• 4
    değerli galatasaray sözlük merhaba. bugün aranıza katılma şerefine nail oldum. mutluluğumu tarif etmem mümkün değil. yıllardır takip ettiğim ve internete girdiğimde ilk uğradığım site olan bu güzel ortamda yazmak benim için büyük bir onurdur. şu an ilk kez deniyorum yazmayı. önceki entrylerde de yazıldığı gibi görme engelliyim. görme engelliler, bilgisayarı jaws isimli bir özel programla kullanabiliyor. jaws programının her internet sitesine özgü çalışma metodu var. bu nedenle buraya yazmak için de bazı teknik şeyleri halletmem gerekiyor. umarım doğru olarak yazıp gönderebilmişimdir. uygun görürseniz kısaca kendimi de tanıtabilirim. şu an yolla butonuna basıyorum umarım olacak.
  • 186
    murat bambaşka bir çocuk. kendimi ondan çok şey öğrenecek bir kişi olarak görüyorum. kendisiyle her görüşmemizde hayretlere düşüyorum. ve hatta kendisiyle tanışabildiğim için oldukça şanslı addediyorum kendimi.

    murat son derece vicdanlı bir insan. ve her şeyden önemlisi çok güzel bir evlat. çok değerli ebeveynlere sahip. bence bu konuda çok şanslı.

    bildiğim kadarıyla türkiye'de görme engelli bir spor yorumcusu ne yazık ki yok. hatta dünya futbolunda da görme engelli bir yorumcu yok.

    murat aslında hepimiz için önemli bir fırsat. bizim göremediklerimizi görebilecek yeteneklere sahip. bunu neden söylüyorum biliyor musunuz? ben, 2001 yılında oynanan bir maçı geçtim, bundan birkaç sene önce oynanmış bir maçtaki ayrıntıları bile hatırlamazken murat hepsini tek tek, dakika dakika hatırlıyor ve sayabiliyor.

    benim murat ulusan'dan daha öğrenecek daha çok şeyim var.

    bu çocuğun bana öğrettiklerine müteşekkirim ve öğretecekleri için de heyecanla bekliyorum.
  • 44
    değerli kardeşlerim ve büyüklerim, güzel mesajlarınız için, tüm iyi dilekleriniz için teşekkür ediyorum. hakkımda yazdığınız her yorumu okudukça daha da çok mutlu oluyorum. sanki altyapı seçmelerinde galatasaray tarafından beğenilmiş ve takıma alınmış gibi mutlu oldum. site özelliklerini yeni yeni çözme aşamasındayım. zaman geçtikçe alışıp uzun uzun yazacağım. hepinizi çok seviyorum. iyi ki varsınız.
  • 283
    alıngan veya dikkat çekmeye çalışan bir insan olmadım asla hayatım boyunca. bu gibi şeylerden de hiç hoşlanmam.
    bazen kendime soruyorum.
    acaba çok mu hassas bir insanım?
    haddinden fazla mı hassasiyet gösteriyorum her şeye?
    gereksiz yere alınganlık mı yapıyorum?
    belki de bunların hepsinin cevabı "evet"tir.
    yazdıklarıma katılınmaması çok doğal bir durum.
    her zaman karşı düşünceye önem veririm ve büyük saygı duyarım.
    hatta entry'min ofsaytlanması da benim için oldukça normal bir durumdur.
    ama üzüldüğüm tek şey iğneleyici şekilde bana tabiri caizse laf sokulması, benle dalga geçilmesidir.
    ben buraya kendimle dalga geçilsin diye gelmedim.
    gerçekten iyi niyetle galatasaray sözlük'e katkıda bulunmak, galatasaraylı büyüklerim ve kardeşlerimle birlikte sevinmek ve yeri geldiğinde sporun bir gerçeği olarak üzülmek için geldim.
    her ne kadar silinmiş olsa da benle dalga geçilen entry'leri silinmeden önce okudum ve çok üzüldüm.
    bugüne dek yüzlerce entry yazdım burada.
    tek bir entry'mi gösteremez kimse ki bu entry kaba bir dille yazılmış olsun veya kutuplaştırıcı, yaralayıcı, kırıcı, karşı fikri aşağılayıcı üslupla yazılmış olsun.
    her zaman kendi görüşlerimi yazdım. asla yazdığım başlıktaki diğer entry'lerde yazılanlara karşı saldırgan bir üslup benimsemedim.
    "bir kişiyi üzeceğime kendim üzüleyim." mottosuyla hareket ettim hep.
    böyle davranmaktan pişman değilim kesinlikle.
    vicdanım çok rahat. ama gerçekten kalbim kırıldı.
    hagi abim ve sevgili kardeşlerim, büyüklerim için duruyorum burada.
    hagi abim beni buraya tam bir gönül insanının yapacağı şekilde, tek bir şart dahi ileri sürmeksizin kabul etti.
    onun hatırına duruyorum.
    çok sevdiğim sözlük yazarlarının hatırına duruyorum.
    yanlış anlaşılmasın ben herkesi seviyorum.
    belki yine ukalalık gibi anlaşılabilir ama söylemeden edemeyeceğim.
    iyilik her zaman kazanır.
    size taş atana bile siz ekmek atın.
    kalp kırmayın. aksine gönülleri kazanın.
    futbol, basketbol, voleybol, bunlar geçer gider.
    oyundur sonuçta. oynanır ve biter.
    yeni sezon yine devam eder.
    asıl önemli olan her zaman sevgidir.
    sevginin açamayacağı kapı yoktur.
    bu konuyu uzatma düşüncesinde değilim. fakat çok üzüldüğümü de belirtmek istedim.
    benle dalga geçenler dahil olmak üzere herkesi seviyorum. sizi seviyorum.
  • 1
    1992 doğumlu galatasaray spor kulübü kongre üyesi. aynı zamanda hukukçudur. 2014 yılında galatasaray üzerine yazdığı makale de ultraslan'ın düzenlediği yarışmada birinci seçilmiştir.

