• 451
    bu tür zeminlerde oynanan maçlarda ilk kural maçı erken koparmak, ikinci kural ise şut denemek. öyle geriye yana pas yaptık ki birara maçı kapayacaktım sinirden. emre akbaba, belhanda ve emre kılıç için söyleyeceğim fazla bir şey yok. geçen hafta fatih hocanın özellikle emre akbaba'yı kazanmak adına sürekli oynattığını söyledim ama benden bu kadar. o şans galatasaray'da oynayan birine en fazla 4 veya 5 kez verilir. insanda biraz utanma olur be.. kazananacağız diye az daha tüm umutları kaybedecektik. baktın yine kötü çıkar hocam allah aşkına. dakika 85 olmuş hala oyunda ve resmen takımı sabote ediyor. arda'nın yerine akbaba'nın çıkması lazımdı. hem de daha erken bir dakikada. yapma hocam gözünü seveyim.. kalmış azıcık umudumuz onu da kaybetmeyelim. belhanda dediğimiz adam deplasmanlarda kayıp kedi gibi. nasıl bu kadar tahammül edebiliyorsun. en kötü etobo'yu alırsın taylan öne çıkar ya da lyundama girer donk taylan yerine geçer. adamların adını duymadık maç boyu. duyduğumuzda da top kaybı yaparken duyduk.

    kerem kerem kerem... bravo çocuk valla bravo. koca takımda golden önceki işi yapan bir adam çıkmadı maç boyu. dripling yaptı, ayakta kaldı ve güzel bir pasla önümüzü açtı. inşallah bu maçla birlikte artık o ruhsuzlar yerine sen oynarsın çocuk..
  • 454
    inanılmaz kötü bı zeminde, kritik 3 puan maçı. ilk yarının son maçıydı. bu kadroyla bu puan fena olmasa da, olmamız gerekenden 3 puan gerideyiz bence. geçen senenin ilk yarısına göre iyi yine de baya.

    babel artık alternatif forvet olmuş tamamen. kanat zor görünüyor onun için. hoca akbaba'ya çok sabretti ve bence irfan can için takas olabilir.

    linnes'in performansı sağ bek de şart dedirtiyor. transferde son hafta artık. gereken takviyeler gelmezse şampiyonluk ihtimali düşük.

    sene 2018, donk forvet oynuyor. sene 2021, donk forvet oynuyor. yok, bir türlü ya transfer edilemiyor, ya da gelen forvet tırt çıkıyor.
  • 455
    patates tarlasından hallice bir zeminde hiç güzel bir futbol oynamayıp son dakikalardaki kerem aktürkoğlu-ryan donk-ryan babel organizayonu ile kazandığımız maçtır.

    yalnız bütün bir sezon böyle gitmez, son dakikalara resmen stresle girdim. geri kalan takviyelerin de acilen yapılması ve hocanın da emre akbaba inadından vazgeçmesi şart.

    edit: sofiane feghouli'ye de çok geçmiş olsun, inşallah ciddi bir sıkıntısı yoktur.
  • 459
    bazı kişiler kötü oynarken de kazanmak önemli demiş ama biz gerçekten kötü oynamadık. belki de golü 88. dakikada bulduğumuz için böyle düşünülüyor.

