• 170
    iç sahada rakibini teslim alamama hastalığının devam ettiğini, hatta rakibin istediği gibi oyunu açmasına da bayıltmasına da razı gelen bir anlayışa doğru devrim yapıldığını göstermiş maçtır.

    maçın ilk kısımlarında doğal olarak takımımız istekli ve baskılı göründü. bugün burnley deplasmanına gitseniz de benzer bir baskıyı yersiniz. bursaspor da elbette böyle bir baskıyı bekliyordu ve afallamadı. nasılsa herhangi bir sisteme dayanan bir baskı değil, iç saha ve seyirci kaynaklı; klasik ve gaza dayalı bir baskı. işleri rast gitti, o baskıyı atlattılar ve sonrasında istedikleri gibi maçı götürdüler.

    hiç şaşırtmayan bir şekilde, 60-70. dakikalar civarı takımın yürüyecek hali kalmadı. ve yine şaşırtmayan bir şekilde, rijkaard kenardaki gençlerden birisi hakkında , "enerjik ve istekli haliyle ateşleme yaratır mı?" şeklinde bir merak duymadı, bitse de gitsek havasında maçını tamamladı.

    kullandığımız korner sayısını en son 14 olarak görmüştüm sonrasında hiç dikkat edesim gelmedi. cemiyet için 14 korner atmak başarı sayılıp yapay devrim listesine eklenecek elbette, 3 entry sonrasını görmek zor değil de; 14 civarı korner kullanıp da golü bırak, "lannn !" dedirtecek kaleciyi sarsacak bir vuruş üretememek konusunu işaret edelim biz. kahvehanede işkembelerimizi içerken farkettik bunu. olsa olsa yönetimin hatası tabi duran top yerleşimini yapmamak.

    ayrıca galatasaray ne oynadı, nasıl oynadı ben çözemedim. her gün fotomaç takip ediyorum yine de çözemedim. biri anlatsa da "heee" desek, farkına varsak. şu gelmekte, oturmakta olan sistemi diyorum. sevabına biri izah etsin.
  • 57
    her şey o kadar kötü görünüyor ki bu maç öncesi...

    rakip geçen senenin şampiyonu. kadrosunu bozmamış, imkanlarını optimum şekilde kullanarak katkılar yapmış, sistemini oturtmuş, hazırlık dönemini iyi geçirmiş, formda bir takım. şampiyonlar ligine direkt gidecek, eleme vs gibi düşünceler yok kafalarında. geçtiğimiz hafta içini antremanla geçirmişler, bizim gibi hafta içi kritik bir maça çıkmamışlar.

    bize bakalım:

    geçtiğimiz sezon hüsran olmuş. transfer süresi kısalıyor, hala eksiğimiz çok, takım oturmamış. transfer ettiğimiz oyuncular da hemencecik sakatlanmışlar. defanstan mutsusuz, orta sahamız yok diye ağlıyoruz. arda ortada iyi oynayamıyor diye dert yanıyoruz, kalecimize top gelince ıslıklıyoruz, mutsusuz da mutsusuz. teknik direktörümüzle ilgili, baştan beri arkadasında duranlar bile yavaştan saf değiştiriyor, hani iki maçlık ömrü kalmış gibi. sezon başı teknik bir değişimin nelere malolacağını bilen sağduyulu taraftarların içinde bu apayrı bir dert. geçen hafta içi avrupa eleme maçına çıkmışız, kendi sahamızda beraberliği zor kurtarmışız, haftaya rövanş var, futbolcuların kafalarının bir tarafı da orada takılı, üstelik yorgunluk var.

    fotoğraf böyle iken, yine de içime duygusal bir taraftar kaçıvermiş. fantezi futbol takımı kuruyorum: baros, arda, kewell yerleştirip kalan parama öyle bakıyorum. maça hangi formamla gitsem diye düşünüyorum, maçta saçımı başımı yolacağım ihtimalini beynim arkalara atmış. nedense kewell asist yapacak, baros tamamlayacak, arda üç beş çalımla sıfıra inecek gibi geliyor, olmadı mustafa sarp bir yerlerde kendini unutturup kafa golü atacak gibi.

    inanç böyle bir şey işte. inanmak, gerçekleri görmemezlik değil aslında, gerçeklerin tüm galatasaray taraftarı farkında ama inanmanın nasıl bir sinerji oluşturduğunu en iyi galatasaray taraftarı bilir. ben inanıyorum yarın (bugün) iyi bir sonuç alacağımıza, hatta iki farkla bile yenebileceğimizi düşünüyorum. he iyi bir sonuç almazsak dünyanın sonu mu gelir, her şeyi yakmaya, umutsuz olmaya değer mi? hiç sanmıyorum...
  • 39
    felaket tellallığı serimize 2. bölümüyle devam ediyoruz. birincisi için (bkz: 19 agustos 2010 galatasaray karpaty lviv maci/#463174)

    şu ana kadar gittiğim hiçbir maçta galatasaray galip gelemedi.

    ankaragücü: 0-3,

    bornova belediye basket maçı: 9 sayı farkla yenildik,

    gençlerbirliği: 1-2.

    bakalım, üstümdeki anlamsız cünupluk bu maçta da geçmezse dönüşte bir hamama uğrayayım diyorum.

    edit: anlatım bozukluklarıyla geçen bir hayat bizimkisi de.

    ekleme: gelenke bozulmadı. cifle boy abdesti lazım bana amk.
App Store'dan indirin Google Play'den alın