• 2513
    doğduğum, öldüğüm, yaşadığım, mutlu olduğum, üzüldüğüm, zevk aldığım, acı çektiğim her andır.

    sarıdır, güneş sarısıdır, turuncudan iz taşıyan tok bir sarıdır.

    kırmızısı koyu kandır, damarlarımda galatasaray'ı ne denli hissediyorsam o kadar koyudur. vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı...

    ve bugün, şeref yoksunlarının, namussuzların etrafta kol gezdiği, her şeyi ellerine almak istedikleri bugün, galatasaray sarısıyla kırmızısıyla ruhunu yansıtacak, bir kere daha mutlu edecektir kendisine canını verebilecekleri.

    hayatın anlamıdır...

    (bkz: 16 aralık 2012 galatasaray fenerbahçe maçı)
  • 2111
    bazı *taraftarlarını anlayamadığım türkiye'nin en büyük spor kulübü, sevdam.

    dostum sen galatasaray taraftarısın. ağzından köpükler saçarak nkfvas deyince bir şey geçmiyor eline. gereksiz bir eziklik bu. "6s transfer yapmış hayırsız olsunnn" zihniyetini kopya ediyorsun davranışlarınla. farkında değilsin. fenerbahçe ve galatasaray arasındaki tek fark sarının yanındaki renklerde değildir. hatta sarıları bile farklıdır bu iki camianın.

    peki; galatasaray'ı, galatasaraylılık değerlerini, camianın bugünlere kadar büyeyerek gelmesini sağlayan kültürünü, örfünü, yazısız kurallarını her şeyini geçiyorum. sadece türkiye'nin hala en tepesindeki spor kulübünün taraftarı olduğunun farkında olmayan insanlar var. burada da maalesef var. üstelik bunlar akılları sıra "ben senden daha taraftarım" demeye getiriyorlar ben böyle söyleyince.

    küfür etme demiyorum, diyemem de zaten. kaldı ki onun da türlü yolları dereceleri var. her cümlenin sonuna nokta gibi kullanıyosun ya hani ondan bahsediyorum. ama bana yalnızca şunu söyle; antuyu açıp baktığında ya da dışarıdaki bir azizsporlu ile konuştuğunda gördüklerin ve duyduklarından farklı ne yapıyosun? bana de ki alakamız yok onlar farklı davranıyorlar biz farklı. isimler dışında bana sadece bir tane farklılık ortaya koy. tek bir tane fark göster bana. gösteremezsin biliyorum. her neyse.

    sözün özü ezilme çocuğum. ezilme sen galatasaraylısın. senin takımını yüceltmek için karşındakinin şike yapmasına, pisliğe bulaşmasına, çirkefleşmesine, itin bi tarafına sığmasına gerek yok. senin tuttuğun takım yeterince yüce zaten. önce bunun ayırtına var.
  • 8184
    yapısal organizasyonu ile ilgili nedenler (mevcut dernek statüsü ve lise ile bağlantılı yapısı) dolayısıyla yöneticilerine bağlayıcı sorumluluk vermekte sorunları olan spor kulübü.

    dursun aydın özbek yönetimi ve okan buruk teknik yönetimi hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davranıyorlar.

    bu yönetim ve teknik ekibin kendilerinin getirip kendilerinin yolladığı ya da yollamaya çalıştığı oyuncular, büyük bölümü sadece bir yıl ya da daha da kısa bir süre içinde:
    derrick köhn
    fredrik midtsjö
    angelino
    léo dubois
    wilfried zahra
    nicolo zaniolo

    gitsin diye ağzının içine bakılanlar:
    sergio oliveira
    hakim ziyech

    midtsjö ve köhn dışındakiler büyük takımlarda oynamış, kendini ispatlamış ve yüksek bedeller ödenerek transfer edilmiş futbolcular.