    öncelikle rakibimize bir tane bile pozisyon vermedik. böylesine kötü bir zeminde maçı hep 3. bölgede oynadık. ama hücum anlamında son derece kısır olduğumuz için sonuca gidemedik. belki ilk yarıda golü bulsak; emre kılınç bomboş kafayı golle bitirse maçı çok farklı bile kazanabilirdik. belhanda ve emre akbaba kötü gününde olmasa 3. bölgede çok fazla pozisyon üretebilirdik. maç içinde ise sürekli istekliydik. özellikle ilk yarının son 15 dakikası ve ikinci yarının ilk 20 dakikasında maçı çok fazla istedik. babel golü bulmasa uzatmalarda bile olsa golü bulacağımızı düşünüyorum. bu sezon hak edip da kaybettiğimiz çok maç oldu ama bu maçı gerçekten hakettik ve kazandık.
  • 460
    kadroları gördüğüm anda olası senaryoların gözümün önünden film şeridi gibi geçtiği maç. ya erken bir gol bulup güle oynaya kazanacaktık ya da golü bulamayıp vücudumuzda yolmadık tüy bırakmayacaktık. bizim takımın her zamanki sıkıntısı bu maçta da ortaya çıktı. arda, feghouli, belhanda ve babel teknik ve kaliteli oyuncular ancak yaşlılar ve atletizm özellikleri minimum düzeye inmiş durumda. böyle olunca topu yavaş çeviriyoruz ve rakibi dengesiz yakalamak için gerekli olan ters topları, ikiye birleri ve sıfıra inme organizasyonlarını yapamıyoruz. tabi bu adamlar için teknik dedik, top saklama özellikleri sayesinde rakibi geri itebiliyoruz ancak rakipler kaliteleri yetmediğinden ve dertleri futbol oynamak olmadığından 18'in önüne otobüsü çekiyorlar. ondan sonra golü bulamadığımız her dakika bizim için sıkıntıya dönüşmeye başlıyor. mesela bu maçta genel kanının aksine ben iyi oynadığımızı düşünüyorum, özellikle ilk yarıda aradığımız pozisyonları bulduk. işte burada emre kılınç'ın 26. dakikada neredeyse boş kaleye kafayla sokamadığı pozisyon maçın kilit noktası oluyor. o golü atsak maç 4'e 5'e gidecek. atamayınca ecel terleri döktük ve babel'in biraz şans biraz da beceri gerektiren golüne razı olduk. takımın kesinlikle bir oyun planı var ama sıkıntı uygulamada. iddia ediyorum bu takım hangi takımla şampiyonluk maçına çıkarsa çıksın her koşulda tekte alır, hiçbir takımdan kötü değil ancak lig uzun bir maraton. eldeki oyuncular üst üste skor katkısı yapamıyor çünkü bitiricilik özellikleri yeterli değil, baskıyı aşamıyorlar. takım "golü kim atacak şimdi" stresine giriyor. yoksa emre kılınç'ın geldiğinden beri uzaktan bir tane etkili şut atamaması, emre akbaba'nın her topu ayağına dolaştırması tamamen anormal. oyuncular ihale bana kalırsa diye şut atmaktan pozisyona girmekten korkuyor. transfer bu nedenle şart. takıma gol atabilen hücumcu, kanatların rahat oynamasını sağlayacak orta saha, servis yapacak bek lazım. umarım gereken takviyeler yapılır.
  • 461
    bu maçı sunan spiker muhtemelen 750 kere oyuncuları yanlış isimle sundu ama benim takıldığım nokta bambaşkaydı. 2. yarıda bir an emre akbaba'ya samet dedi! kardeşle çözmeye çalıştık neden, nasıl, ne alaka diye ama bulamadık. bırak bizim takımı rakip takımda da yok böyle biri! arkadaş samet nedir ya!!!

    edit: işler daha da ilginç hale gelmeye başladı rakip kalecinin ismi abdulsamed imiş ve kısaltması da formasının arkasında yazıyormuş. yani spiker 2. yarının ortasında orta saha çizgisinin sol kenara yakın kısmında gerçekleşen bir olayda emre akbaba'nın ismini söylemesi gerekirken, olaydan takriben 45 metre kadar uzakta olan, galatasaraylı olmayan ve forması sahadaki istisnasız tüm oyunculardan farklı olan kalecinin isminin kısaltmasını söylemiştir*
  • 462
    oo son dakika golu mu?? alirim bir dal. oh be, kac yildir hep biz yiyoduk son dakika gollerini, zibilyon tane puan biraktik bu son dakika golleri yuzunden biraz da biz atalim.

    son dakika golu esittir sampiyonluk. 2005-2006 ve 2007-2008 sezonlarini hatirlayin. son dakikada 1-1e getirsen bile basaridir. o bir puanin onemi son haftalarda daha cok ortaya cikiyor.
  • 463
    maç genelinde fena oynamadığımızı düşünüyorum. biraz maçtaki durumumuzu şuna benzettim. teşbihte hata olmaz derler... hani bir yeriniz ağrımıyordur ama kabızsınızdır bu sizi rahatsız eder, psikolojik olarak rahat hareket etmenizi engeller vs... takım da iyiyidi ama kabızdı maalesef. golü erken bulsaydı belki farklı olurdu sonuç. ayrıca maç içinde şunu dediğimi hatırlıyorum: bu takımın beki yok. yani rakiplerimize bakıyorum ya koştur koştur gidip gelen, atağa müthiş destek veren bekleri ya da iyi orta yapan bekleri var. bizdeki bekler yok hükmünde maalesef... oyun sıkışınca yardımları dokunmasını beklediğin oyunculardan sıfır destek almak da iyice işleri zorlaştırıyor.
  • 464
    eldeki kadro ile oynanabilecek en doğru oyunu, hem de olabildiğince iyi oynadığımızı düşündüğüm özellikle damaklarda hamza hamzaoğlu ile şampiyon olduğumuz 2014 - 2015 sezonundaki deplasman galibiyetleri tadını bırakan skor açısından keyifli, seyir zevki açısından çileli bir maç olmuştur.

