6226
çok net bir iç saha takımı. oyuncu profili yerlisi yabancı kaliteli ve çirkef, taraftarı şampiyonluğa aç ve bu yolda haklı/haksız karşılarına çıkan her şeyi parçalamaya hazırlar. fenerbahçe'nin adalet veya adil bir yarışı içerisinde kazanılacak şampiyonluk gibi bir isteği yok bu sene (hoş, eskiden de pek olmazdı). fenerbahçe'nin tek bir isteği var, o da şampiyon olmak. ama güzellikle ama zorlukla. neticede birinci olmak. buna da çok uygun bir teknik ekip, çok uygun bir oyuncu grubu ve çok uygun bir taraftar topluluğu ellerinde mevcut. bu üç element saraçoğlu'ndaki her maçta birleşiyor, bu bileşimle de hakem'miş, rakip'miş dinlemeden (gerekirse tezahüratlarında da belirtikleri gibi vura kıra) maçları kazanıyorlar.
kendilerini sezonun devamında bekleyen büyük bir tehlike var. taraftarın ittirmesiyle rakibi sindirerek hatta döverek kazanmaya çok alıştılar evlerinde. oyun kalitesiyle kazanamıyorlar bir süredir, o yüzden net bir kazanma alışkanlığı kazanmaktan bahsedemeyiz. dövmeye, sindirmeye, ezmeye alıştılar. alıştıkları tam olarak bu. mesela trabzon'da, adana'da, nef arena'da, hatta antalya'da, kayseri'de rakibi dövebilecekler mi? "vura vura vura, kıra kıra kıra" diye gidecekler bu deplasmanlara ama sudan çıkmış balık olarak dönme ihtimalleri çok yüksek. kendi sahasında bir adana demir, bir trabzon, bir galatasaray sinmez fenerbahçe'nin çirkef oyuncu grubu karşısında. ne rakip taraftar siner, ne rakip takım siner. biraz argo olacak ama herkesin borusu kendi stadında öter. fenerbahçe adana'ya gittiğinde "ne oluyor lan, bize böyle söylenmemişti" moduna girebilir. muhtemelen girecektir.
bizim yapmamız gereken tek şey, fenerbahçe futbol takımı kendi sahasında ne yaparsa yapsın, hiç moral bozmadan önümüzdeki 4 lig maçını kazanmak (kadıköy'e kadar seri yapmak). yarışın içinde kalmak. hayatta kalmak. sezonun ikinci yarısına şampiyonluk yarışının içerisinde girelim; fenerbahçe bırakın 1.liği, kendini 3. veya 4. sırada bile bulabilir ligin sonunda. bizim moral bozmamıza sebep olacak kudrette bir rakip yok karşımızda özetle.
kendilerini sezonun devamında bekleyen büyük bir tehlike var. taraftarın ittirmesiyle rakibi sindirerek hatta döverek kazanmaya çok alıştılar evlerinde. oyun kalitesiyle kazanamıyorlar bir süredir, o yüzden net bir kazanma alışkanlığı kazanmaktan bahsedemeyiz. dövmeye, sindirmeye, ezmeye alıştılar. alıştıkları tam olarak bu. mesela trabzon'da, adana'da, nef arena'da, hatta antalya'da, kayseri'de rakibi dövebilecekler mi? "vura vura vura, kıra kıra kıra" diye gidecekler bu deplasmanlara ama sudan çıkmış balık olarak dönme ihtimalleri çok yüksek. kendi sahasında bir adana demir, bir trabzon, bir galatasaray sinmez fenerbahçe'nin çirkef oyuncu grubu karşısında. ne rakip taraftar siner, ne rakip takım siner. biraz argo olacak ama herkesin borusu kendi stadında öter. fenerbahçe adana'ya gittiğinde "ne oluyor lan, bize böyle söylenmemişti" moduna girebilir. muhtemelen girecektir.
bizim yapmamız gereken tek şey, fenerbahçe futbol takımı kendi sahasında ne yaparsa yapsın, hiç moral bozmadan önümüzdeki 4 lig maçını kazanmak (kadıköy'e kadar seri yapmak). yarışın içinde kalmak. hayatta kalmak. sezonun ikinci yarısına şampiyonluk yarışının içerisinde girelim; fenerbahçe bırakın 1.liği, kendini 3. veya 4. sırada bile bulabilir ligin sonunda. bizim moral bozmamıza sebep olacak kudrette bir rakip yok karşımızda özetle.