ali palabıyık'ın ileride galatasaray'ın başına ne sıkıntılar açacağından fragmanlar gösteren maç...
"geçen hafta kanalları dolaşırken rast geldi lig tv'nin top kale programı ve programın son 10-15 dakikasıydı galiba, hakem ali palabıyık'la röportaj yapıyorlardı. "bana sen fifa hakemi olacaksın diye söylüyorlardı...", "ekranda kendini görmek insanı mutlu ediyor...", "herkesin benden bir beklentisi var, özellikle merkez hakem kurulunun...", "problem yaratacak oyuncularla ilgili önceden önlem almaya çalışıyoruz, yardımcı hakemlerime uyarıda bulunuyorum...", "sahada otoriter olmak bizim için çok önemli... ", "oyuncular bazen bizden yüz bulabiliyorlar..." gibi cümleleri yüzünden bir mahcubiyet, bazen de gülümseme ama çok da kendine güvenen bir hakem edasıyla sarf ediyordu. gençliğinin ve kariyer basamaklarını hızlı tırmanmanın heyecanı suratını yansımıştı. röportaj sonrası bende uyandırdığı "egosu yüksek" hakem imajı, "umarım bize zarar vermez" diye düşünürken, ufak bir araştırma sonrası fatih terim'i attıran hakem olduğunu hatırlayınca taşlar yerine oturuverdi birden. ve sonra da ekşi sözlükte blihackk rumuzlu kullanıcının yazmış olduğu şu satırları görünce bu gece melo'yu hangi duygularla oyun dışına attığı ortaya çıkmış oldu: "egosunun altında ezilen, gerçekten kötü bir hakem. geçen sene fatih terim'in bissürü maç ceza almasına sebep olan dördüncü hakem de kendisiydi, bu sene yönettiği birkaç maçı izledim, sanki sahada süperstar edasıyla koşuyor, verdiği kararların yarısı yanlış. kendinden başka hiçkimseye sempati beslemezsmiş gibi bir havası var."
geçen sezon emre belozoğlu'nun kırımızı kartı sonrası ona saha dışını göstermesi sonrası başlayan "melo'yu linç kampanyası", brezilyalı topçunun federasyon başkanının elini sıkmaması ile doruğa ulaşmış, twitterdan ceza alan ilk futbolcu olarak tarihe geçmiş ve hala memleket medyasının köşe başlarını tutmuşlarca melo nefreti körüklenirken, fifa kokartını takmanın heyecanıyla sahaya çıkan tecrübesiz denilecek kariyerdeki bir hakemin kendine hangi futbolcuyu "riskli" kategorisine alacağı şüphe uyandırır mı?
girizgahı melo ve ali palabıyak'la yaptık da, ileride bu hakemin yapması muhtemel "sıkıntılar" için blog sayfalarına bir not düşmek idi arzumuz, yoksa hamza hamzaoğlu'nun teknik direktör olarak takımımızın başında ilk galibiyetini kutlamadan geçmek olmaz. gerçi hocanın elinde sihirli değnek yok, üç günde dört gol atan bir takım yaratamaz da, "kazanmak için neler yapması gerektiğini" göstermiş oldu prandelli'ye. kupa maçıydı, rotasyondu, yorgundu demeden ideale yakın bir takım sürdü sahaya ve oyuncuların mücadele etmesini istedi. çok mu iyi oynadılar, "sahayı dar mı ettiler eskişehirspor'a?" tabii ki hayır ama maçın belli bölümlerinde "galatasaray ruhuyla oynadılar"... rakip sahada pres yaptılar, görevini unutan arkadaşlarını azarladılar, işini hatırlattılar, 2-2 olduktan sonra "yine kaybedeceğiz" düşüncesini attılar beyinlerinden rakip kaleye gittiler ve maçı kazandılar sahadaki mor formalılar... yeni hoca, yeni başlangıç, yeni umutlar derken, yeni forma olmasın şu mor formalar, ne olur? arsenal maçında giyilmişti ve bir daha giyilmez diye düşünürken, bu gece de karşımıza çıktı. yetsin artık... rengimiz belli, sarı ve kırmızı, işimiz olmasın morla filan...
son söz, selçuk güzel bir gol attı ama bu şimdiye kadar yazdıklrımızı bize sildirmez, dediklerimizi yalatmaz... umarım özgüveni biraz daha gelir, hamza hocayla toparlanır da maç sonları ya da ay başlarında banka hesabına yatan parayı hak ederek harcar, yoksa zaten sene sonunda kulüple yolları ayrılır, çok özler böyle büyük bir camiada forma giymeyi.
https://ultrasmovement.blogspot.com/...-2eskisehirspor.html