    bu sene izlemeye alışkın olduğumuz 4 1 4 1 dizilimiyle, iki as golcümüzden yoksun sahaya çıktığımız maça dair nacizane oyuncu yorumlarım şu şekildedir:

    fernando muslera: 34 yaşında, sahada olduğu her maç takıma aşırı güven duymamızı sağlıyor. çok doğru zamanda geri dönmüştür, şampiyonluğun bana kalırsa bu sezon kilidi olacaktır. özellikle deplasman maçlarımızın bir çoğu bu maç tadında geçeceğinden kalemizin emin ellerde olması bizler için çok değerlidir.

    martin linnes: 29 yaşında, sağ bek tanımını yap deseler bu adamı gösteririm tam bir 10 üstünden 6'lık öğrenci, ortalama bir beyaz yaka. işine saatinde gelir, saatinde çıkar, to do list'i vardır check ata ata günü tamamlar, kendinden bekleneni yapar, çığır açıcı işi ileriye taşıcı fikirle gelmez ama işinde de sırıtmaz. direktör seviyesine hiç çıkmaz ama iyi bir müdürdür. tam olarak böyle bir maçtı.

    ryan donk: 34 yaşında, atiba hutchinson'ın heykelini dikecek beşiktaş taraftarını hayretle izlemektedir. takımın mevcut kadrosu içerisinde tek jokeridir; stoper, orta saha, forvet nerede oynarsa oynasın görevini başarıyla yerine getirmektedir. babel'in golünün %30'u kendisinindir. türkiye ligi'ndeki takımların 17 18 tanesinin golcülerini hala sahadan silebilecek güce sahiptir.

    marcao: 24 yaşında, takımın bana kalırsa potansiyeli en yüksek ve en değerli oyuncusudur. ona bu maçta çok iş düşmese de hatasız oynamış, gol pozisyonunu başlatan pası vermiştir.

    saracchi: 22 yaşında, yaşları yazıyorum çünkü hem takım ortalamasını görelim hem de bazı gerçekleri tekrar hatırlayalım istiyorum. geldiği zamanki heyecanını hissetmemekle birlikte özellikle hücumda vermeye çalıştığı katkıdan ve arda'nın arkasını toparlıyor oluşundan dolayı kendisinden memnunum. galatasaray'daki mevcut sol bekler arasında en iyisidir.

    taylan antalyalı: 26 yaşında, kusursuz. söyleyecek sözüm yok, allah nazarlardan saklasın. umarım çok hak ettiği avrupa kupası kadrosunda kendisine yer bulur.

    feghouli: 31 yaşında, kafasına ve moduna bağlı; son iki maçta istekli ve şampiyonluk kokusunu almış gibi oynamaya başlamışken sakatlığı talihsizlik oldu. umuyorum önümüzdeki yıl ile birlikte öpüşüp vedalaşırız.

    belhanda: 30 yaşında, onla da onsuz da olmuyor. 30 yaşındayım, galatasaray'da izlediğim en 10 numara olmayan 10 numara. kulübün genlerinden midir bilinmez ancak bizim oyunumuzda hep bir 10 numara ihtiyacı oluyor. hagi, felipe, lincoln, sneijder. aklıma gelmeyen varsa affola; ancak sneijder ile lincoln arasında kalan senelerde oradaki 10 numara eksikliğini hep derinden hissedip, tribünde defalarca "üretemiyoruz" diye cinnetler geçirdiğimi hatırlıyorum. galatasaray'a 10 yakışıyor. işte belhanda da oradaki sözde bu üretken 10 ama yani hep bir eksik hep bir buruk. sanki mantarı kurumuş parçalanmış ve sirkeye çalan bir şarap tadı var. evet sofranın ihtiyacı, zaman zaman damakları temizliyor, geceyi güzelleştiriyor ancak bir olamayış söz konusu. oynayacak, çünkü çevresindekilerin dilinden en iyi anlayan, o kısa pasları yapabilen ve ileriye top taşıyıp orada kalabilmemizi sağlayan kişilerin başında geliyor belki ancak benim 10'dan beklentim bu değil.

