• 21
    hoca' nın dünya futboluna en net örneklerini 2000 uefa kupası ile sunduğu futbol. kaptırılan yerde harika bir ön alan baskısı. enerjik ve çok çabuk hızlanan dinamo orta sahalar, teknik ve güçlü bekler, hava gücü yüksek target man, harika bir futbol profesörü, geriden oyun kuran stoper, müthiş güven veren kaleci, fedakar ve atletik bir cengaver kaptan, yedekten girince rakibi darmadağın edebilen rotasyonlar, birden fazla mevkide oynayabilen jokerler. ama en önemlisi topun olduğu yerde baskı ve pozisyon. işte galatasaray' ın genleri...
  • 24
    ucuz bir takımla oynanmayacak oyundur. herkes pozisyon oyununun maliyetinden bahsediyor ama bu oyun içinde aynısı geçerli. mesela bizde para yok. bu yüzden scouting lazım. ama 1 dk scouting'de yetmez çünkü ffp var. hadi bunları geçip takımı kurduk. şimdi de sağlam bir kondisyoner lazım ama evet bizde o da yok. hadi onu da hallettik bu oyun için temposu yüksek ve nasıl pres yapılır bilen adamlar lazım ve bizde o da yok...
  • 25
    fatih terim'in ikinci döneminde başarısız olmasına katkıda bulunmuş unsurlardan bir tanesidir.

    şimdi şöyle ki ikinci terim döneminin başlamasıyla kulüpte görevi son bulan lucescu, giderken görevi devrettiği terim'e basın aracılığıyla "bence fatih terim bu şampiyon takımı bozmamalı. bir iki takviyeyle seneye avrupa'da çok iyi işler başarabilirler." diyerek aslında mantıklı bir tavsiyede bulunuyordu.

    burada belli ki terim lucescu'nun mirasından faydalanmak yerine kendi yaratıcılığı ile başarılı olmak istedi. olabilir, en doğal hakkıdır. önce lucescu'nun şampiyon kadrosunu neredeyse tamamen dağıttı. ardından, italya'da öğrendiklerini göstermek istercesine bazı taktiksel planlamalara gitti ve buna yönelik bir kadro kurma hazırlığına girişti. bu nedenle doğru iskeleti bulma konusunda uzunca bir süre bocaladı. fakat daha sonra bunun olmayacağını anlayıp belki medyanın da sürekli gazıyla, eski başarıyı getiren taktiği yeniden uygulamak istedi, ya da istiyormuş gibi davranmak zorunda kaldı: "pres"... bütün spor yazarları öyle bir havadaydı ki, başarılı olmanın tek yolu pres yapmaktı (bizim spor yazarlarının hiçbirinin futboldan anlamadığı, taktik gelişimleri hiç takip etmedikleri, ezberden bildiklerini salladıkları buradan da anlaşılabilir).

    oysa ne bu doğruydu, ne de pres futbolunu yapacak tipte (eskiden emre-okan-suat) oyuncular artık takımda mevcuttu. zaten pres diye bir taktik de dünyada başka bir üst seviye takım tarafından uygulanmıyordu. ki lucescu ilk göreve geldiğinde pres futbolunun sadece sürpriz çıkış yakalayan bir takımın işine yarayacağını, ama rakipleri tarafından ciddiye alınan bir galatasaray için uygulanmasının zararlı olacağını, çünkü diğer takımların kısa paslarla bunu kolayca geçebileceğini belirtmişti. ama kendisinden bahsediliş şekliyle "adamcağız" hemen terim'e sataşmakla suçlanmış, ikinci terim döneminin sonunda terim'e hakaret eden kişilerce terim'e edilen hakaretlerin benzerlerine maruz kalmıştı.

    şimdi dördüncü terim dönemine baktığımızda terim'in elinde yine pres yapacak tipte oyuncular yok. zaten kafasında bunu oynatmak olduğunu da sanmıyorum. kısacası galatasaray için geçmişte kalmış güzel bir ezgi. ama bugünkü takımın dinamiklerine uygun bir anlayış değil.

    gerçi bugünlerde fatih terim'in kafasının çok karışık olduğunu düşünüyorum. kadrosunu 11 tane yabancı ile oynayacak şekilde hazırlamış galatasaray'da elinde emre akbaba dışında ilk on bire koyabileceği bir futbolcu yokken, 8 yabancı sınırlamasında nerelere türk futbolcu alacağını ya da alırsa kaliteyi nasıl yakalayacağını haklı olarak kestiremediğinden tff'nin aldığı karara dün canı en çok sıkılan kişi terim olmuştur.

    bu yaz onu ciddi ve kritik kararlar bekliyor olacak. önce taktik ve dizilim, maç içinde skora göre manevra imkanlarının tespiti, kararı ve buna göre yabancı sınırlaması da göze alınarak yapılacak doğru kadro planlaması. işin zor hocam, ama sen altından kalkarsın. şimdiden kolay gelsin.
  • 26
    futbolda tek bir doğru yoktur. günümüz artık hız çağı, her şey çok çabuk değişiyor, haliyle bu futbola da yansıyor. sistemler, anlayışlar çok çabuk değişebiliyor. eskiden bir taktiğin panzehirinin bulmak yıllar alırdı şimdi bir sezon yetebiliyor bazen. tabii bir de şans faktörü var. şöyle ki barcelona istediği kadar altyapı yatırımı yapsın bir messi daha 100 yıl sonra belki denk gelir ya da ne bileyim, xavi iniesta ikilisine benzer bir ikiliyi denk getirmesi belki bir daha hiç mümkün olmayacak.

    tek bir doğru yok futbolda(basketbol için de derim bunu) sürekli kendini yenilemek, geliştirmek zorundasın. herkesin dilinde bir pres sevdası. 2000 yılının galatasaray'ı çok iyi bir takımdı evet ama o takım şu an günümüzde olsa aynı sonuçları alabilir miydi bilinmez. çünkü rakipler artık o rakipler değil. bugün bırak avrupa takımlarını, türkiye ikinci lig takımları bile seninle oynarken geriden pasla çıkamyı deniyor mesela, topa vurmuyor kaleci.

    biz hep o takımı hatırlayıp presimizle boğuyorduk diyoruz da presi kırmak gibi bir düşünce de pek yoktu ki. 20 yıl önce takımlar bugünkünden daha farklı anlayışlar ve planlarla sahadaydılar normal olarak. belki bugün okan'ın, hakan'ın, emre'nin müthiş presi 3 doğru pasla kırılacaktı. kaldı ki hagi de o prese katkı veren bir adam değildi. günümüz futbolunda savunmada bir kişinin eksik olması ne kadar kaldırılabilir bir şey mesela?

    geçmişe takılıp kalmak zaman zaman bazı konularda* benim de yaptığım bir hata ama yapmamak gerek. bu konuda ben fatih hoca'ya hayranım. bu yaşına rağmen, geçmişteki onca başarısına rağmen körü körüne o reçeteyi uygulamaya kalkmıyor, çağa uygun yeni şeyler deniyor ve bu yüzden ligi 4. 5. bile bitirse bende arkasında durulması gerektiği düşüncesi yaratabiliyor.

    iki güzel alıntı yapacağım;

    --- alıntı ---

    hiçbir zaman onun yerini dolduramadık. ama farklı yeteneklere sahip başka insanlar bulduk; bunun bir kaybı telafi etmenin iyi bir biçimi olduğunu anlamak yıllarımı aldı. (futbol ateşi, nick hornby, sel yay. sf. 123)

    --- alıntı ---

    --- alıntı ---

    az zamanda çok ve büyük işler yaptık. bu işlerin en büyüğü, temeli türk kahramanlığı ve yüksek türk kültürü olan türkiye cumhuriyeti’dir. bundaki başarıyı türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlılıkla yürümesine borçluyuz.
    fakat yaptıklarımızı asla yeterli görmeyiz. çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunda ve kararlılığındayız. yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en uygar memleketlerin seviyesine çıkaracağız. milletimizi en geniş rahatlık, araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. millî kültürümüzü çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracağız.bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici anlayışına göre değil, asrımızın hız ve hareket kavramına göre düşünülmelidir. geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız.

    mustafa kemal atatürk-onuncu yıl söylevi

    --- alıntı ---

    1933 yılında hızdan bahsetmiş adam. iki alıntıyı birlikte düşünürsek bir kaybı(oyuncu, sistem ya da sevgili belki) telafi etmenin yolu onun bıraktığı boşluğu aynı şekilde dolduracak bir şey bulmak değildir. yeni oyuncular, yeni sistemler mümkün, bir şeye takılıp kalmamak gerekir. kaldı ki bu hız çağında takılıp kaldığınız o şeyin işe yararlılığı çok uzaklarda kalmış da olabilir. biz fatih terim ve müthiş pres oyunu ile şampiyonlar liginde gruptan çıkamadık ama o pres oyununun en önemli parçalarından hakan şükür'ün yokluğuna rağmen lucescu'nun bambaşka bir oyunu ile şampiyonlar liginde o dönemki statü gereği oynadığımız grupların ikisinden de çıktık. fazla uzattığım bu yazıyı güzel bir taktiksel inceleme ile nihayete erdiriyorum.

    http://plasedergi.com/...cir-mi-antimadde-mi/
App Store'dan indirin Google Play'den alın