    böyle yüksek bedellerle kendisi alıp kısacık bir süre içinde üstüne para vererek bu adamların yollanması ve hatta kimilerinin yollanmak istenmesine rağmen yollanamaması bir şeyi açık olarak gösteriyor: bu yönetim ve teknik ekibin futbol takımı yönetecek yeterliliği yok. bir hata bir kez yapılır ya da en çok iki kez. aynı hata sürekli yapılıyorsa bu hatayı yapanların o işte yeterliliğinin olmadığını gösterir.

    bu beceriksizlik yönetim ya da teknik ekibin sadece birinin yetersizliği değil ikisinin de yetersizliği. eğer teknik ekip bu adamları aldırdıysa yönetimin ikinci hatadan sonra çalışanına bir dur bakalım sen demesi gerekirdi. eğer bu adamları yönetim kendi başına hocaya danışmadan alıp getirdiyse, hocanın bana istemediğim adamları alıp getirecekseniz ben yokum demesi gerekirdi.

    zaten bu yönetim bu teknik ekibi getirdi; bu teknik ekip de bu yönetimin geçmiş karnesini bilerek geldi. ve teknik direktör yönetimi cansiperane biçimde koruyor, hem de kimse kendisine bunu sormazken. dolayısıyla kimse teknik direktör suçsuz ya da yönetim suçsuz diyemez.

    ortada boşa harcanan milyonlarca euro var. yakın zamanda da uefa'dan yeniden cezalar ve transfer yasakları gelir. o zaman yeniden bonservissiz oyuncuların, afrika'dan getirilip büyük oyuncu olacağı hayali kuracağımız sekidika'ların, romanya'dan getirilecek adı sanı duyulmamış oyuncuların vb. peşine düşünce aklımız başımıza gelir mi? sanmam. sonra üç beş yıl sürünüp ligi 6, 8 13 gibi sıralamalarda bitirirerek borçlar azaltıldıktan sonra yeni bir sorumsuz yönetim ve teknik ekip kombinasyonu gelir. yüksek bedelli yetenekli oyuncularla ve galatasaray adıyla birkaç yıl ligde başarı yaşanır, hemen o teknik direktör kral ilan edilir, sanki daha önce bu kulüp hiç şampiyon olmamış gibi. sonra yeniden aynı şeyler yaşanır, onun da sıradan bir teknik direktör olduğu açığa çıkar.