    emre akbaba: 28 yaşında, maç boyunca sövdüm ve göz ucuyla sözlüğe baktım. parabolik olarak yanında yazan girilen entry sayısı arttı. yapmayın, kızın, sövün ama ne yapıyorsanız kendi kendinize yapın. twitter'da da açık hedef halinde hepimizde bir tahammülsüzlük söz konusu, biz yine destek olalım. ilk geldiğinde gerçekten özel diyebileceğimiz bir kumaşı vardı ve ekstra paslar goller yapabiliyordu. zor sakatlıklar geçirdi, forma girmesi için desteğe ve zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. bu haliyle evet sahanın en sırıtanı.

    arda turan: 33 yaşında, ben dahil hepimizi yanıltıyor. doğru ve ekonomik oynuyor. üretken ve kaleye gitmeye çalışıyor. daha affedemedim, kupa ile buzlar erir. mevcut galatasaray takımında oynar, hatta yukarıda bahsettiğim belhanda rolünü de üstlenebilir diye düşünüyorum.

    ryan babel: 34 yaşında, geldiğinden beri tek beklediğim beşiktaş günlerindeki gibi kalçadan sert şutla beklenmedik bir gol atması ve maç almasıydı. şükür ki onu yaptı. maç boyunca oyunu rakip sahada oynadık ancak ceza sahası içerisinde o tehdidi oluşturamadı, bu maçta babel yerine diagne veya sağlıklı bir falcao olsaydı maçı daha erken koparabilirdik.

    --- sonradan oyuna dahil olanlar ---

    kerem aktürkoğlu: 22 yaşında, yukarıda golün %30'unu donk'a yazmıştım %20'sini de kendisine yazıyorum. semih'e attığı ilk dokunuş üstü vücut çalımını sahada yapacağına inandığım oyuncumuz yok. hem tekniğine hem hızına güveniyor, yıllardır onca genç izledik topa uzun süredir bu kadar yumuşak dokunanı hatırlamıyorum. henüz bir şeyler söylemek için erken ama üstüne gidilirse potansiyelinin yüksek olduğunu düşünüyorum. yavaş yavaş aldığı süreyi 30 - 45 dakikalara çıkarmasını heyecanla bekliyorum.

    ömer bayram: 29 yaşında, en iyi duran top kullanan oyuncumuz. makul bir 85+ rotasyon oyuncusu, fazlası değil.

    emre kilinc: 26 yaşında, geçen sene sivas'ta izlemediğim için bu yarım sezonda zaman zaman beni çok heyecanlandırsa da bu performansı genele yayamadığını düşünüyorum. emre sezona aşırı heyecanlı ve iştahlı başlamıştı, şimdilerde bir memnuniyetsizlik seziyorum. umarım atlatır, bizim için önemli bir oyuncu.

    luyindama: 27 yaşında, çok diyecek bir şey bulamadım bu maçtaki performansını değerlendiremem ancak içimde kendisine karşı hem bir güvensizlik var. çok kuvvetli evet ama hep bir aması oluyor.

    sekidika: 24 yaşında, kesinlikle bizim seviyemizde bir oyuncu değil. çok şans buldu, ama heyecanlandıracak hiç bir şey yapamadı. dos santos'un atanamamışı.

    --- sonradan oyuna dahil olanlar ---

    neyse efendim maçta %66 ile topla oynamış, bunun da büyük bir bölümünü rakip sahada oynamış ancak bir türlü adam akıllı üretememiş, neticesinde esktra bir gol ile kazanarak çok değerli 3 puanı hanemize yazdırdığımız maç olmuştur.
  • 465
    uzun bir aradan sonra isviçre saati ile 14de oynandigi için 90 dakikasini izledigim müsabaka oldu.

    ara ara maçin ba$indan ayrilidigim için çok net diyemeyecgim ancak malatya'nin tehlikeli bir pozisyonu oldugunu hatirlamiyorum. ceza sahamiza bile giremdiklerini söyleyebilirim.

    maç genel itibari ile bizim açimizdan 3. bölgede oynandi ama adeta otobüsü park ettiren hamza hocanin kilidini bir türlü açamadik. diagne ve ogulcan'in yoklugunu hissettik. falcao'nun ismini zikretmiyorum, zira yok hükmünde. 2. yarinin ba$inda emre kilinç'in saracchi'nin ortasinda (oyuna yeni girmi$ti) çok müsait bir durumda bir kafa vuru$u vardi ki, o ol olsa, sanirim farkli bir sonuç ortaya çikacabilirdi.

    son 20 dakikada malatya konsantrasyon bozuklugu ya$amaya ba$ladi ve hoca emre akbaba ve behlanda'yi çikarip, jesse ve muhammed kerem'i oyuna aldi ve donk'u ileriye monte etti. jesse ve muhammed kerem oyuna hareketlilik getirdiler ve donk'un top tutma becerisi ile de zaten gol geldi. golün bireysel hatadan gelecegi belli idi. kaleci uzaktan sert gelen topu beklemiyordu. hakkini verelim, babel de güzel ve düzgün bir $ut çikardi.

    gol bir kaç hafta önce 12.01.2021 tarihinde oynanan ztk maçinda umut'un fatih'i avladigi golün bir benzeri idi. hatta yer olarak da 3 a$agi 5 yukari ayni yerden diyebilirim.

    golden önce sag kö$eden yapilan ortada malatyali defans oyuncu ters bir müdahele ile topu nerede ise kendi aglarina gönderiyordu. burada anladim ki, gol yava$tan yava$tan yola koyulmu$ ve her an gelecekti.

    bu arada orta deyine aklima galatasaray'in kullandigi kornerler geliyor. kasti yapilan bir $ey ise sözüm yok. yani hani ön direge yerden kesip topu arkalara a$irmak istiyorlar ise devam etsinler ama üzerinde çali$malari gerekiyor. o top bir kere de arkaya geçmedi. ama yok kasitli degil de, gayriihtiyari açiliyorsa o ortalari, o zaman sorun büyük. kapanan takimlara kar$i asla kornerlerden gol atamayiz, maçlar siki$ir ve kalemizde kontralardan görecegimiz her gol puan kaybi anlamina gelir.

    son olarak, iyiler:
    muslera, marcao, saracchi, donk, belhanda,

    vasat:
    linnes, arda, taylan (çok gergindi), ömer bayram, emre kilinç

    kötüler:
    emre akbaba (napiyosun güzel karde$im, toparlan hadi), babel (gol atmasina ragmen, ali$ik olmadigi bir pozisoyondaydi, tehlik olu$turabilecek toplara hareketlenemedi)

    gelecek adina umut ile bakmamizi saglayanlar:
    jesse, muhammed kerem

    degerlendirme di$i:
    feghouli (sakatlandi), luyindama (az süre aldi, çok i$ dü$medi)
  • 466
    kazanan takımı bozmamak ve formayı saha içinde yaptıkları ile hak edenlere vermek konusunda fatih terim ilkelidir, adaleti sağlar, bu sebeple ki denizlispor karşısında 6 gol atıp, oynadığı oyun ile alkışı hak eden topçularını malatya deplasmanında da sahaya sürdü... oyuncular formdaydı, istekliydi de rakibin adından farklı olarak ali sami yen gibi bir zemin de yoktu malatya'da. memleket genelinde artık her ilde neredeyse son teknoloji ile stadlar yapılıyor, tribünler ve localar güzelleşiyor, stadyum giriş çıkışları rahatlatılıyor, çatılar kapatılıyor da kimse zemine önem göstermiyor, oysa futbol o yeşil zeminde oynanıyor...
    teknik oyuncuların yeteneklerini sergileyemeyeceği, oyun oynamak isteyen takımların zorlanacağı "saha koşullarında" galatasaray yine her zamanki oyununu yansıtarak başladı maça. gençlerbirliği maçında olduğu gibi daha ilk dakika dolmadan emre akbaba ile kaleye şut attı, dönen topu feghouli "şut"ladı ama rakibe çarpan top kalecide kaldı. takımlar ilk dakikalarda "baskın basandır" anlayışıyla golü atıp, bu "sorunlu" sahada tek yapılacak olan kapanıp, ani ataklarla gol arama stratejisini uygulamaya koymak istedi de aradığını bulamadı ve orta sahada bol bol top kayıplarının olduğu bir mücadele izledi seyirciler.

    arda'nın kanatlardan başlattığı ataklarla galatasaray yirmili dakikalarda yine skoru lehine çevirmek için çabaladı, feghouli'nin pasında babel'in şutu kalecide kalırken, sarrachi'nin ortasında ayağının tozuyla oyuna giren emre kılınç'ın bomboş kafası auta gitti. sonrasında yine arda'nın kaptığı topta başlattığı kontra atakta emre akbaba'nın ceza sahası içinde topu kontrol edememesi sadece arda'yı değil, televizyon başındakileri de çıldırtmaya yetiyordu...

    ilk devre golsüz sona ererken, galatasaray adına kayıp da vardı: feghouli sakatlanıp, oyundan çıkmıştı... trabzon deplasmanında olduğu gibi yine formda olduğu bir dönemde, baldırını tutarak kenara geliyordu, kaç maç uzak kalacaktı formasından acaba?
    "tarla gibi bu sahaya traktör gibi bir topçu lazım:ömer bayram" yazan bir tweet maçın devre arasında gözüme ilişmişti, emre akbaba ile ömer değişir miydi acaba diye beklerken, kadroya dokunmadan başlattı ikinci yarıyı fatih terim. ve oyun başında olduğu gibi de rakip kalede pozisyonla başladı oyuna deplasman yapan sarı-kırmızılılar: taylan'ın emre kılınç'a yolladığı derinlemesine pasta emre'nin ortasında malatyalı savunma oyuncusu son anda kornere çeliyordu topu, 71de belhanda'nın ortasında yaptıkları gibi... galatasaray yine baskıyı kurmuştu ama bir türlü rakip savunmayı yaramıyor, kaleciyi zora sokacak şutları atamıyordu. öte yandan ev sahibi de kontralar ile gol ararken, marcao ve donk gününde bir performans sergiliyor, atakları çok ciddi olmadan önlüyordu. yazmadan geçmeyelim, ikinci yarı oyuna giren tetteh'in ceza sahası dışından yolladığı aşırtma top ve hafez'in serbest vuruşları auta gitse de rakipte heyecan yaratacak pozisyonlar arasındaydı...

    sabaha kadar oynansa berabere bitecek bu maçı bozmak için fatih terim arda ve belhanda'yı çıkarıp, kerem ve sekidika gibi hızlı ve enerjik oyuncuları saha sürerek malatya'yı biraz daha üzerine çekip, kanatlardan hızlı çıkışlarla gol bulmayı denedi... iki oyuncu da maça hareketlilik getirdi, "patates tarlasında" top yaptı, rakibi çaresiz bırakan pozisyonlar yarattı da beklenen gol gelmeyince hoca ikinci hamlesini gerçekleştirdi: emre akbaba ve sarrachi'yi yanına alıp, ömer ve luyindama'yı oyuna soktu ve donk'u gol araması için babel'in yanına yolladı. işte galatasaray'ın maç boyu aradığı gol de bu değişiklikler sonrası geldi: kerem kendi yarı sahasından aldığı topu malatya sahasına taşıdı, pasında donk rakiplerinden sıyrılıp babel'e verdi ve hollandalı'nın şutu kalecinin de hatasıyla filelerle buluşuverdi. futbol ilginç bir oyun, 15-20 gün önce aynı yerden umut vurmuş, fatih "yumurtlamıştı", malatyalılar sevinmişti, şimdi galatasaraylılar seviniyor...
    öne geçen galatasaray, kaleci muslera'nın da tecrübesi ile kalan az sayıdaki dakikada skoru korumayı bildi ve zorlu zemin şartlarında "uzun" ligin ilk devresinin son maçında 3 puan alarak yarışta var olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

    maç öncesi umut, semih, adem'in başta muslera olmak üzere galatasaraylı futbolcular ile "sımsıkı" kucaklaşması florya'da nasıl bir arkadaşlık ortamının olduğunu göstermesi anlamında manidardı. tabii, yine sosyal medyada "linçlenecekler" de, olsun, sevgi ve dostluk her zaman kazanır...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: http://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-1galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın