herkes çok şanslı olduğumuzdan bahsetmiş ama ilk 10 dakikada kaçan 2 tane net pozisyonumuz vardı ve
fenerbahçe ilk golünü saçmasapan bir şekilde tam kalecimizin önünde seken bir uzaktan şutla bulmuştu. bunların sonucunda, sahip olduğumuz momentum uçup gitmişti. o sene
fenerbahçe'ye hem ligde kendi evimizde yenilmiştik, hem de kupada elenmiştik ama oynadığımız 3 maç da oyun olarak başa baş geçmişti;
(bkz:
27 kasım 2005 galatasaray fenerbahçe maçı)
(bkz:
8 mart 2006 fenerbahçe galatasaray maçı)
(bkz:
22 mart 2006 galatasaray fenerbahçe maçı)
bu maçta ise skor 1-0'a geldikten sonra hiç geri dönüş olmamıştı,
fenerbahçe kalan 80 dakikayı domine edip belki 6'ya, 7'ye gidebilecek bir maç oynamıştı ve skorun 4'te kalması bizim için şanstı. ama skoru 1-0'a getiren taraf olmayı hak eden taraf kesinlikle
galatasaray'dı.
fenerbahçe de bu açıdan şanslıydı ki bu azımsanmayacak bir şans. çünkü o sene iki takım arasında bu maçın 10 ila 90. dakikaları arasında gördüğümüz derecede bir futbol farkı kesinlikle yoktu. hatta hepimiz biliyoruz ki sezon geneline yayılan
fenerbahçe lehine hakem hataları olmasaydı o sezonu
galatasaray rahat bir şekilde şampiyon tamamlayacaktı (ki yine de tamamladı). hal böyleyken bu maça bu kadar anlam yüklemek bana doğru gelmiyor açıkçası. olmayacak şey değil, birbirine yakın futbol oynayan iki takımdan biri çok kötü gününde, öbürü de çok iyi gününde olabiliyor. o gün de
fenerbahçe çok şanslı başladı, bu şansını da harika bir şekilde değerlendirdi. bunda beklerde
uğur uçar,
ferhat öztorun ikilisini seçmemizin de etkisi büyüktü.
bu maça benzer bir örnek geçen sezon oynanan
22 şubat 2020 beşiktaş trabzonspor maçı'ydı mesela.
beşiktaş o maçta
trabzonspor'u
fenerbahçe'nin bizi ezdiğinden de daha fazla ezdi ama geçen senenin genelini düşünecek olursak 2 takım arasından daha iyi olan tarafın kesinlikle
trabzonspor olduğunu rahatlıkla söyleriz. tabii biz 2005-2006 sezonunda
fenerbahçe'den daha iyiydik demiyorum ama onlar da bizden daha iyi değildi. az çok aynıydı iki takımın oynadığı futbolun seviyesi.