da iyi gorunurdu. bu arada o muthis sutu keske gol olsaydi.

    emre çolak: sahada bizim adimiza en kotu goruntuyu veren oydu. asisti var sayilacak simdi bu arada :)

    burak yılmaz: cok top ezdi ama iste o 95. dakikada o manyak driblingi yapip o golu atabiliyor. gerçek bir deli. guveni yerinde. onun gollerine ihtiyacimiz var.

    wesley sneijder: mactaki en guzel hareketi veli'yi attirmasiydi. onun disinda sakatliktan etkilenmis gorundu. zemin de onun zemini degildi. 80'de sakatlanip cikti.

    olcan adın: sneijder cikinca son 15 dakika sahadaydi. iki pozisyona girdi. atamadi.

    umut bulut: sagda etkili degildi pek. oyundan ciktiginda sanirim kaleyi bulan sutu yoktu.

    hamit altıntop: 60'da umut yerine girdi. istekliydi ve yaptigi faul ile profesyonelligini konusturdu.
  • 268
    maçtan önce inşallah burak kendini yere atar, hoca penaltıyı verir, melo da laubalı laubali topa gelir ve ağlarla buluşturur diye bir dilekte bulunmuştum. melo da burak da sapladı gollerini çünkü bu beşiktaş taraftarını kudurtacak yegane ikili bu ikilidir. gerçekten beşiktaş'lı mağduriyet tribi kadar keyif veren bir şey yok şu an benim için. * bu adamları kızdırmak inanılmaz bir haz veriyor.
  • 269
    (bkz: #1625869)

    öncesinde girdiğim enty'de tahmin ettiğim gibi, hamza hocanın hafta içi açıklamalarının taktik gereği olduğunu gördüğümüz maç. zira ne önde bastık, ne de orta sahada çok top kaybı yaparak rakibin etkili kontra atak yapmasına müsaade ettik. hamza hoca ve ekibi rakibi çok iyi analiz etmiş. gökhan töre'nin daha çok içe kat ettiğinde etkili olduğunu görerek telles'in arkasına değil de sağ yanına kademe yapacak hep 1 oyuncu bulundurmamız, semih kaya'nın eskiden olduğu gibi temiz, sakin ve mücadeleci oyunu, tecrübeli oyuncularımızın maçın kritik anlarında bunu layıkıyla göstermesi, temposuz, beraberliğe oynuyormuş gibi yaparak sürekli top çevirmemiz ve nihayetinde rakibin çok yorgun düşmesi. tüm bunlar galibiyeti getiren faktörler oldu. oğuzhan'un melo'nun golünden hemen sonra girdiği pozisyon haricinde rakibin pozisyonu yoktu. deplasmanda beşiktaş gibi genç ve tempolu, çok tehlikeli kontra oyuncuları olan bir takıma karşı nasıl oynanması gerekiyorsa tam da o şekilde oynadık. hamza hoca beklentileri fazlasıyla karşılamaya ve bir yıldız gibi parlamaya devam ediyor. allah nazardan saklasın.
  • 270
    (bkz: psikolojik üstünlük)

    sanırım herkes hemfikir. galatasaray karşısında dün bir anadolu takımı olsaydı puan alması işten değildi. her iki takımın da savunmasının maç öncesi kötü bir imajı vardı. pres yapan, baskılı olan, maçı götürür gibi bir hava vardı. hamza yine hatalı bir iş yapmış ve kanatsız galatasaray maça yetersiz presle başlamıştı. umut sağ açıkta sabri ile beraber etkisizdi. sabri'nin kaptırdığı toplar burak'la yarışıyordu. burak daha 18. dakikada 4 top kaybı bir de faulle oynuyordu. kaç tane top gelecekti ki burak'a zaten? hele sabri'nin ortasında altı pasta önünden geçen topa düşerek vurma niyeti neydi anlayabilen beri gelsin. emre sneijder ve melo maçı götürüyordu. beşiktaş ise belki de sezonun en kötü maçını oynuyordu. galatasaray pres yapmadığı ortasahada rakibi karşıladığı zamanalarda daha hazırlık paslarında toplar dağlara taşlara gidiyordu. belli ki beşiktaş'ta bir galatasaray sendromu var. 30'a kadar gökhan töre'nin kanat değiştirmesi ilk hücum varyasyonuydu. bizimkiler ise o zeminde sabri'ye burak'a rağmen neredeyse pas rekoru kırıyorlardı. telles semih ve chedjou muhteşem bir performans gösteriyordu. semih ise ona olan güvenimi boşa çıkarmıyor demba ba'ya her pozisyonda üstünlük kuruyordu. demba ba belki de "ulan yanlış takıma geldik" diye düşünüyordu. ben bu kadar etkisiz bir beşiktaş beklemiyordum açıkçası.

    beşiktaş sosa gökhan ve demba ba'ya bırakmıştı hücum işini. bence kerim frei'ı da katmalıydı bu kadroya biliç. maçın ilk yarıdaki pozisyonlarını izlerseniz ortasahada sosa'ya faul bile yapamayan ve cezasahasında yine sosa'dan topu alamayan sabri'yi görürsünüz.

    gelin görün ki sabri'nin ortasıyla ilk golü buluyorduk. herhalde sabri'nin yıllar içinde geliştirebildiği en önemli özelliği orta yapışı. zaten golden sonra kameralar da ibrahim üzülmez'i gösterdi. iki yetenek fukarasından orta yapmayı öğrenebileni sahadaydı. en çok sevindiğim de melo'nun atmasıydı bu golü. rabbi'm ne de güzel eyliyordu. beşiktaş'a golü melo atmalıydı. artık işler daha kolay olabilirdi.

    lakin teknik direktörlerin kendi aralarında imzaladıkları gizli bir anlaşma var. 60'tan önce oyuncu değiştirilmez. değiştirilmesi teklif bile edilemez. 10 dakika boyunca verdiğimiz net pozisyonlardan ve burak'ın kaybettiği toplardan sonra nihayet 60'ta tabela kalktığında ne görelim oyundan çıkan umut... gerçekten delirmemek mümkün değil. allah'tan beşiktaş'la oynuyorduk. ne yaptılar ettiler 10 kişi kalmayı becerdiler işi hakeme yıkıp ağlamaya başladılar.

    lakayıt takımımız 5'e 3, 6'ya 4 ataklarda ortasahaya dönüyor, gol kaçırıyor, selçuk yanında bomboş sneijder varken kaleciye aşırtıyor yani beşiktaş'a "gel bizi 10 kişi yen" diyorduk.

    tekrar: allah'tan beşiktaş'la oynuyorduk. bruma kendisinden beklemediğim kadar kötü oynuyordu. pas vereceği yerde çalım, çalım deneyeceği yerde pas veriyordu. hamit belki fizik olarak yetersizdi ancak oyun zekası ve pozisyon bilgisiyle yaptığı savunma gözlerin pasını siliyordu.

    allah'ın adaleti işte. normal şartlarda hele ki o zeminde topu eliyle götüremeyecek burak, arkasına iki beşiktaş'lıyı takıp sahanın 7'de 4'ünü * geçip santrasız golü bırakıyordu. inşallah bir takıma gönderilir biz de kurtuluruz aga. skor yazarı değiliz ki gol attığında kral atamadığında yeteneksiz olsun. skor yazarı değiliz ki hamza yanlış dizilimle çıktığında övelim. yazının başlığı belli psikolojik üstünlük.

    tüm hataları yapmamıza rağmen kazandık:

    - umut sabri sağ kanatta etkisizdiler
    - burak etkisizdi
    - pres yetersizdi
    - ama en önemlisi 1-0'dan sonra lakayıt oynadık ve pozisyonları harcadık, hatta poizyonlara girmekten kaçındık.

    tekrar: allah'tan rakip beşiktaş'tı.
  • 271
    maç başından sonuna rakibin beşiktaş olmasından dolayı şu şekilde takip ettiğim maçtır.

    https://www.facebook.com/...hp?v=325952130929476

    neyse takım birbirine alıştı. her şey iyi yolda. sağlam bir stoper, bir forvet, bir de rahat adam geçebilen bir kreatif oyuncu lazım.

    olcan, hala göbekli ama daha çok yolu var. bruma, hala korkak oynuyor, olcandan daha çok yolu var. umut, ciğerden oluşuyor sanki. burak, yorum yapmak gereksiz, futbol şansı çok yüksek oyuncumuz sadece faydalanmamız gerekiyor, öyle ya da böyle atıyor adam.

    sneijder hala bence yerini yadırgıyor, ama buna rağmen yine de vasat üzeri oynuyor. selçuk düzelmeye başladı ama hala sırtını dayayıp faul arıyor. melo kesinlikle en formsuz anında bile bu takımın vazgeçilmez muslerayla birlikte tek isim.

    muslera ise güven demek. kalede o varsa maç bizim için hem daha eğlenceli, hem daha güvenli.

    sevinişine kurban.

    bir sözüm de chedjou' ya bu adam ilk geldiğinde dedik taş gibi diye. belli başlı çok hatalar yaptı ama hiç bilmediği bir ülkeye geldi bu adam olacak o kadar.

    afrika aslanıdır kendisi.
  • 273
    maçı totem uğruna 22 eylül 2013 beşiktaş galatasaray maçını tribünden izlediğim beşiktaşlı arkadaşımla birlikte izledim yine. maç öncesi hem hastalık hem de havanın bok gibi olmasından dolayı gitmemeyi düşündüm ama son anda "gitmezsem ve kazanamazsak" düşüncesi aklıma geldiğinden kalkıp gittim. nihayetinde de kazandık. adam baya bereketli çıktı beyler. birlikte izlediğimiz beşiktaş-galatasaray maçlarında kazanma oranımız %100 :(

    maç hakkında söylenecek pek bir şey yok, havanın ve zeminin kötü olmasından dolayı atanın alacağı bir maç olma ihtimali yüksekti zaten. yan topta melo'nun golü de maçı bize getirdi. o pozisyon öncesinde korner kullanılırken de arkadaşa dönüp "melo birazdan kafayı koyar" dedim. onun anlamsız surat ifadesinden sonra da "ya da sikiyle atar" diye ekleyip hayvan gibi de güldüm. birkaç saniye sonrasında da mekan "goooool" diye ayağa kalktı. o yüzden golün %50'si melo'nun, %30'ı sabri'nin, %20'si de benim :(

    diğer orgazm etkisi yaratan durum da maçtan 1-2 ay öncesinden "şampiyon olcaz hiyaaa, gassaray'a koycaaz, en büyük beşiktaş ulaaan11!!" temalı beşiktaşlı haykırışlarının anında "hakem ühühühü" eksenine kaydığını görmek.
  • 274
    maçin özetini izledim ve istatistiklere baktim + babamdan yorum aldim. gassaray büyük takim faktörünü ortaya koyarak maçi kazanmi$, bjk büyük takim olmadigi için de maçi kaybetmi$tir. uzaktan hariç adamlarin kaleye $utu yok nerede ise. ha o zeminde gerçekten olumlu futbol oynamak kolay degil. allah kolaylik versin. lakin acimiyorum, zira biz de zulümpiyatta oynamak zorunda kalmi$ ve mütemadiyen rakibin yani sira, rüzgar ile de mücadele etmek zorunda kalmi$tik.
App Store'dan indirin Google Play'den alın