126
hiçbir zaman eksik olmayandır.
daima potansiyelinin altında kalan bir galatasaray görüyoruz. sportif olarak değerlendirecek olursak ne yurtdışından takım almak var, ne aşağı liglerden takım almak var ne akademiye yatırım yapmak var. evet taktım kafaya bu durumu. koskoca kulüpte 1 tane mi yenilikçi, vizyoner, girişimci olmaz. futbolun ve hayatın dinamiklerini iyi analiz etmek gerekiyor. basamakları kimse tek bir adımda çıkamıyor, bir sürece ihtiyaç oluyor. bazen emekleyerek başlıyor bu süreç ve bizim bu süreci kendi imkanlarımızla yaratmamız gerekiyor. koskoca galatasaray'ın birbiriyle kademe farkı olan 3 kulübü idare edebilecek insan kaynağı yok mu? projenin harekete geçmesi için sadece ilk başta bir miktar maddi güç gerekiyor, zaten her şey rayına bindiği zaman oluşturulan yapının kendi kendine üreten bir fabrikaya dönüşmesi hiç de zor değil.
kötü acun'un bile 4-5 tane kulübü var. bizim redbull takımlarından neyimiz eksik, city grup'tan neyimiz eksik. çok net söylüyorum, doğru bir ekip işiyle onların yaptığı her şeyin daha fazlasını yapabiliriz. doğru insanlar ve doğru ekibin de altını çizmek istiyorum, zamanında galatasaray'ın yaptığı çok kötü denemeler oldu. niğde, burak elmas, patates tarlası üçgeni bizi yanılgıya düşürmemeli.
bazı fosiller tarafından pranga vurulmuş bir takım olarak görüyorum galatasaray'ı.
öyle bir galatasaray var ki, daha as takımını bile oluşturmaktan aciz. günü kurtar koltuğu kurtar geç mentalitesi hakim, bunun değişmesi de mümkün değil. işin kötüsü tüm ülkeye de sirayet etmiş durumda bu. sadece futbol bazında değil hayatın genelinde böyle bizim ülkemizde. hiçbir şey üreten yok, üretene karşı herkes, kafasını çalıştıran herkese de karşı olunuyor burada.
gala grup kurulacaktı, hani nerede? bu zihniyetle zaten gala grup kurulsa bile batırılır. ergin ataman eurolig'i kazandığında aldığı kararları koç hissiyatına dayandırmıştı. kabul edin ya da etmeyin, bazı insanlarda bu var ve bazılarında bu yok. çok farklı zeka türleri var, sen fransızca öğrenirsin ben sahada senin asla göremeyeceğin şeyleri görürüm. projelerin başarıya ulaşması ya da ulaşamaması arasındaki fark da budur. galatasaray'da öyle yöneticileri var ki futboldan zaten anlamıyor, işin kötüsü futboldan anlayandan da anlamıyor. benim işim para pul değil, benim derdim galatasaray. benim derdim sadece fb'yi devirmek değil, çıkıp dünyadaki herkesi devirmek. kiminin hayalleri bulutlara kadarken, kiminin hayalleri de yıldızlara ulaşır.
diyeceğim o ki, bu camia ergin ataman gibi bir dahi'yi bile kaçırdı. içi çürümüş yapıyı bundan daha iyi anlatacak bir örnek de olamaz. fatih hocam yıllarca bu yapıyla da içerde savaştığını anlattı. şimdi aynısını erden timur'da görüyoruz.
taraftar olarak her şeyimizle kenetleniyoruz, ancak o şekilde zar zor şampiyon oluyoruz. hepimiz de yıpranıyoruz bu süreçte. bu arada kaos olsun, kaosu fırtınalı havaları daha fazla severim, zor zamanları daha fazla severim. gerçek karakteri zaten zor zamanlar belli eder, günlük güneşlik havada herkes iyidir.
söyleyeceğim şey şu, böyle gelmiş böyle gider. ayağındaki prangaları kırıp koşmak varken, iki adım ileri bir adım geri hareket eden bir takım var. tüm bunları görmek ve elden bir şeyin gelmemesi de agresif bir insan yapıyor beni, keskin küp sirkeye zarar verir hale geliyor.
bugün de kaos dozumuzu aldık çok şükür, yine de çok yaşa galatasaray. herkese küseriz ama sana küsemeyiz.