dikkat ettim de rijkaard ve kendi oyuncularımız hakkında halen yeterince yerli yerinde eleştirinin yapılmadığı bir ortamdır. ama burada eleştiri derken biz neyi anlıyoruz. eskilerin ifadesiyle tenkit. bilimlerle ve özellikle sosyal bilimlerle uğraşanlar (insanın konu olduğu bilimler) kavramların içeriklerinin son derece önemli olduklarını bilirler. konuşurken, yazarken bu sebeple kullandıkları sözcüklerin muhtevasını elden geldiğince izah ederler, anlatırlar ki söylenenlere dair muhatapların kafalarında farklı semantik dolgu malzemesi varsa bertaraf edilebilsin.
ne dediğini anlamadık diyenler için örnek verelim, hemen. eleştiri derken benim kastım hakikate ulaşma metodudur. eleştiri hakikate ulaşma metodlarından biridir. insan olarak en temel eksenimiz hakikat değil midir? anlam ya da. yunanlılar logos, farklı anlamlarında sophia diyorlar, şark hikmet diyor. amacımız karşılaştığımız şeye ilişkin olarak birtakım düşünme araçlarını (mantık, analoji, karşılaştırma vs) kullanarak, yani tenkit ederek, eleştirerek doğruya, ya da en umumi anlamıyla hakikate ulaşmaktır.
ali'yi veli'yi rijkaard'ı galatasaray'ı, adnan polat'ı, arda turan'ı, servet çetin'i eleştirirken niyetimiz, kastımız ve amacımız sadece ve sadece hakikattir. hakikate ulaşmaktır, aptal yerine konmamaktır, duygularımızı ve heyecanlarımızı bu sebeple birtakım ilüzyonlara hapsetmemektir. eleştiriden biz birilerini yerin dibine batırmak, yok etmek, üzerine benzin dökmek suretiyle ortadan kaldırmayı anlamıyoruz. dahası eleştirimizi çamaşırcı kadın metodolojileriyle icra etmiyoruz. eleştirmek derken birilerini itin götüne sokup çetin imtihanlardan geçirmekten bahsetmiyoruz. niyetimiz, birilerinin dolmuşuna binmemek. bu kim olursa olsun, isterse dünyanın en büyük profesörü, bilim adamı, teknik direktörü, yazarı, romancısı her nesi ise işte eleştiriden vareste, uzak ve bağışık değildir. insandır. ve insan da hatalar yapar, hatalarını gözden geçirip değerlendirir bir daha yapmamaya çalışır. ancak yine de bu çabaya ve niyete rağmen bunun bir garantisi ve teminatı yoktur; insan aynı hataları yine de yapabilir. işte eleştiri bu noktada anlam kazanıyor, kişinin zatı için sözkonusu olduğunda otoeleştiri-özeleştiri olurken dış aleme, kendinden başkasına yöneldiğinde eleştiridir sadece.
dolayısıyla; hulasa; kısaca eleştiri bir art niyet çıpası değildir. aha burada da eleştiri var, var bunda bir çapanoğlu durumu söz konusu değildir, her zaman. adam gibi bir eleştiri ey kari, somut olarak bir kişiye yönelse de saf ve katışıksız bir
argumentum ad hominem değildir, eğer öyleyse eleştiri değildir.