5207
gidecek diyorlar, gitsin...
bizim arda ile tanışmamız mleda boleslav maçı ile oldu. bir çocuk vardı sahada, canını dişine takan; imkansız topa koşup golünü atan.
biz arda'yı öyle sevdik işte. sahada kendimizi görüyorduk. o hırsı, o isteği, bizim gibi yansıtıyordu sahaya.
arda turan galatasaray'ın geleceği dendi, haydi koçum dendi. gencecik yaşta, bana göre üstüne çok ağır gelen bir sorumluluk yüklendi. 66 numaralı forması alındı, daha 22 yaşında galatasaray futbol takımı kaptanlığına getirildi, bir de bütün futbol camiasınca kabul edilen bir ayrıcalık taşıyan 10 numara. artık onundu. bir galatasaraylı bundan başka ne isterdi ki?
arda'da istemişti herhalde. 2 yıldır takım kaptanı. şimdi 24 yaşında. 2 yıllık kaptanlık süresinin 1 yılını sakat olarak geçirdi. suçlandı. kimi suçlamalarda haklılık payı vardır, ama bir çoğu ipe sapa gelmez şeylerdi. elinden geleni yaptığını düşünüyorum. her fırsatta galatasaraylılığını vurguladı. elimden geleni yapıyorum dedi.
taraftarların takım kaptanına bakış açısı farklıdır. kadrodaki bütün oyunculardan farklıdır o. farklılık yaratmak zorundadır. evet, zorundadır. kaptan, bir takımın lokomotifidir. her maç 10 gol atmak olarak algılamayın bunu. arda bunu ne kadar yerine getirebildi diye sorarsan, cevabını bilmiyorum. herkes ne görmek istiyorsa, onu görüyor.
arda, elinden geleni yapmaya çalışmıştır. buna hiç şüphem yok. ama olmadı. olmadı, olduramadı. bu biraz onun, biraz yönetimin, belki de biraz bizim suçumuzdur.
euro 2008 sonrasında avrupa kulüplerinin gözüne girdi. her transfer döneminde adı anılmaya başladı medyada. " gitti, gidiyor, gidecek. "
o da her fırsatta dile getirdi bu isteğini. " avrupa'da oynamak istiyorum. " , " avrupa'ya gitmek istiyorum. " bulduğu her fırsatta dillendirdi bunu. ilk başlarda bunu dile getirmesi çok doğal geldi herkese. taraftar sesini çıkarmadı. her taraftar ister ki, kendi evladının avrupa'ya gitmesini ve orada çok üst düzey performans sergilemesini. herkes ister bunu, istisnasız herkes. sonuna kadar destek vermeye hazırdık zira. ama arda, bu düşüncesini çok sık dillendirmeye başlayınca, taraftar rahatsız oldu. " galatasaray'da oynamak istemiyor. " gibi bir algı oluştu. -ki bana kalırsa da böyle bir şey var. şu an için arda, avrupa'da oynamak istiyor. burası çok net. " kalırsam üzülmem " diyor. haklı, üzülmesi için bir sebep yok. ama asıl kilit nokta orada işte. niyeti orada işte. " gitmek " isteği ağır basıyor.
" gitmesin " diye ağlayacak halim yok. gitmek isteyen adamın, önünde dağ olsa durmaz. gitsin. gitsin de, o içinde dindiremediği isteğini dindirsin. çok istediği hayalini gerçekleştirsin. mutlu olsun. ama artık gitsin. sanıyorum ki, bu " oyun " dan arda'da dahil herkes sıkıldı. taraftar da alıştırdı kendisini, arda'nın gitmesine. çok ağır tepkiler geleceğini sanmıyorum. hele ki 15 milyon euro gibi bir bedelle satılırsa, hiç tepki geleceğini sanmıyorum...
gidecek diyorlar, gitsin...
bizim arda ile tanışmamız mleda boleslav maçı ile oldu. bir çocuk vardı sahada, canını dişine takan; imkansız topa koşup golünü atan.
biz arda'yı öyle sevdik işte. sahada kendimizi görüyorduk. o hırsı, o isteği, bizim gibi yansıtıyordu sahaya.
arda turan galatasaray'ın geleceği dendi, haydi koçum dendi. gencecik yaşta, bana göre üstüne çok ağır gelen bir sorumluluk yüklendi. 66 numaralı forması alındı, daha 22 yaşında galatasaray futbol takımı kaptanlığına getirildi, bir de bütün futbol camiasınca kabul edilen bir ayrıcalık taşıyan 10 numara. artık onundu. bir galatasaraylı bundan başka ne isterdi ki?
arda'da istemişti herhalde. 2 yıldır takım kaptanı. şimdi 24 yaşında. 2 yıllık kaptanlık süresinin 1 yılını sakat olarak geçirdi. suçlandı. kimi suçlamalarda haklılık payı vardır, ama bir çoğu ipe sapa gelmez şeylerdi. elinden geleni yaptığını düşünüyorum. her fırsatta galatasaraylılığını vurguladı. elimden geleni yapıyorum dedi.
taraftarların takım kaptanına bakış açısı farklıdır. kadrodaki bütün oyunculardan farklıdır o. farklılık yaratmak zorundadır. evet, zorundadır. kaptan, bir takımın lokomotifidir. her maç 10 gol atmak olarak algılamayın bunu. arda bunu ne kadar yerine getirebildi diye sorarsan, cevabını bilmiyorum. herkes ne görmek istiyorsa, onu görüyor.
arda, elinden geleni yapmaya çalışmıştır. buna hiç şüphem yok. ama olmadı. olmadı, olduramadı. bu biraz onun, biraz yönetimin, belki de biraz bizim suçumuzdur.
euro 2008 sonrasında avrupa kulüplerinin gözüne girdi. her transfer döneminde adı anılmaya başladı medyada. " gitti, gidiyor, gidecek. "
o da her fırsatta dile getirdi bu isteğini. " avrupa'da oynamak istiyorum. " , " avrupa'ya gitmek istiyorum. " bulduğu her fırsatta dillendirdi bunu. ilk başlarda bunu dile getirmesi çok doğal geldi herkese. taraftar sesini çıkarmadı. her taraftar ister ki, kendi evladının avrupa'ya gitmesini ve orada çok üst düzey performans sergilemesini. herkes ister bunu, istisnasız herkes. sonuna kadar destek vermeye hazırdık zira. ama arda, bu düşüncesini çok sık dillendirmeye başlayınca, taraftar rahatsız oldu. " galatasaray'da oynamak istemiyor. " gibi bir algı oluştu. -ki bana kalırsa da böyle bir şey var. şu an için arda, avrupa'da oynamak istiyor. burası çok net. " kalırsam üzülmem " diyor. haklı, üzülmesi için bir sebep yok. ama asıl kilit nokta orada işte. niyeti orada işte. " gitmek " isteği ağır basıyor.
" gitmesin " diye ağlayacak halim yok. gitmek isteyen adamın, önünde dağ olsa durmaz. gitsin. gitsin de, o içinde dindiremediği isteğini dindirsin. çok istediği hayalini gerçekleştirsin. mutlu olsun. ama artık gitsin. sanıyorum ki, bu " oyun " dan arda'da dahil herkes sıkıldı. taraftar da alıştırdı kendisini, arda'nın gitmesine. çok ağır tepkiler geleceğini sanmıyorum. hele ki 15 milyon euro gibi bir bedelle satılırsa, hiç tepki geleceğini sanmıyorum...
gidecek diyorlar, gitsin...