    duygun yarsuvat döneminde kongre üyeliğine kabulü: http://www.hurriyet.com.tr/...y-uyeligine-28811689

    st. joseph'i kazandığının haberi: https://www.memurlar.net/...oseph-i-kazandi.html

    bu da birincilik getiren yazısı: http://www.ultraslan.com/Oku.asp?okuID=3477

    sayın ulusan bir görme engelli. fakat hafızası o kadar güçlü ki, ilk gittiği maç olan 12 ekim 2001 galatasaray göztepe maçı ve diğer gittiği maçları da sanki dün izlemiş gibi hatırlıyor. maçın skorunu, gollerini ve maçtaki diğer önemli anları da aynı şekilde aktarıyor. bu maç mesela vedat'ın henüz maçın ilk dakikasında eski açık tarafındaki kaleye gol attığı maçtı. ben bile mesela bir an çıkaramadım :(

    bu da kendisinin youtube kanalı: https://www.youtube.com/...FmzEGfzeMgocQ/videos

    görme engelli vatandaşların futbola bakış açısı ve nasıl takip ettikleri hakkında da bir video çekmiş. kendisinin takipçisi olacağım.
  • 274
    birkaç gün önce, değerli sözlük yazarlarımızdan "benim nickim yok" 11 eylül 2019'daki florya ziyaretimde çekilen fotoğraflarımı burada paylaşmamı istemişti.
    "on direge kesilen orta" kardeşimin yardımı sayesinde ilgili fotoğrafları sözlüğümüzle paylaşıyorum:

    https://gss.gs/23Y.jpeg
    https://gss.gs/AS0.jpeg
    https://gss.gs/lyM.jpeg
    https://gss.gs/qad.jpeg
    https://gss.gs/zpC.jpeg
    https://gss.gs/7at.jpeg
    https://gss.gs/Xxg.jpeg
    https://gss.gs/I5J.jpeg
    https://gss.gs/scy.jpeg
    https://gss.gs/ToL.jpeg
    https://gss.gs/dkG.jpeg
    https://gss.gs/sIs.jpeg
    https://gss.gs/qxg.jpeg
    https://gss.gs/NS2.jpeg
    https://gss.gs/8FO.jpeg
    https://gss.gs/LBB.jpeg
    https://gss.gs/dmw.jpeg
  • 278
    kendisiyle tanışmadım ama çok saygı duyuyorum

    ben henüz hiçbir şey başaramadım. kaç yaşıma geldim ve hala okuyorum. bunun yanında kendime hiçbir şey katamadım ve bu kafayla da katabileceğimi düşünmüyorum*

    murat ulusan ise çok şey başardı. çok güzel bir liseden mezun oldu, avukatlık yapıyor ve birkaç dil biliyor. yarışmalarda birinci gelmiş, televizyonlara çıkmış ve önünde başarabileceği çok şey var.

    kendimle kıyas yaptım;

    o göremiyor, ben görüyorum.
    o başarıyor, ben başaramıyorum.
    o her şeyi yapıyor, ben ise hiçbir şey yapamıyorum.

