henüz 7 yaşında beni mutluluktan çılgına çevirip ağlatan maçtır. maç görüntülerini zaman zaman izlerim ve hala ilk izlediğim günkü gibi tüylerim diken diken, gözlerim dolu dolur olur.
*maçın daha başında skor 2-0 olduğunda herkes "eyvah fark yiyeceğiz" endişesine kapılmıştı ama ben ve
ümit aktan biliyorduk ki bu sefer pes etmek yoktu, galatasaray direnecekti.
arif erdem'in yaklaşık 30 metreden attığı şut,
ümit aktan'ın tabiriyle köşedeki örümceği alarak gol olmuştu. yine
ümit aktan'ın tabiriyle değil
smeichel, bütün maykıllar gelse o golü ordan alamazdı. bu gol ümitsizliğe kapılanları kendine getirmişti. ama ben ve
ümit aktan zaten ümitsiz değildik. bu golden sonra sahadaki oyuncularımızın kendilerine güvenleri gelmiş, daha rahat oynamaya başlamıştık. ilk yarının sonlarına doğru
arif erdem'in ara pasında üç manchesterlı "3 in 1" diye tabir edebileceğimiz şekilde birbiriyle düğüm olup
kubilay türkyılmaz'a al da at dediler ve artık skor 2-2'ydi. bu dakikadan sonra manchester iyice bozulmuş, sahada oyuncular birbirine bağırıp çağırır hale gelmişlerdi. külahları değişmiştik resmen.
çevremdekilerin aksine bana bu durum çok doğal geliyor, zaten olması gereken buymuş gibi hissediyordum. benim bildiğim, tuttuğum galatasaray öyle oynardı hep, işte o yüzden galatasaraylıydım zaten ben de.
sonra ilk yarı bitti.. herkes razıydı o skora, "keşke 2. yarı oynanmasa da maç böyle bitse" diye düşünüyorlardı. ama ben ve
ümit aktan sabırsızlanıyorduk o 15 dakikalık devre arasının bir an önce bitmesi için, o güzelim sarı formalıları yeşil çimlerde tekrar görebilmek için.
ikinci yarı başladı, ümit abiyle sözleşmişçesine rahattık ve bir o kadar da heyecanlı.. aman tanrım atak üstüne atak yapan, golleri kaçıran taraf bizdik. kaçırdığımız goller 3`ün habercisiydi adeta. sonra.. maçın adamı arif bir kez daha çıktı sahneye, top yine girmek istemedi, gitti direğe vurdu kendini ama
kubilay türkyılmaz'dan kaçamadı. artık skor 3-2'ydi
old trafford'da. golü çağıra çağıra getirmiştik, ağlamak istiyorduk ümit abiyle.. sesimiz, ses tellerimiz feda olsundu bu takıma.
bu skorun utancıyla kalan dakikalarda manchester
eric cantona'yla 3-3'ü buldu. sırf çok ayıp olmasın diye kendi sahalarında oynamalarına ve koskoca manchester olmalarına hürmeten razı olduk bu skora. ümit abi "hiç önemli değil çocuklar, hiç önemli değil" diyerek sesiyle başımı okşadı, ses tonuyla göz kırptı bana. sonra bitti maç..
o maçtan sonra türkiye'de çok şey değişti, tabular yıkıldı. galatasaraylı olmanın değil türk olmanın gururunu yaşattı tüm türkiye'ye galatasaray. istendiği zaman neler yapılabileceğini gördü türk insanı. yine de bugün de benzerlerini gördüğümüz gibi bazıları bunu tesadüf olarak gördü. oysa ben ve ümit abi biliyorduk ki bu bir son değil, başlangıçtı.
uefa kupası'nı kazanmaya kadar gidecek olan bir başlangıç..