• 7
    ingiltere de yapilicak olan olimpiyatlardir. ama beni ilgilendiren kismi wenlock" ve "mandeville" adinda 2 adet maskotu olmasi. bu maskotlari incelersek tek gozlu acayip birer yaratik oldugunu goruyoruz. malesef iluminatinin etkileri spora kadar girmis durumda. ozellikle cocuklarin bilinc altina islemeye calisiyorlar.

    http://3.bp.blogspot.com/...And_Mandeville_2.bmp

    bu da direk cocuklarin bilinc altina gitmesi icin yapilmis videosu. bir suru satanik sembol havada ucusuyor.

    https://www.youtube.com/...ture=player_embedded

    tek gozun ve kafalarindaki pramit seklinin neyi temsil ettigini soylemeye zaten gerek yok ama genede bilmeyenler icin o igrenc maskotun tek gozu lucifer'in gozudur yani seytanin gozu dolarin ustundeki gozdur. beyinlere kazinmak istenen sembollerdir.

    http://www.jesus-is-savior.com/...inati/dollar_ase.gif

    ayrica 2012 olimpiyatlari icin dizayn ettikleri ve acilisini yaptiklari olimpiyat statyumunun resimleriide bir bakin derim.

    http://www.dailymail.co.uk/...ic-Stadium-time.html

    bu da videosu. pramitler her yerde.

    ayrica iran logosu yuzunden olimpiyatlara katilmayacagini acikladi gerekceleride logonun icinde aslinda zion yazmasi. bence haklilar. ayrica logoyu hazirlayan kim wally olins adli bir dayi. bu dayiyi internette aratiginiz zaman freemason oldugunu gorebilirsiniz.

    http://www.radikal.com.tr/...11&CategoryID=81

    bu da videosu:

    https://www.youtube.com/watch?v=mVvK15TcmHY

    http://www.bbc.co.uk/news/uk-12045321

    2012 yaz olimpiyatlari malesef siyonizmin subliminal mesajlari ve bilinc altina islemek istedikleri seylerin golgesinde gececek. farkinda olmayan bir cok insanin beynine yeniden bu sefer spor vasitasiyla kazinicak bazi seyler.
  • 104
    countries with 60+ million people and zero olympic medals: pakistan, nigeria, bangladesh, philippines, vietnam, dr congo, turkey.

    blumberg news

    yani türkiye pakistan, nijerya, vietnam, kongo, bangladeş ve filipinler'le beraber olimpiyatlara katılan ülkeler arasında nüfusu 60 milyonun üzerinde olan ve şu ana kadar madalya alamamış olan ülkelerden biriymiş aynı durumda olduğumuz ülkeler değil 3. dünya, 5. dünya ülkeleri. yazıktır, günahtır bu kafayla gidersek daha çok vururuz kafamızı taşlara. çünkü bu ülkede spor, 'spor ahlakıyla' yapılmıyor. parayla yapılıyor şikeyle yapılıyor ayarlamayla yapılıyor. hadi bunu geçtim zamanında halil mutlu naim süleymanoğlu gibi türk ama başka ülke kökenli sporcularımızla belli başarıya ulaştık. şimdilerde durum böyle giderse giderek daha fazla fakir afrika ülkelerindeki sporculara yöneleceğiz gibime geliyor. çünkü dedik ya bu ülkede spor parayla yapılıyor. inşallah bu duruma geçmeyiz, çünkü bu çok komik olur sıçıp sıvamak olur. sen 70 milyonluk ülkende adam akıllı sporcular yetiştirememişsen zaten kökünden düzeltmen gereken şeylerin var ve bu açık devşirmeyle çözülemez. çözmeye çalışırsan götüyle gülerler adama.
  • 106
    114 * sporcu ile katıldığımız, spor adına en önemli organizasyonlardan olan olimpiyatların ingiltere durağı. bu sayı, aynı zamanda olimpiyat tarihimizin en kalabalık katılımı anlamına geliyor.

    takım oyunu ve bilhassa bireysel dallarda başarının bir türlü elde edilememesi gerek medyada, gerek sokakta çatlak seslerin birden çoğalmasına sebep oldu. olimpiyatlar başladıktan üç gün sonra gazetelerde "hala madalya yok" minvalinde kalın puntolarla tellallığa başlandı zaten. iddialı olduğumuz halterde yaşanan hüsran, söylenmek için fırsat kollayan lağım farelerinin mitoz bölünmeyle çoğalmasına yol açtı. böylece sabırsızlığıyla meşhur milletimiz de gerekli saçma sapan yorumları sıralamaya başladı. ordan sonra da önü alınamayan bir yorum kirliliği başladı zaten. şu an teselli bulduğumuz tek nokta kadın basketbol takımının yoluna umut verici şekilde devam ediyor olması. kadın voleybol takımımız ise -bana göre- tamamen şanssız bir başlangıçla istenen sonuca ulaşamadı.

    medyanın bu ikiyüzlülüğünden nefret ediyorum. sporun futboldan ibaret olduğu bir ülkede yaşıyoruz. futbol da şike davalarının içinde beşik gibi sallanıp, sonunda şikenin neredeyse yasallaşmasıyla, belki de bitme noktasına geldi. yıl boyu gazetelerde iki satır yazıyla bile olsa atletizm, halter, güreş, tenis ya da diğer spor dallarından bahsedildiği yok. ülkemiz adına müsabakalara katılan üç atletin ismini saymak istesek eminim hepimiz zorlanacağız, pek çoğumuz bir isim bile söyleyemeyeceğiz. halterde en son halil mutlu döneminde kalmış insanlar var hala. bazıları naim süleymanoğlu'ndan sonrasını hatırlamıyor bile. masa tenisinde ülkemiz adına yarışan sporcunun çekik gözlü olduğunu bu olimpiyatlar olmasa hiç öğrenemeyecektik. çünkü hiçbir medya patronu, o iki kelimelik ismin yanında üç santimetrekareye basılmış bir fotoğrafı yayınlamadı gazetesinde. ama mevzu olimpiyatlar olunca, bu sporcularımız birer birer elenince hepsini topa tutmayı iyi biliyoruz. ikiyüzlülüğün dik alasını hiç utanmadan sergiliyoruz.

    nagihan karadere, bugün 400 metre engelli yarışında hatalı çıkış yaptığı için diskalifiye oldu. hatalı çıkış dediğime bakmayın, saliselerle yapılmış bir hata değil bu. abartı bir hata. hakem set dediği anda yapılan bir çıkış. ve bu sebeple küfürler yiyor bu kadın. ve hatalı çıkış sonrası yapılan röportajda, hem nagihan karadere'ye hem de tüm sporculara yüklenen gereksiz sorumluluğu görebiliyorsunuz. gözyaşları içinde yaptığı konuşmada takoza oturduğumda kendimde değildim diyor atlet. ve özür üstüne özür diliyor, bakanlardan ve türk halkından. siyasilerin sporcular üzerinde oluşturduğu baskıyı görebilmek için o videoyu izlemek yeterli oluyor.

    olimpiyatlara özel sporcular katılır. nagihan karadere de o özel sporculardan biri. öyle saçma sapan bir hatayla diskalifiye olmayacak kadar da profesyonel bir sporcu. ama yıl içinde doğru dürüst yarışma şansı bulamayan, medyanın ya da devletin üst kademelerinde bulunan adamların baskılarını hiçbir zaman hissetmemiş bir sporcu, birden bire böyle bir baskı altına girdiğinde hiç beklenmeyecek bir hata yapabiliyor. biz de hayattaki en büyük başarısı iddaa'da kuponu son maçta yatanlar olarak "böyle hata olur mu seni oraya gönderenin..." diyerek seviyemizi belli ediyoruz. altı kez olimpiyatlara katılma başarısı elde etmiş derya büyükuncu'yu eleştiren nihat doğan'dan hiçbir farkımız kalmıyor.

    olimpiyatlara milli dava gözüyle baktıkça, amatör sporlara dört yılda bir medyada yer verdikçe bizden bir yol olmaz. ekin ekmediğimiz tarlanın hasadını toplayamayız, bunu anlayamıyoruz bir türlü. öyle olimpiyata katılacak sporculara iftar düzenleyip onlara hediyeler vermekle olmuyor bu iş, olmayacak. yıllardır aynı şey çünkü. böyle kör gözlerle yönetilen spor için kadın basketbolcularımızın gruptan çıkması bile muhteşem bir başarı.
  • 141
    eveet, bir olimpiyatı daha geride bıraktık. dünyanın en önemli ve prestijli spor organizasyonunu 2 altın madalya ile noktaladık. kimilerine göre başarılı olduk, kimilerine göre ise başarısız. herkesin olimpiyata bakış açısı, düşüncesi ve sporcularımızdan beklentisi farklıdır. bu da çok normaldir ve saygı duymak gerekir.

    ben kendi penceremden baktığımda, bu olimpiyatlarda beklentilerimizi baştan yüksek tuttuğumuzu düşünüyorum. tarihimizde olimpiyatlara 66 kadın ve 48 erkekle * rekor sayıda sporcu ile katıldık ama birincisi, çok sporcu çok madalya anlamına gelmiyor malesef. yakın geçmişten örnek vermek gerekirse, 2004 atina olimpiyatlarına 66 sporcu ile katılmışız ve 3 altın madalya almışız. 2008 pekin olimpiyatlarına 68 sporcu ile katılmışız ve 1 altın madalya almışız. ikincisi, bizim zaten olimpiyatlarda sürekli madalya beklediğimiz branşlar belli. halter, evet bir hayal kırıklığı oldu bizim için ama zaten halterimizde bir düşüş vardı yıllardır. 1988'de naim süleymanoğlu ve halil mutlu ile gelen o süreçte çok şeyler beklemeye başladık ve bu olimpiyatlarda düşüşün zirvesi oldu. 28 yıl aradan sonra halterde ilk defa kürsüye çıkamadık.

    her şey bir yana bardağın dolu tarafından görmek lazım. rekor sayıda sporcu katılımı türkiye açısından kazançtır. olimpiyat heyecanının bir sporcuyu nasıl gerdiğini, hangi baskılar altına soktuğunu bilmemiz gerekir. ne kadar çok sporcuyu olimpiyat seviyesine taşırsak o kadar çok olimpik insan profili ortaya çıkarırız. bir ülkeye olimpiyat verilme şartlarından bence en önemlisi o ülkenin olimpiyatlarda kaç sporcuyla temsil edildiğidir. çünkü bu bir prestijdir, vizyondur.

    geçmişten günümüze baktığımızda * sporun bir kanunu oluştu, spor özel bir yapıya kavuştu. bunların hepsi bizde mevcut ama kurumsal hafıza, kurumsal kimlik bir anda kazanılmıyor. fakat biz istiyoruz ki bir anda her şeyi olgunlaştıralım. eskilerin bir sözü vardır : "her nimet bir külfete tabidir." diye. siz bir bedel ödemeden, bir çaba göstermeden, bir irade ortaya koymadan eğer sporcu bunu niye kazanamıyor, derseniz olmaz. şunu demek çok kolay; "bu sporcular hiç çalışmamış, sadece olimpiyat barajını geçmiş." bu cümleleri kurmak kolaycılıktan başka bir şey değildir. kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor : "biz bu sporculara ne veriyoruz * ve karşılığında ne bekliyoruz ?" kadın voleybolcularımıza ve basketbolcularımıza bakıyoruz, orada bir başarı var ve beklentinin üzerinde bir başarı var. neden var ? çünkü orada bir disiplin var, sistem oturmuş.

    hep sistem sistem dedim dedim durdum. bu sistemi de açmam gerektiğini düşünüyorum.

    sistemin bir yönetim boyutu vardır, bir idari boyutu vardır, bir performans boyutu vardır ve eğitim boyutu vardır. bütün bunların ötesinde, bütün sporların yapılma amacı temaşadır. bir de kültür boyutu vardır. bunların hepsi bir bütündür. öncelikle şu mantaliteyi değiştirmemiz gerekiyor mu diye sormak lazım, biz neyiz ? * spor medyası mıyız, yoksa futbol medyası mıyız ? daha buna karar veremedik. olimpiyatları 4 yılda bir hatırlamak dışında ne yaptık? sayfalarımızın yüzde kaçını olimpik branşlara ayırdık ? bir sorgulamak lazım. bunların hepsi sebep sonuç ilişkisi gibidir. bu bir hayat tarzıdır. bakıyoruz çin'in, eski sovyetler birliği'nin * ve abd'nin temsil, tanıtım ve diplomasi yarışında, hatta spor ekonomisi yarışında güç gösterisi, gövde gösterisi yaptığı bir argumandır spor ve düzenli bir sitem sayesinde bu noktalara gelmişlerdir.

    madalyonun bir de diğer yüzüne bakarsak eğer karşımıza şöyle bir soru çıkabilir. "bizim sporcularımızın hiç mi suçu yok." diye. işte bakıyoruz 15 yaşında litvanyalı bir yüzücü olimpiyat altın madalyasını kazanıyor, aynı yarışta yarışan 16 yaşındaki sporcumuz : " ben çok heyecanlandım, yapamadım." gibilerinden cevap veriyor. 15 yaşındaki sporcu neden heyecanlanmıyor diye sorar insan kendine. sporcumuz maçtan sonra röportajında : "müsabaka öncesi hakkımda yazılan bir tweet yüzünden moralim bozuldu." diyor. ben şimdi sorarım antrenörlerine : " sizin işiniz ne be kardeşim, amacınız ne, orada bulunma kıstasınız ne ?" diye. bu kızı en iyi şekilde motive edip, konsantre olmasını sağlamak değilmi yarışa ? doğrudur, belki sporcumuz madalya alamayacak yine ama türkiye rekorunu kıracak belki. o tweeti okutturursan kıza herkes hesap sorar sana, ayıptır. hep baskı baskı diyoruz. bu baskıyı kim attıracak sporcunun üzerinden. bunları takımların içinde aşacak, sporcuya aşılayacak insanlar lazım ve bizde yeterli sayıda olmadığını düşünüyorum.

    bir başka enterasan olay erkekler disk atmada karşımıza çıktı. ercüment olgundeniz'in ayakkabısının yırtık olduğunu televizyonlardan 2 milyar kişi izledi. ayıptır, türkiye 'ye yakışıyor mu ? kimsenin hakkı yok o çocuğa yırtık ayakkabı giydirmesinde. resmen rezil olduk. 2020 olimpiyatlarına adaylığımızı böyle bir sistem ve planlamayla mı almayı hedefliyoruz ? yazıklar olsun diyorum başka bir şey demiyorum.

    konular daldan dala atladı belki ama bizim olimpiyatlardaki temel hedefimiz şu olmalı diye düşünüyorum. sporcu sayımızı farklı branşlara yaymalıyız. düzenli bir sistem ile her branşta iz bırakırız ve başarılı oluruz. sonuçta biz tam bir spor ülkesi değiliz. spor sadece futbol ve basketboldan oluşmuyor. sokağa çıkıp insanlara sorsak "badminton nedir?" diye, çok merak ediyorum kaç tane değişik cevap çıkacak. bıraktım sokağı, spor medyasından bile bilemeyenler vardır eminim.

    sonuç olarak , 2012 londra olimpiyatları bizim için iyi kötü bitmiştir ve sporcularımızı sorgulamak yerine kendi sistemimizi sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. umarım önümüzdeki olimpiyatlarda daha fazla sporcu katılımı ve düzenli bir sistemle ile gelen başarılı sonuçlarla, ülkemizin marşını tüm dünyaya bir kez daha dinlettiririz. sporcularımız sayesinde ülkemizi gururlandırırız.

    not 1 : olimpiyatın son 3 gününde yarışan sporcularımız her türlü zorluğa, eleştirilere ve o ana kadar kazanmış olduğumuz tek bronz madalyanın üzerlerine yüklemiş olduğu aşırı baskıya rağmen göstermiş oldukları başarı ve kazandıkları madalyalarla, olimpiyatlarda yarışan ve bazı kesimler * tarafından başarısız olarak lanse edilen olimpik sporcularımıza yöneltilen eleştirileri bir nebze olsa dağıttırdılar ve unutturdular.

    not 2 : servet tazegül'ü özel olarak tebrik etmek lazım. 2009' dan beri yenilgi yüzü görmüyor ve ilk altın madalyamız onun üstün başarısıyla geldi. böylece daha önceleri olimpiyatlarda gösteri sporu olarak yer alan tekvando'nun 2000 sydney olimpiyatları'nda olimpik dala dahil edilmesiyle, bu branşta üst üste 4 olimpiyatta da ülkemiz madalya çıkartmış oldu. (u: diğerleri 2000 sydney olimpiyatlarında bronz madalya kazanan sporcumuz hamide bıçkın tosun. 2004 atina olimpiyatlarında gümüş madalya kazanan sporcumuz bahri tanrıkulu. 2008 pekin olimpiyatlarında gümüş madalya kazanan sporcumuz azize tanrıkulu ve bronz madalya kazanan servet tazegül. son olarak, 2012 londra olimpiyatlarında gümüş madalya kazanan sporcumuz nur tatan)
  • 84
    ilk günler biraz umutluydum ama branşların her birinin gerek mental gerek fiziksel olarak ne kadar zayıf durumda olduğunu görünce bugün itibariyle umarım pekin'den daha kötü bir dereceyle hatta sıfır madalyayla döneriz dediğim organizasyondur.

    zira organizasyon öncesi havasından geçilmeyen, televizyon televizyon dolaşıp yüksekten uçan, nasıl kalabalık kafilemiz olduğunu anlatan, gözleri yaşararak londra'daki baklavacıyla geçen hikayeleri anlatan ve spor anlamında tek bir elle tutulur olgu sunamayan, sürekli demagoji yapan kafile başkanları, spor bakanı ve hükümetin en tepesi bu başarısızlığı insanlara nasıl açıklayacak çok merak ediyorum.
  • 69
    suan da londra'da bulunan daha oncesinde ise hic olimpiyati canli canli yasamamis bir insan olarak sunu soyleyebirim ki,hicbir bok yok beyler. regent' da ki ulkelerin bayraklari disinda sehirde olimpiyat havasini hissedecek hicbir sey yok. 1.5 ay icerisinde 70 milyon turist sirkulasyonu bekleniyordu =ozellikle bugunku gibi yagmurlu havalarda= sokaklar bombos. cok buyuk hayal kirikligi yasiyorum sozluk, nerede samba yapan brezilyalilar nerede yuzleri memeleri boyali iskandinav kizlari... simdi ise tek hayalim 2 yil icerisinde bok gibi zengin olup 2014 de brezilya'daki dunya kupasina gitmek. hayallerle yasiyorum amk.
  • 81
    her olimpiyat oyunlarında olduğu gibi, sporu hayatın bir parçası haline getirmiş, halka spor yapma imkanını ücretsiz olarak sunan, en küçük yerleşim birimlerinden, büyük kentlerin her mahallesine kadar havuzlarını, statlarını, spor salonlarını, tenis kortlarını halka açmış olan ülkelerin başarılı olduğu olimpiyatlar. halkın spor yapma olanağı arttıkça toplumdaki sağlıklı birey sayısı arttığı gibi, yarışmacı dallarda da başarılı oyuncular çıkıyor doğal olarak.
  • 111
    ülkemizi temsil eden sporcularımızın başarısızlıklarının sebeplerinin mehmet batdal'ın trabzonspor maçında kaçırmış olduğu gol pozisyonunun arkasında yatan gerekçeler ile bire bir örtüştüğünü düşünüyorum.

    (bkz: #914911)*

    hemen hemen hepsi kaybettikten sonra benzer açıklamaları yaptı çünkü;

    "kendimde değildim, stres oldum"

    stadyum gibi insanı kuşatan, çepeçevre sarmalayan yüksek ambiyanslı ve güçlü atmosferli mekanlarda on binlerce kişi önünde soğukkanlı kalmak, benliği korumak, değil konuşmak, koşmak bile çok zor bir şeydir.

    çoğunun ilk olimpiyat tecrübesi herhalde, tamam gayet güzel bahaneler sundum şimdi yukarıda, bu açıdan bakınca başarısız olmak normal gibi ama yapan gayet de güzel yapıyor.

    psikoloji de sporun bir parçasıdır, millete sadece antrenman dayamakla olmuyor sanırım ve atletik açıdan gayet yeterli olduğumuzu düşünsem de sanırım profesyonel motivasyon bazında gayet amatörüz.

    "antrenmanda defalarca kaldırdın, şimdi de kaldırırsın" ne lan... bu mu denir madalya umudu halterciye? garip...
App Store'dan indirin Google Play'den alın