    dolayısıyla ortada bir eksiklik varsa bu eksiklik tamamen bende ve benim gibilerdedir. ortada bir başarı hikayesi varsa da o tamamen murat ulusandadır.
  • 293
    herkesin olduğu gibi benim de kendi açımdan dönüm noktası olarak nitelendirdiğim günler var.
    işte 11 haziran günü benim için böyle bir gün.
    kelimenin tam anlamıyla
    (bkz: tarihte bugün)
    11 haziran 2006'da, saint-joseph'i kazanmamı sağlayacak sınav olan oks sınavına girdim.
    ailemin ve öğretmenlerimin üstün çabası ve kendi gayretlerimle, yabancı dille eğitim yapan bir liseyi, sınav ile kazanan ilk görme engelli öğrenci oldum.
    bu sınavda elde ettiğim başarı, tüm engelliler açısından büyük öneme sahiptir benim için.
    bugün hem benim tarih sayfama hem de engellilerin tarih sayfasına çok özel bir sayfa eklemiştir.
    hayatımda çok önemli bir merhaledir 11 haziran 2006.
    bu entry'yi girmemin nedeni kendimi öne çıkarmak değil asla.
    bu entry'yi, engellilerin pek çok şeyi başarabileceklerini, giriştikleri işlerde üstün başarılar elde edebileceklerini, insanlığı kendilerine hayran bırakacak düzeyde tarihi işlere imza atabileceklerini, engellilerin yetenekli, azimli, duygusal insanlar olduklarını belirtmek için giriyorum.
    engellilerin yüksek kavrayış gücüne sahip olan insanlar olduklarını belirtmek için giriyorum.
    engelliler, her şeyin en iyisini, en iyi şekilde yapmıştır ve bundan sonra da yapacaklardır.
    şahsım adına, giriştiğim pek çok işte yalnızca kendim için değil tüm engelliler için çaba gösterdim hayatım boyunca.
    yaptığım pek çok şeyde engelli kardeşlerimi ve büyüklerimi aklıma getiriyorum.
    bir şey başardığımda onlar adına da çok seviniyorum.
    mesela ben saint-joseph'i kazandığımı öğrendiğimde, "başardık, engelli kardeşlerim ve büyüklerim, başardık!" diye bağırmıştım mutluluktan.
    engellileri, "engelsiz" diyerek onurlandırmak şüphesiz çok güzel.
    engelsiz bireylerin bizi sevdiklerini, bize saygı duyduklarını, sevgi beslediklerini biliyorum, yürekten hissediyorum.
    emin olunuz ki ben de size karşı aynı hisleri taşıyorum. hislerimiz karşılıklı.
    ama bunlar yetmez. yetmemeli.
    engellilere fırsat verilmeli.
    şüphesiz ki biz "armut piş ağzıma düş." olsun demiyoruz.
    çalışarak bir yerlere gelmek istiyoruz.
    emek ederek karşılığını almak istiyoruz.
    emeksiz bir yükseliş istemiyoruz.
    fakat fırsat istiyoruz. bize imkan tanınmasını istiyoruz.
    kurduğumuz hayallere destek olunmasını istiyoruz.
    engelliler becerikli insanlardır.
    bu dünyada sadece engelsiz bireyler yok, engelli bireyler de var.
    onları fark edin.
    onlarla birlikte olduğunuz her zaman ve her ortamda, onları lütfen unutmayın.
    onlara imkan tanıyın.
    ortaya ne muhteşem şeylerin çıkacağını görmeniz uzun zaman almayacak.
    ve izninizle tekrar hatırlatmak istiyorum, bizle birlikte olduğunuz anlarda, bizi lütfen geri plana atmayın, bizim sesimizi lütfen duyun.
    "bunlar hiç olmuyor." demiyorum.
    "daha çok olmalı." diyorum.
    bizi unutmayın.
    sizden bir farkımız yok.
  • 256
    geride bıraktığımız 20 nisan günü benim için çok önemli.
    şu an 21 nisan 2020'deyiz. ama sizlerle paylaşmak istiyorum benim için 20 nisan'ın önemini.
    kendi açımdan tarihte bugün diyeceğim bir gün.
    20 nisan 2015'te bundan tam 5 yıl önce galatasaray genel kurul üyeliğine kabul edildim.
    kendisinden ceza genel hukuku ve ceza usul hukuku dersi aldığım, galatasaray'ın o dönemki başkanı olan profesör doktor duygun yarsuvat hocam, beni galatasaray genel kurul üyeliğine kabul etti.
    30 ocak 2016'da üyelik beratımı alarak, resmen galatasaray genel kurul üyesi oldum.
    2014 yılındaki geleneksel alpaslan dikmen makale yarışmasında, "galatasaray bir his takımıdır" adlı makalem birinci seçildi ve bu nedenle 1905 kültür sanat ve spor derneği bana ödül vermeyi uygun buldu.
    1905 kültür sanat ve spor derneğinin çok değerli başkanı mesut gümüştaş'ın öncülük etmesi sonucunda, duygun yarsuvat hocamın takdiriyle, 16835 numaralı galatasaray genel kurul üyesi olmanın gururunu ve mutluluğunu yaşadım.
    öncülük ettiği için sayın mesut gümüştaş'a ve beni galatasaray genel kurul üyeliğine layık gören çok değerli hocam duygun yarsuvat'a tekrar şükranlarımı ve en derin saygılarımı sunuyorum.
    bu arada duygun hocam da tıpkı benim gibi fatih terim'i çok sever.
    bu durum da benim için ayrı bir mutluluk kaynağı.
    galatasaray, benim hayatımda çok ama çok büyük bir yere sahip.
    duygun yarsuvat, başkanlığı döneminde, bir konuşmasında atatürk'ün gençliğe hitabesinden örnek vermiş ve nasıl ki yüce önder atatürk, türk gençliğine "muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur." dediyse, o da "muhtaç olduğun kudret damarlarındaki sarı kırmızı kanda mevcuttur." demişti.
    ben hocamın bu sözünden çok etkilenmiştim.
    henüz o gün galatasaray genel kurul üyesi değildim.
    resmen üye olduğum gün, kendime söz verdim.
    hocamın bu sözünü hiçbir zaman aklımdan çıkarmayacağıma söz verdim.
    muhtaç olduğum kudret damarlarımdaki sarı kırmızı kanda mevcuttur!
  • 271
    ilk olarak şunu belirtmek isterim.
    insanların dış dünyadan aldıkları bilgilerin %85'ini görme kanalıyla aldığı tahmin edilmektedir.
    demek ki biz görme engelliler, %85'lik bir açığı kapatmak durumundayız dış dünyadan yeterince bilgi alabilmek için.
    sene 2009, ocak ayındayız. günlerden cuma.
    o zamanlar, saint-joseph lisesinde 10. sınıftayım.
    servisle eve dönüyorum.
    arkadaşımın telefonu çaldı.
    açtı, "tamam tamam geliyorum birazdan, eve varınca üstümü değişip geleceğim işte oğlum geliyorum."
    "ne o?" dedim.
    "ha yok ya bir şey değil halı sahaya gideceğiz de." dedi.
    "nasıl bir şey değil, ne güzel maç yapacaksınız işte?" dedim.
    "ne var ki ya hep gidiyorum halı sahaya." dedi.
    ben eve geldim.
    babamın yıllar önce aldığı, çok sevdiğim bir futbol topum vardı.
    kendi odamın kapısını kale olarak kullanıp boş kaleye şut çektim o topla.
    "mutsuz mu oldun?" diye sorarsanız, hayır olmadım.
    hep söylüyorum ya burada da, ben küçücük şeylerden mutlulu payı çıkarmaya çalışan ve genelde bu payı çıkaran bir insanım.
    biraz geriye gidelim, 1998 yılına.
    1. sınıfa yeni başlayacağım, görme engelliler okuluna.
    prosedür gereği beni mülakata tabi tuttular.
    o zaman 6 yaşındaydım. bana sorulanları çok net anımsayamıyorum.
    tek bir soruyu hatırlıyorum, ama hala kızgınlıkla.
    "elmanın şekli nedir?"
    "dikdörtgen" dedim.
    "soruları soran kadın, dikdörtgen olur mu çocuğum, elma yuvarlaktır değil mi?" dedi.
    "evet." dedim.
    "o zaman neden dikdörtgen diyorsun?" diye sordu.
    cevap vermedim.
    bir daha sordu neden dikdörtgen dediğimi, yine cevap vermedim.
    bana küçükken ailem elmayı bölerek verirdi ve elma dilimleri dikdörtgeni andırırdı zihnimde.
    oradan yola çıkarak o cevabı vermiştim. bütün bir elmanın şeklinin yuvarlak olduğunu bilemedim.
    "mutsuz mu oldun?" die sorarsanız, hayır olmadım.
    zira, soruyu soran kişinin düşüncesizliği beni mutsuz edemezdi, buna gerek yoktu.
    şimdi gidiyoruz 2003 yılına.
    piyano kursuna gidiyordum.
    derste hoca müzik işaretlerini anlatıyordu.
    "kuyruklu bilmem ne", "noktalı bilmem ne" gibi işaretler anlattı öğretmen.
    ben sakin bir ses tonuyla "tam anlayamadım öğretmenim." dedim.
    çok iyi niyetli bir insandı, tüm gücüyle anlattı.
    ama yeterli olamadı ve dersi kısa sürede bıraktım.
    onun suçu değildi, görme engellilere nasıl müzik dersi verileceği, piyano işaretlerinin nasıl anlatılacağı özel eğitim gerektiren bir konuydu; çünkü görme engellilerin kullandığı "braille alfabesinde" notaların ve müzik terimlerinin nasıl yazıldığını bilmem lazımdı ki konuları anlayabileyim.
    "mutsuz mu oldun?" diye sorarsanız, hayır yine olmadım.
    alaylı şekilde org, akordiyon, kanun, gitar çaldım daha sonra.
    galatasaray marşlarını, müzik kulağımın yardımıyla notası notasına çıkartırdım çocukken :)
    bir gün okuldan bir arkadaşımı aradım. ödevlerle ilgili bir şey sordum.
    "şu anda sesin az geliyor, biz şu an bizimkilerle kafedeyiz, ben seni sonra ararım." dedi.
    "allah allah beni neden çağırmadılar ki?" dedim kendi kendime.
    yine mutsuz olmadım.
    "bana ne ya, çağırmazsa çağırmasınlar, demek ki onlar benim arkadaşlarım olmaya uygun insanlar değillermiş." diye düşündüm.
    şimdi geriye dönüp bakıyorum da iyi düşünmüşüm.
    son 2 örnek verdikten sonra daha somut şeyler anlatacağım.
    o zamanlar çocuktum.
    dersler bitti ama ders sonrası okulda fen dersi için kurs vardı.
    arkadaşlarımla birlikte bahçeye çıktım.
    servislerin oraya kadar gelip dolaştık biraz.
    sonra arkadaşım "ben gidiyorum, sana zaten yardımcı olacaklarmış." dedi.
    haklıydı, normalde yardımcı olacaklardı.
    ama gelen giden olmadı.
    defalarca arabalar santimlerle yanımdan, önümden geçti.
    iyi ki paçayı kurtardım, bir şey olmadı.
    bir kadın, "dikkat etsene, çekilsene oğlum." dedi.
    baktı, baktı, baktı, baktı, göremediğimi anlayamadı.
    mutsuz olmadım.
    aksine çok mutluydum; çünkü bir zarar gelmeden sınıfa geri dönebildim.
    anlayışsız kadının sözlerini de kafama takmadım.
    kafaya takılacak insan değildi ki.
    2. sınıftayken merdivenlerin yanına geldim bir gün.
    merdiveni fark edemedim, ayağım bir anda boşa geldi.
    tertemiz şekilde, 1 katı yuvarlanarak indim.
    vücudumun 4 farklı yerinde şişlik oluştu, en önemlisi kafamdaki şişlikti tabii ki.
    sözün özü, bildiğin merdivenlerden düştüm ama paçayı kurtardım.
    vücudumun küçük olması sanıyorum ki o zaman benim avantajım oldu.
    ama hiç kimseye söylemedim bunu.
    bir hikayem daha var, sami yen'de yaşadığım bir anı ama onu "sarı kırmızı itiraf" başlığına yazacağım.
    bunları neden anlattım?
    kendimi acındırmak, okuyanları üzmek için anlatmadım.
    engellilerin neler yaşayabilecekleri, neler yaşadıkları hakkında bilgi vermek için anlattım.
    acının etrafında dolaşanlar, acıyı anlayamazlar.
    ben yalnız bir adamım.
    bu yalnızlıkta şüphesiz benim payım vardır.
    çekingen ve kırılgan bir yapıya sahip oluşumun payı vardır.
    hareket kabiliyetimin kısıtlı oluşunun payı vardır.
    benim bu hareket etme, bir yerden bir yere gitme olayını tam olarak rayına koyamamamın da kısmen eleştirilebilecek tarafları vardır.
    benden çok daha iyi noktalarda bulunan engelli insanlarımız da vardır ve bu da benim için oldukça sevindiricidir.
    ama benim gibi yalnızlık çeken, bir yerden bir yere gitmek için yardıma ihtiyacı olan, olmak istediği pek çok yerde olamayan milyonlarca insan var bu dünyada.
    fakat şöyle bir kısır döngü de mevcut.
    kendimle ilgili olarak bahsettiğim çekingenlik, kırılganlık, hassaslık, mobilite eksikliği gibi konuların temeli de görme yetimin olmamasından ileri gelmektedir kanımca.
    burada hiç kuşkusuz engelin derecesi de önem kazanıyor.
    mesela ben az da olsa görebilseydim, bu sözünü ettiğim sıkıntıları daha az yaşardım.
    aslında bunları hem bilgi vermek, farkındalık kazandırmak hem de dertleşmek, içimi dökmek için anlatıyorum.
    hem öz eleştiri yapıyorum. hem de çok sevdiğim sözlükle paylaşıyorum kalbimden geçenleri.
    sanıyorum ki ben yaşlandığımda, bana "bu hayatta seni en çok zorlayan şey nedir?" diye sorulduğunda, tereddütsüz şekilde "yalnızlık" diyeceğim.
    ben aslında depresif , mutsuz, melankolik bir insan değilim.
    hiçbir zaman olmadım, şimdi de değilim.
    sanıyorum ki bundan sonra da olmayacağım.
    zaten yazdıklarımdan anlarsınız genelde hayata karşı pozitif bir bakış açısına sahip olduğumu.
    ama kalbimin derinlerinde bir hüzün var, o bazen gün yüzüne çıkıyor.
    yani sonuç olarak ben mutlu, huzurlu bir insanım.
    ama yalnızlık da insanı yoruyor.
    mesela ben galatasaray sözlük'e yazar olduğum zaman, sözlüğün teknik özelliklerini tanımaya çalışıyordum.
    mesaj gönderme işini doğru yapınca, ilk entry'mi yazınca falan inanılmaz mutlu olmuştum.
    bunun sebebi şuydu.
    ister entry yazıp pek çok insanla, ister mesaj atıp bir insanla sohbet edebilecek, hislerimi paylaşabilecektim.
    dışarıdan bakıldığında oldukça sıradan bir şey buraya yazar olmak; ama benim için büyük bir olay.
    sırası gelmişken, bana kapılarını açan hagi abime ve tüm plase dergi ailesine teşekkür ediyorum tekrar.
    ben bu yazıyı yazmaya, ergin ataman'ın görme engelli galatasaray taraftarı uğurla tanışma öyküsünü okuyunca karar verdim.
    o yaşananları okuyunca, kendimi gördüm orada.
    ben aslında mümkün olduğunca maça gitmek istiyorum; ama her zaman gitmem mümkün olmuyor.
    saint-joseph'ten arkadaşım var, müthiş iyi kalpli bir insan.
    o sağ olsun yardımcı oluyor ve beraber gidiyoruz.
    o da çok koyu galatasaraylı bu arada.
    "yalnızlık" derken bu tip şeyleri kastediyorum işte.
    biz engelliler, çoğu zaman kalabalıklar içerisinde yalnız insanlarız.
    bu yalnızlık, hayatın her alanında kendisini belli ediyor.
    okulda, dışarıda ve sair her yerde kendisini gösteriyor.
    bazen de yalnızlığın kendisi doğrudan doğruya yalnızlık oluyor.
    yalnızlığın da yalnızlığını çekmek işte böyle bir şey.
    hani bir arkadaş grubu bazen toplanır, bir arada vakit geçirir ya, bu sizin için sıradan, her zaman olabilecek bir şey değil mi?
    ben de hiç yapamıyorum bunu diyemem, elbette arkadaşlarımla görüştüğüm oluyor ama sizden daha seyrek.
    onlardan ayrılıp eve geldiğimde, gece başımı yastığa koyunca o günü düşünüyorum ve mutlu oluyorum; çünkü bir daha ki bu tip bir buluşmanın normalden biraz daha zaman sonra olabileceğini biliyorum, o geçirdiğim zamanın kıymetini biliyorum.
    ya da bir gün canım sıkıldı veya bunaldım, tek başıma çıkıp bir yürüyüş yapmak istiyorum, pek mümkün olmuyor.
    bu tip durumlarda da sözlük okuyorum :)
    gerçekten daha rahat ve huzurlu hissediyorum kendimi.
    bazen bir arkadaşımın evinde hep beraber oturuyoruz.
    onlar öylesine görsel konulardan bahsediyor ki o kadar insanın içinde yalnızlık çekiyorum.
    onların sohbeti bitip konu değişince ben de dahil olabiliyorum sohbete.
    veya film, dizi gibi izlenceler de böyle.
    genelde insanımızda okumaktan ziyade izlemek ön planda çağımızda.
    ama ben antika adamım. benim için okumak daha önemli.
    çevremde film ve dizi muhabbeti açılınca sıkılıyorum, konuya dahil olmam güçleşiyor.
    filmler ve dizilerin çoğu görsellik barındırıyor. bu durum da beni zorluyor açıkçası.
    siz istediğiniz zaman bir kişiyle, ailenizle, arkadaşınızla veya herhangi bir insanla göz kontağı kurabiliyorsunuz.
    benim mutlaka konuşmam lazım. başka çarem yok.
    ama bundan da mutsuz değilim; çünkü bana göre sesle kurulan iletişim daha sahici.
    yani aslında daha çok şey anlatırım da şimdilik bu kadar ilham geldi.
    yakın zamanda devam ederim buradan.
    bir anda yaşadığım her şeyi topluca anlatmak, takdir edersiniz ki zor.
    bu yazımı okumanızı istememin nedeni, az da olsa engelliler hakkında fikrinizin olmasını istemem.
    parça parça yazmak sanırım daha yerinde olacak. zihnim yoruldu şu an.
    dediğim gibi devam ederim.
    çok sevdiğim 2 şarkının linkini koyuyorum aşağıya, dinlersiniz isterseniz.
    https://www.youtube.com/watch?v=trgBLCYiVIY
    https://www.youtube.com/watch?v=QFtnPIb1_2U
    bu yazı için son söz, ben mutluyum.
    galatasaraylıyım bir kere.
  • 282
    (bkz: #2903412)

    önemli bir konuda farkındalık arttırmaya çalışmış yazar. bir tıpçı olarak sizlerin çok ciddiye almadığı bu tür alışkanlıkların insanlar üzerinde etkisinin neler olabileceğine gözlerimle şahit olmuş biri olarak kendisine teşekkür ediyorum. çabası sonuç verir vermez ama başkaları ve dünyanın iyiliği için emek vermiş olmasından ötürü saygıdeğer bir iş yapmıştır.
    yazadursun.
  • 215
    doğum gününü kutlayan herkese teşekkür eden, tüm sözlüğe kucak dolusu sevgilerini ileten yazar.
    bu aralar pek yazamıyorum ama galatasaray sözlük'ü takip etmeyi asla bırakmıyorum, bırakmam.
    bütün gün internete bakacak durumum olmasa, ilk bakma fırsatım olunca yazarı olmaktan onur duyduğum buraya ve tabii ki yazarı olmaktan yine onur duyduğum plase dergi'ye bakıyorum.
    iyi ki varsınız!
    iyi ki galatasaray var!
    galatasaray'ı yaşıyoruz, galatasarayla yaşıyoruz!
  • 281
    (bkz: #2903316↓)
    futboldan anlamayan galatasaray sözlük yazarı.
    sözlükteki bir entry'ye katılmıyorsak, bu entry'ye katılmadığımızı, fikrine katılmadığımız kişiyi üzerek, kırarak ifade etmenin herhangi bir iyi tarafı var mı?
    "ben böyle düşünüyorum.", "ben bu fikre katılmıyorum; çünkü sebebi şu." diyerek yorum yaparsak ne kaybederiz?
    hepimiz galatasaraylı değil miyiz?
    ortak paydamız galatasaray değil mi?
    ortak paydamız galatasaray olmasa ne fark eder?
    her şeyden önce bizi birleştiren değerler hoşgörü, karşı düşünceye tahammül etmek, sevgi, kardeşlik olmamalı mı?
    bazen gerçekten düşünüyorum bunu ve kendime diyorum ki:
    "kapat oğlum hesabını, kendi kendine pilot ol."
    belki de yaparım bu düşündüğümü yakın bir süreçte.
  • 2
    https://www.youtube.com/...FmzEGfzeMgocQ/videos

    her türlü desteği hak eden kardeşimiz. youtube'de henüz çok yeni ama kaliteli yorumları ve videoları var açıkçası. ayrıca galatasaray sözlük yazarı olmamasına rağmen sıkı bir şekilde yıllardır burayı takip ediyormuş. dolayısıyla sözlük yazarı olmak da istermiş. bir gün kendisini burada görürüz inşallah. hatta moderasyon kendisine bir kolaylık sağlarsa bence çok güzel olur.

    daha ayrıntılı bilgi için ilk entry: (bkz: murat ulusan/#2458949)
  • 72
    kendisiyle ilgili 2006 yılında yapılan bir habere ulaştım. haberde inanılmaz güzel detaylar mevcut. bu vesileyle kendisine tekrardan hoş geldin diyorum.

    --- alıntı ---

    özel okullar sınavında 747.918 puan alan görme engelli murat ulusan, st. joseph fransız lisesini kazandı.

    kadıköy'de bulunan özel sevinç dershanesinde düzenlenen basın toplantısında başarısının sırrını anlatan murat ulusan, erenköy ilköğretim okulundan mezun olduğunu ve sınava hiç stres yapmadan hazırlandığını söyledi.

    ilk 4 yıl türkan sabancı görme engelliler ilköğretim okulunda okuduğunu dile getiren ulusan, orada braille (körler alfabesi) öğrendiğini kaydetti.

    başarısında 1 yıl devam ettiği dershanenin de büyük payı olduğunu dile getiren ulusan, dershane öğretmenlerinin bütün sosyal dersleri kasete okuduklarını, kendisinin de bunları evde dinlediğini anlattı.

    ulusan, üzerine çizgi çizilince kabaran kağıtla da diğer dersleri çalıştığını dile getirerek, dershane öğretmenlerinin yüksek sesle soruları okuyarak kendisine deneme sınavı yaptıklarını belirtti.

    matematik dersini ve futbolu çok sevdiğini ifade eden ulusan, galatasaray taraftarı olduğunu ve galatasaray'ın maçları olduğu zaman ders çalışmadığını anlattı. ulusan, galatasaray'ın son 5 yıl içinde ligler ve diğer maçları dahil tüm maçlarının tarihlerini, skorlarını ve hangi futbolcunun hangi dakikada gol attığını ezbere söyledi.

    bunun üzerine bir gazetecinin, ''2003-2004 yılının ilk devresinde oynanan galatasaray-trabzonspor futbol karşılaşmasının sonucu neydi?'' sorusunu murat ulusan, ''o maçta galatasaray trabzonspor'a 2-1 mağlup oldu. maç olimpiyat stadında oynandı. golleri fatih tekke 11. ve yattara 35. dakikada attı. galatasaray'ın golünü ise prates, frikikten attı. isterseniz bilgisayardan kontrol edebilirsiniz'' diye yanıtladı.

    ulusan, annesi ingilizce öğretmeni olduğu için ingilizce'yi çok iyi bildiğini ve ikinci bir dil öğrenmek istediği için fransızca eğitim veren st. joseph'i seçtiğini kaydetti.

    görme engelli olmasından rahatsızlık duymadığını, hayatından memnun olduğunu anlatan murat ulusan, liseyi başarıyla bitirip ileride avukat ya da mühendis olmak istediğini söyledi.

    anne ve babanin mücadelesi

    annesi işıl ece ulusan da murat'ın üçüz olduğunu ve 7 aylık dünyaya geldiklerini ifade ederek, ''prematüre olduğu için murat görme yetisini kaybetti'' dedi.

    diğer iki oğlunun birinde sağlık sorunu yaşandığı için onların eğitimde murat'tan bir yıl geride olduklarını anlatan anne, murat'ın eğitimi için çok büyük mücadele ettiklerini söyledi.

    oks ve öss'de görme engelli öğrencilerin hiç düşünülmediğini dile getiren ulusan, ''bu sınavlarda görme engelli çocuklar için sorular kabartma olarak da hazırlanmalı. görme engelliler artık aynı sorunları yaşamasın istiyoruz. ayrıca bu çocuklar için sınavlarda ek süre verilmesini talep ediyoruz'' diye konuştu.

    işletme mühendisi olan ve şu anda serbest meslek yapan baba süreyya ulusan da oğlunun sınava diğer görme engelliler gibi 2 öğretmen eşliğinde tek başına alındığını söyledi.

    birinin soruları okuduğunu, diğerinin de işaretlediğini anlatan süreyya ulusan, yetkililerden aldığı bilgiye göre özel okullar sınavına bu yıl toplam 620 görme engelli öğrencinin girdiğini ve soruları okuyan kişinin net ve anlaşılır okumasının çocuğun başarısını doğrudan etkileyebileceğini kaydetti.

    bu sakıncaların ortadan kaldırılması için görme engellilere soruların kabartma olarak hazırlanması gerektiğine işaret eden ulusan, ayrıca görme engellilerin muaf tutuldukları sorular hakkında da tam olarak bilgilendirilmediklerini savundu.

    süreyya ulusan, oğlunun st. joseph fransız lisesine kaydını yaptırdıklarını, orada da başarılı bir şekilde okuması için kitaplarının kabartma olarak fransa'dan getirilmesini sağlayacaklarını söyledi.

    baba ulusan, ''murat'ın bir cihazı var. bu aleti bilgisayara veya diz üstü bilgisayara bağladığınız anda ekrandaki yazıyı bu cihazdan elleriyle rahatlıkla okuyor. murat bu şekilde imtihan kağıtlarını okuyup cevaplandırabiliyor'' dedi.

    murat için çok mücadele ettiklerini ve hep birlikte bugünlere geldiklerini vurgulayan süreyya ulusan, ''önce anne-baba olayı hazmetmeli. çocuğun durumunu kabullendikten sonra onun iyi eğitim alması, iyi yetişmesi ve mutlu olması için çalıştık. evde onun ayrı bir yeri yok. kardeşleriyle aynı muameleyi görüyor, yeri gelince azarı da işitiyor'' şeklinde konuştu.

    dershanenin kurucusu erol boy da özel okullar birliğinden aldıkları bilgilere göre, murat ulusan'ın türkiye'de özel yabancı okulu kazanan ilk görme engelli öğrenci olduğunu söyledi.

    https://www.memurlar.net/...oseph-i-kazandi.html

    --- alıntı ---
  • 130
    doğum günü vesilesiyle kendisine iyi dileklerini ileten tüm sözlük yazarlarına teşekkür eden yazardır. tanımı yaptıktan sonra, bir şey anlatmak istiyorum. emre akbaba'nın takımımıza transferi ile benim sözlüğe yazar olmam arasında bir bağ kurdum kendimce. emre akbaba'nın gönlünde biz vardık ve kendisi adeta tırnaklarıyla kazıya kazıya bize geldi. ben de yıllardır burayı takip ediyor ve yazar olmayı hayal ediyordum. sonunda hayallerime kavuştum. yazar olduktan sonraki o ilk mutluluk halini inanın ki halen üstümden atabilmiş değilim. her yazdığım entry'de sanki ilk entry'mi yazıyormuş gibi hissediyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın