• 259
    şöyle bir pozisyonun yaşandığı maç;

    sanırım 60. dakikalar civarıydı, rodellega topu alıp cepheden kaleye baktı. önündeki oyuncu ile arasında 3-4 metre vardı, yani çok rahat vuruş yapabilirdi. kalede muslera'yı görünce önce tereddüt etti, vuramadı, sonra yanındaki adama verdi...

    bu pozisyon bile muslera'nın psikolojik olarak nasıl bir üstünlük olduğunun kanıtı. hoş geldin kalene.
  • 260
    her ne kadar denizlispor ligin en zayıf takımlarından biri olsa da bu kadar kolay pozisyona girebilmiş ve 6 gol atmış olmamız bizim adımıza sevindirici. özellikle feghouli gözlerimizin pasını sildi. attığı gol öncesinde sağ kanatta topu ısrarla istemesi, elini kaldırması, ne kadar istekli olduğunun göstergesi ve devamında da düzgün bir vuruşla golü attı.

    kalede tekrar nando'yu görmüş olmak ise paha biçilemez. umarım uzun yıllar daha hep orada kalır.
  • 261
    oyuncularimiz musleranin donusu serefine rekor kiralim diye dusunerek maca birazcik asilsa 11 12 gol atabilecegimiz bir macti acikcasi.

    bu pas futbolunu gecen sene sadece enine oynayabiliyorduk, bu sene arda ve emre kilinc gibi oyuncularla en azindan daha elle tutulur bir oyuna dondu. forvette de babel gibi topu en azindan kontrol edip etrafina servis edebilen birinin olmasi takimin bu tarz kucuk maclari rahat kazanmasini saglayacak gibi duruyor. tabi medine mudaafasi yapan takimlara karsi hala duran top ve uzaktan sut tehdidimizin olmamasi en buyuk eksigimiz.

    ligde sampiyonlugun anahtari kucuk maclari en az efor ve en az kayipla atlatmaktan gecer. besiktadi veya fenerbahceyi yenemememizden ziyade diger takimlari yenmemiz daha kritik. genel averajimizi da arttirarak ilerliyoruz. yeni malatya macini darahat kazanacagimizi ongoruyorum. buyuk ihtimalle fenerbahce macina kadar serimiz devam edecektir.
  • 262
    rakibin ne hücum ne defans yapabildiği bir garip maç oldu.
    biraz işi sıkı tutsaydık muhtemelen çift haneli rakamları çok rahat görebilirdik.

    umarım bu maç, ne kalan maçlar için ne de transfer sezonu için bizde bir rehavet oluşturmaz.

    bir dip notta babel için ayırayım.
    belki gol atamadı ama çok güzel servisler yaptı, pozisyonlar hazırladı.
    gollerin orta saha oyuncularından gelmesinde ki 1 numaralı aktördü.
    daha önce de söylemiştim yine söylüyorum, bu takım 1 numaralı forveti babel olmalı.
  • 263
    maç 6-1 galatasaray lehine ama ben yine de beğenmediğim birkaç noktaya parmak basmak istiyorum.

    -takımın savunması çok zayıf. denizli spor bile maçın belirli bölümlerinde istediği gibi top çevirdi, geriden pasla çıktı, geçiş oyununu rahatça oynadı ve çok önemli üç gol pozisyonuna girdi. ikisini muslera kurtardı biri gol oldu.

    -madalyon gibi futbolun da iki yüzü vardır. birisi hücum diğeri savunma. hücumunuz ne kadar iyi olursa olsun savunmanız yetersiz ise başarının gelmesi imkansızdır.

    -takımda taylan dışında hiç kimse savunma yapmıyor, yapmak istemiyor. herkes bekliyor ki birisi topu kazanıp bana atsın. rakip takım ataklarında topu ayağına alan oyuncunun önü hangar gibi açık bırakılıyor. biraz düzgün ayağı olan futbolcu her topla arkadaşlarını gol pozisyonuna sokabilir. maçı izlerken ben bunu defalarca görüp rahatsız oluyorum da fatih terim nasıl olmuyor anlamıyorum.

    -beşiktaş, alanya, hatay, karagümrük, gazi antep hatta fenerbahçe bile rakibe asla rahat pas yaptırmıyor hemen rakibi kapatıyor. biz neden kapatmıyoruz çünkü hücum futbolcularımız ve orta sahamız tamamen hücuma programlı teknik oyunculardan kurulu. rakibi kapatmak hiiiiiç akıllarına gelmiyor. daha önce de yazdım. hücum/savunma dengesini iyi kuramazsan zafer bekleme, hele avrupa’da başarıyı sakın aklından bile geçirme.

    -1996/2002 yılları arasındaki galatasaray’ı açın bir izleyin diyeceğim de oynatan kişi bizim başımızda. ne diyeceğimi cidden şaşırıyorum. okan, emre, suat, ergün, hakan ünsal, ümit davala rakibe değil uzun pas kısa pas yapacak alan bile bırakmazlardı. arkadan önden kıskaca alır topu geri kazanırlardı. şimdi bakıyorum herkes laylaylom havasında. rakip topu alıyor, pasını yapıyor, sahaya dağılıyor, verkaç yapıyor bizimkiler ise sadece refakaten koşuyor. bu futbolla belki denizli’ye, gençlerbirliği’ne altı atabiliriz ama ikinci kategori bir avrupa takımına karşı komik durumlara düşeriz. açın izleyin adamların ne kadar hızlı ve çabuk tek pas yaptıklarına, boş alan bırakmadıklarına ve de üç pasta nasıl ceza alanına girdiklerine. fransa’nın lig 1 takımlarının tamamı bizim ligi domine eder. ingiltere, almanya, ispanya ve italya’yı siz düşünün.

    tekrar ediyorum:

    1-hızlı ve tek pas oyunu
    2-hücum savunma dengesi
    3-yüksek teknik, fizik gücü ve kondisyon
    4-motivasyon

    bu dört kategoride seviyemizi iki gömlek yukarı çıkarmadıkça avrupa’da başarı bek-le-me-yin.

    türkiye’deki başarılar mı geçiniz efendim. büyüklerimiz, tff ve mhk ne derse o olur. yani bir ona bir sana, bir şuna bir buna.
  • 264
    bu tarz maçlar bazı oyuncularımızın öz güven kazanması, uyum sorununu atlatmak adına güzel olabiliyor. üstelik böyle görkemli bir galibiyetin etkileri takım olma yolunda daha hızlı ilerlememize yardımcı oluyor. takım olma dedim çünkü sezon başından bu yana bir türlü istikrarı yakalayamadık. sakatlıklar, cezalar, geç transferler...

    hocamızın bu tarz futbol anlayışında (terimball) uzun bir süre kazanamadığımız şampiyonlar ligi maçlarının etkili olduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam.

    güzel bir galibiyet kritik bir dönemde alındı. hocamız, oyuncularımız ve yönetimimiz adına önemliydi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın