hiçbir renktaşımın, sonucu hakkında kuşku duymadığından emin olduğum, kuşku duymaması gereken uefa kupası rövanş maçı.
bugün işyerine; takım elbisemin üzerine, hem de evinde ligin sonuncusu takımdan 5 yemiş bir taraftar olarak, sarı-kırmızı kaşkolümle geldim. kuşbaşıların benimle alay etmelerine, arkamdan laf atmalarına rağmen, yine o galatasaraylılığımıza yakışır vakar ve yüzünde hafif bir tebessümle dinliyorum hepsini.
büyük bir sabırsızlıkla cuma sabahını bekliyorum. bugün arkamdan atıp tutanları, masanın altına saklanırken görmek çok hoş olacak. bizim bu kupalardan çok var müzemizde, bunları "olmayanlar" düşünecek! biz her zaman yaptığımız işimize bakacak ve avrupa'da yol alacağız.
zerre tereddütüm yok!
aslanlarım bizi o maçın zaferine hazırlıyor. büyük yıkımların ardından gelen zaferler daha bir tatlı olacak çünkü!
biz galatasarayız, ne olur yani yenilsek?
biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu değil mi?
o gece bizim gecemiz olacak! mecidiyeköyden önce avrupanın göbeğine oradan da papazın çayırına uzanacak ışığımız...
kuşkusu olan var mı hala?
bordeaux; istanbul ali sami yen çimlerinden, biricik mabedimizden yenilmeden çıkamayacak. ilk günkü inancımdan hiçbirşey kaybetmiş değilim. takımda hoca varmış, yokmuş, hava yağışlı, stoperlerimiz sakatmış, hakem kötüymüş vs. bunları aşalı çok oldu. biz bahane değil kupa üreten bir takımız, yoktan varoluruz, gerekirse o gece tribündeki 25.000 aslan hocamız; iki ayağını mabette göz göre göre çok sevdiği galatasaray için feda etmiş "özcimbomlu" sezgin kalecimiz olur, biz o fransızları ancak turistik ziyaret için ağırlarız.
(bkz:
sevinmek için sevmedik)
(bkz:
yürüyedur)