    çok acil biçimde güçlü bir yönetim adayı ortaya çıkmalı ve yeni bir teknik ekip ile anlaştığını ilan ederek seçim baskısı yapmalı. çünkü bu yönetim ve teknik ekip galatasaray'ı, olumsuz etkilerini yine yıllarca çekeceğimiz borç batağı uçurumuna doğru hızla sürüyor.
  • 1279
    ucuz insanların ucuz politikalarına kurban gitmekte olan, yükselişe geçtiği sezonların ardından göz göre göre avuçlarımızın içinden kayan; futbolda türkiyenin en önemli değeri. avrupada bilinen, bir kısım insanlar tarafından sevilen; koreden, japanonyadan, güney amerikadan sevenleri olan takımım. takıma en faydalı oyuncuyu 1m€ kar etmek için satan. en faydasız ancak dünya kupasında parlayan oyuncusu için 9m€'u beğenmeyen sonra 3milyona zorla satan sonra da kar ettik diye zırvalayan yöneticileri olan takımım...
    büyük takım olmanın evreleri vardır, bu evrelerin her birinin başarıyla geçilmesi süreci ise istikrara bağlıdır. galatasarayda başarıdan çok istikrarı özlüyorum... yöneticimiz hakkında ise, sportif olarak başarısız ancak; mali yönden başarılı ifadesi kullanılmakta. olur mu öyle şey efendim.
    nedir o mali başarılar denilen şeyler: stat, riva, şirketler birleşimi ve pazarlama konusunda bazı atılımlar.
    ama bir fabrika düşünün;
    her türlü tesisi ve teçhizatı tam, pazarlama yönüyle de çok başarılı.
    ama üretmiyor. bir arpa boyu istikrar sağlanmamış. ne zaman üretime geçmeyi planlıyorlar bilmiyoruz.
    üretmediğin şeyi pazarlamaya daha ne kadar devam edeceksin?
    ali sami yen hatırası diyerek birazcık doldurdun kasayı. ali sami yen artık yok.
    alternatif formalar çıkarttın biraz daha satayım diye. ama artık bombok formalar yapıyorsun. ben bir daha öyle formaları almayacağım!
    stat projesinde başarılı oldun dedik, onu da bir çok konuda eline yüzüne bulaştırdın.
    büyük hedefleri olan takımın gelirleri: avrupa maçlarından, şampiyonluktan ve bu şanlı maçların oynandığı günlerde elde edilen stat gelirleridir.
    sen bunları unut takımım. senin artık gelirlerin: alternatif forma, emektarın hatıraları, aldığın kaliteli futbolcuyu 1m€ karla satışından geliyor.
    böyle bir sistemin ömrü uzun olamaz. nereye kadar oyuncu satacaksın ey takımımın aciz yöneticisi?
    artık adam da kalmadı, barış, ayhan, mustafa sarpı kimse almaz. şimdi yeniden nasıl para kazanacaksın?
    borç?
    peki ya aynı sistemle devam ettiğin taktirde o kullandığın borçların, dış kaynakların da hiç olacağını bilmiyor musun sen?
    artık forma, hatıra, maç bileti satamayacak duruma gelmeye çok yaklaştın.
    sen bize deseydin ki, istikrar sağlanacak bize süre tanıyın, biz gelecek yılın takımını kuracağız. avrupaya gidemesek bile bize sabredin...
    sabretmeyen, sana laf söyleyen bir iki kişi belki çıkar. onlar da basiretsiz adamlar olur genelde...
    yahu sen avrupaya yine gidemeyeceksin, ve yine yaz kampına transfer yetişmeyecek, ligde hüsran avrupa zaten yok...
    ligde alından kötü sonuçlar sonrası bir gaz ile, transferin son günü gelen futbolcular...
    sırada yeni aldığımız genç, yıldız adayı forvetimizin satışı var. biraz parladığını aman görmesinler, satmazlarsa ben bir şey bilmiyorum...
    velhasıl; elde yine hüsran...
    mali açıdan başarılı olduğunu düşündüğümüz adam ise bu takımı;
    en fazla taraftarı olan;
    ligin orta sıralarında mücadele eden;
    ve büyük statlı bir anadolu takımına çevirmeye adım adım ilerliyor...
    korkuyorum galatasaray...
    temizle artık bağırsaklarını... dökülsün içindeki o pislikler de bir daha gelmesinler basiretsiz, becerksiz, günlük sevdalar peşinde koşan salak herifler...
    ben galatasarayımı özledim...
  • 8084
    florya için dursun aydın özbek’e yetki veren üyelere sahip camia.

    öldük, bittik, para yok mottolarıyla meşhurdur. sürekli camia içinde uefa, ffp kılıçlarıyla tehdit edilir. hani sanki uefa bu ffp ile alakalı türkiye’den pilot takım olarak galatasaray’ı seçmiş de senelerdir onunla uğraşıyoruz gibi. fenerbahçe, beşiktaş yıllardır hayvan gibi para harcıyor bu kulüplerle alakalı bir şeye denk gelmedim mesela daha.

    riva ve florya’yı galatasaray’a kazandıranlardan allah razı olsun yoksa kepenk kapatacakmışız yani benim son zamanlarda yaşananlardan anladığım bu.
  • 4524
    son iki günde futbol takımı rezil bir skorla mağlup olan, erkek basketbol takımı erteleme maçını kaybedip ciddi bir avantajı tepen, kadın basketbol takımı uzatmalarda kaybederek lige çeyrek finalde veda eden, 10 senedir şampiyon olan dünya şampiyonu engelsiz aslanlar'ı beşiktaş'a kaybederek tarihinde ilk defa şampiyon olamayan, kadın voleybol takımımız ligde final grubundaki iki maçını da kaybeden spor kulübü...

    erkek voleybola bakmaya yüreğim yetmiyor artık...

    (bkz: sen ve ben ikimiz kabul et en dipteyiz)
App Store'dan indirin Google Play'den alın