resim
Josef Derwall
Görev:Teknik Direktör
Doğum:10.03.1927
Ölüm:26.06.2007 (80)
Uyruk:Almanya
  • 205
    beşiktaş'ın saçma iddialarından sonra 80'li yılların ortasındaki olaylarla ilgili twitter'daki floodları okuduğumda, namağlup ikinci olduğumuz 1985-1986 sezonunun son maçı olan 1 haziran 1986 galatasaray sarıyer maçı'nda ağlayarak sahayı terk ettiğini ve "galatasaray'ı şampiyon yapmadan gitmeyeceğim" şeklinde söz verdiğini ve bu sözü de 1987'de tuttuğunu öğrendiğim efsane teknik direktörümüz. şimdi leş kargaları bir sene geciken şampiyonluğumuza çökmeye çalışıyorlar akıllarınca. yedirmezler.
  • 209
    galatasaray devriminin mimarı olan efsane teknik adam. bugün vefatının 13. yıl dönümü. huzur içinde uyu hocam.

    galatasaray'ın evlatları yaptıklarını hiç unutmayacak. bugün başarıya alışkın ve %50'si galatasaraylı olan çocuklar/gençler yetişiyorsa, bunda senin emeğin çok fazladır.

    cenaze merasimine türkiye'den uçak kaldırdığımızda almanya'da günün konusu olmuştu bu durum. şaşırmıştı insanlar, bu kadar sevilmene, unutulmamana...

    oysa biz galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır diyerek büyüdük.

    nasıl unutabiliriz ki seni...
  • 210
    genç takımdayken fiziğime bakarak sürekli stoper oynatılıyordum. e haliyle fizik iyi olunca, ezbere bir şekilde ilk önce düşünüldüğüm mevkii stoper oluyordu. laf aramızda hava toplarında da biraz zayıfım ama bugüne kadar kimse bununla ilgili bir şey söylememişti bana. fizik iyi işte, yaz behzat’ı stopere…

    bir gün amatör takımın antreman maçından sonra maçı izleyen jupp derwall beni yanına çağırdı.

    hemen yanı başında da ahmet hoca (akcan) vardı yardımcı antrenör olarak. tabii heyecanla ağzından çıkacak cümleleri bekliyordum. bekleyiş çok uzun sürmedi. uzun yıllardır kimsenin göremediği, ya da görüp de söylemediği bir şeyi söyledi bana. stoper olarak iyisin ama hava toplarında zayıfsın. derhal sarkaç topla birlikte çalışmaya başla. her gün en az 1 saat ekstra çalışacaksın. daha sonra da ben seni santrafor olarak göreceğim…

    hemen burada size başka bir detay vereceğim. işte klasik türk futbolcusu zihniyeti. bir süre o heyecanla çalıştım ama kronik sorunumuz olan tembelliği aşamadım ve ekstra çalışmalarıma ara verdim. haliye hava toplarında hep eksik kaldım.

    tatlı yüzlüydü. gençlerle sürekli ilgilenirdi ve bunu şimdiki bazı teknik direktörler gibi kerhen yapmazdı. tebessümünü esirgemeden, bunu kendisinin işi olduğu için, hatta işinden de öte, bir yaşam tarzı olarak görüp, aşk benimsediği için hiç çekinmeden yapardı. florya da çok değişti. o dönem ile şu an arasında kocaman farklar var.en basiti, toprak sahadan çim sahaya geçişimizde de kendisinin büyük emeği vardır. bu da zaten derwall’li galatasaray devriminin ilk aşamalarıydı.. hiçbir detayı atlamazdı. bütün genç takım, yıldız takım maçlarına vakit ayırır ve ilgilenirdi. bunların hiçbiri boşuna değildi, derwall’li devrim meyvelerini verdi. derwall’in florya’ya açılan penceresinin hemen akabinde galatasaray da türkiye’nin avrupa’ya açılan penceresi oldu.

    tabii ki derwall hocamızdan bahsedip de mustafa abiyi (denizli) anmadan geçersek hiç hoş olmaz.

    mustafa abinin ilk antrenörlük yaptığı yer galatasaray amatör takımıdır. ben de o takımın oyuncusuyken sık sık ‘’ behzat bir takım yap da oynayalım’’ derdi. ben bir takım kurardım hemen. kendisi de karşı takıma geçerdi ve o antreman maçı esnasında daha oynarken anlatmaya başlardı her şeyi. yani hem oynar, hem öğrenirdik. bizim denizli’den öğrendiğimiz gibi, kendisi de derwall’den birçok şey öğrendi.

    yazımın başında belirttiğim gibi, bu iki insanın bizim tiyatro yaşantımıza da çok büyük etkisi olmuştur. yıllar boyunca sahnelerin tozunu yutarken, oyunu nasıl sahneye koyacağımızı, oyuncu arkadaşlarımızla nasıl paslaşacağımızı hep kendilerinden bize ilham olan detaylardan esinlenerek uyguladık. aramızdan ayrılışının 7. yılında kendisini elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. anlatabildiysem ne mutlu bana. toprağın bol olsun hocam. efsaneler asla unutulmaz." (röportaj)
  • 211
    galatasaray ve türk futbolu derwall öncesi ve sonrası diye ikiye ayrılır. öyle büyük bir devrimcidir ki, türk futboluna verdikleri hiç bir zaman unutulmamış. babamın galatasaray tarihinden bahsederken ağzından dökülen tek isim kendisidir. dönemin kargaşasında öyle güzel tohumlar atmış ki türk futboluna, san marino olmaktan kurtulmuşuz. belkide tek eksiğimiz ondan sonra, aynı vizyonda bir adamın türkiye’ye gelmemesiydi. her ölüm yıldönümünde dua ederim kendisine.

    getirenden, çalışandan, kendisine destek olandan ve dahi kendisinden allah razı olsun. mekanın cennet olsun hocam. galatasaray’ı, galatasaray yapan değerlerim mimarı.
  • 212
    seni hep 14 sezonluk hasretin bittiği eskişehir maçının son düdüğüyle beraber mustafa denizli'ye sarıldığın an, çocuklar gibi mutlu oluşun ve içten gülümseyişinle hatırlıyorum.

    yaptıklarını, öncüsü olduğu yenilikleri üç beş satırda yazmak yetersiz kalır. genç galatasaraylıların mutlaka tanıyıp öğrenmesi gereken çok özel bir isimdir.

    tüm bunların yanında insanlığıyla, adamlığıyla, alçak gönüllüğüyle bambaşka bir karakterdir. hilton oteli'nde, 60. doğum günü partisine gelen ama otel müdürü tarafından içeri alınmayan tesis çalışanları için düşündükleri, söyledikleri bile kendisini ömür boyu unutulmaz kılacaktır.

    keşke çok daha uzun yıllar yola beraber devam edebilseydik...

    ruhun şad olsun.
  • 216
    ülke futbolunun değişmesi için kendisi gibi büyük bir şahsiyetin el atması gereken teknik direktör.

    açıkçası yaşım nedeniyle kendisi hakkında pek bir bilgi sahibi olduğumu söyleyemem, ancak kendisinin ülke futbolu ve özellikle galatasaray için bir dönüm noktası olduğu, yepyeni bir zihniyet ile bizi avrupa ile yarışacak düzeye getirdiği çokça kere yazılıp çizilmiş ve de tarihe bakınca da bu iddianın hakikati yansıttığını görebiliyorum.

    şimdi ben burada sübjektif olarak yorumlarda bulunacağım. galatasaray'ın gerçek anlamda futbol oynadığı son sezonu hatırlamaya çalışıyorum, denebilir ki bu 12/13 sezonu.

    yıllardır çeşitli teknik adamlar, onlarca futbolcu geldi geçti ancak galatasaray herhangi bir sistem oturtamadı. geçen süre zarfında 3 sefer süper lig kazanılmış olsa da avrupa'da rezalet bir tablo sergiledik. şampiyon olduğumuz 14/15 sezonunda zorlana zorlana ıkına ıkına 1-0'lık skorlarla şampiyon olduk, 17/18 sezonunda ilk haftalar görece güzel bir futbol sergilesek de devamında yaşanan çöküş ve ardından gelen hoca ile bir şekilde toparlayıp şampiyon olduk, o sezon gene çok olmasa da birkaç güzel maçımız oldu. hocanın 4. döneminin 2. sezonunda yine şampiyon olduk ve fakat koca bir ilkyarıyı çöpe atmış olarak belki bir daha eşine rastlanmayacak şekilde 8 puanlık farkı kapatıp şampiyon olduk. şampiyon olduk olmasına ama futbolumuz daha da gerilemişti.

    belirtmek gerek ki bu şampiyonluklar çok değerli fakat burada esas mesele şampiyonluktan ziyade oynanan oyunun ne olduğu.

    kısa bir hatırlama yapalım, anderlecht, östersunds, club brugge ve en son rangers, bunlar bu aralıkta karşımıza çıkan bizle kıyası mümkün olan takımlar. isabetli olsun diye schalke, porto, benfica, lazio, psg, real, arsenal gibi rakiplerimizi dikkate almıyorum ki bize kalsa galatasaray avrupa'nın sayılı kulüplerinden deriz ama gerçekler öyle değil ne yazık ki.

    şimdi gelelim buraya, ilk saydığım kulüplerin açıp tek tek takım değerlerine ya da oyuncu maaşlarına bakacak değilim, zira az çok belli oluyor neyin ne olduğu. şu an bizde 3 4 milyon euro maaş alan futbolcular var, bu kulüplerin çoğunda 800 900 bin euroya oynayan genç futbolcular mevcut, ayrıca takım değerleri de- herhangi bir anlam ifade etmiyor gerçi bana göre bu değerler- bizimkinden düşük oluyor çok kez.

    ancak ne zaman bu düşük seviye denebilecek takımlarla karşılaşsak bizim futboldan bîhaber oluşumuz tekrar tekrar ortaya çıkıyor.

    ne bir organize hücum ne doğru düzgün savunma yapabiliyoruz. rastgele bir şeyler deniyoruz ancak futbolun doğruları karşısında hiçbir zaman tesadüf kazanamıyor.

    türkiye'de şu an futbol falan oynanmıyor. memlekette birbirimizi yeniyoruz ediyoruz ama avrupa arenasında hâl-i pür melalimiz ortaya çıkıyor, vasat bir avrupa takımı dahi sözde büyük kulüplerimize futbolun ne olduğunu gösteriyor.

    hocanın yeri ayrı, allah başımızdan eksik etmesin tabii, ancak artık hocanın da devri geçti. türkiye'e şampiyon yine oluruz ve çok da sevinirim ancak burada oynadığımızın futbol olmadığını da artık iyice anladık sanıyorum.

    makas açıldı açılmasına ancak bu yeterli bir bahane değil. herhangi bir avrupa takımı yıldızlar olmadan, ismini bilr bilmediğimiz topçularla futbol oynamayı başarıyorsa sıkıntı bizdedir.

    euro şu an 9 küsür tl, bu çok kötü bir durum ancak bu kötü futbola bir bahane değil.

    artık devir falcao gibi, feghouli gibi, belhanda gibi, babel gibi topçulara milyon eurolar döküp top oynayacakları bir devir değil.

    modern futbol deniyor, nasıldır tam olarak bilmiyorum ama bizimkinin ilkel futbol olduğuna eminim. hâlâ 2000'lerin başında kalınmış

    umarım derwall gibi bir deha ile futbolumuz yeniden futbol hâline gelir.
  • 217
    kendisinin başlattığı yükselişle türk futbolu hayal edemeyeceklerini yaşadı. elbetteki imparator fatih terim'in ülkeye umut olması ile.

    şimdi derwall yok, imparator zaten son döneminde şurada bahsettiğim çöküş dönemi başlangıcıdır. (bkz: 1 ekim 2020 rangers fc galatasaray maçı/#2987765)

    bizi yeni başlangıçlara ulaştıracak imparator fatih terim'den başkasını göremiyorum. eğer sizde benimle aynı fikirdeyseniz çaremiz tek ve fatih terimin 67 yaşında her gün saatlerce modern futbolu etüt etmesi lazım.
    eğer benimle aynı fikirde değilseniz zaten türk futbolu adına hiç bir umudunuz kalmamıştır diye düşünüyorum.
  • 218
    toprağı bol olsun, kendisi 84-87 yılları arasındaki performansını gösterecek şekilde 2017 yılında takımımıza gelseydi, günümüz sosyal medya şartlarında muhtemelen 2018'i göremeden geri postalanırdı.
    hele 12 yıl şampiyon olunamamış bir süreçten sonra buna 2 yıl daha eklemek, bırakın 2 yılı 1 yıl eklemek bile gönderilmesi için yeterli olurdu ama sabredildi, iyiki de sabredildi...
  • 219
    günümüz şartlarına bile gerek yok, kendisine 14 yıllık şampiyonluk hasretini bitirdiğimiz maçtan iki maç önce kimi taraftarlar ağır şekilde istifa çağrısında bulunuyordu. bunu cevad prekazi, prekazi vurdu gol oldu! kitabında öfkeyle anlatıyor. derwall'in kendisi de anılarında yazıyor, ne kadar üzüldüğünü söylüyor.

    fakat bugün derwall gibi birinin türkiye futbolunu kurtarmasını ummak çok doğru değil. zira türk futbolunu o gün çağdaşlaştıran da tek başına derwall değildi. derwall gibi bir ismi türkiye'de çalışmaya ikna eden, tesisleri modernleştiren, derwall'e uygun çalışma ortamını hazırlayan bir yönetim de vardı. beraber yaptılar. mustafa cengiz yönetimi bunu yapabilir mi? görüldüğü kadarıyla namümkün. ayrıca o yıllarda kulüp ekonomileri daha dardı ama unutmamalı, küçük bir şeyi biraz büyütmek kolaydır. onu bir kere büyüttünüz mü artık daha da büyütmek, o başka mesele... üstelik bugün ekonomik açıdan dar bir ülkede değiliz. "en azından kendimize yetiyoruz" diyemiyoruz. kendimize bile yetmiyoruz. tepetaklak gidiyoruz ve bu şartlarda türkiye'de hiçbir kulüp birkaç adım ileriye atamaz.

    hâsılı, bugün ne bir derwall beklemek için ne de derwall'in devrimleri için şartlar müsait. nitekim, eminim ki uygun şartlar altında fatih terim de derwall'in yaptığını başarabilir.
  • 220
    90'lı yıllarda başlayan ve 2000 yılında avrupa şampiyonluğu ile süslenen galatasaray'ın altın çağının ilk adımı olan futbol devrimcisi.

    derwall ve öğrencisi fatih terim; https://gss.gs/w39.jpg
    derwall ve kendisinin referansı ile gelen feldkamp; https://gss.gs/81H.jpg
    derwall, piontek ve piontek'in o dönem yardımcısı olan fatih terim; https://gss.gs/z10.jpg

    vizyon böyle olur işte. sabır ve emekle...
  • 221
    fatih terim'in son donemde yapmaya calistigi yapilanmalarin derwall'un zamaninda yaptiginin bir ust ve cok daha modern bir versiyonu oldugunu dusunuyorum uzun zamandir. en azindan basina yansiyan aciklamalar, hocanin takip ettigim toplantilari vs. buraya cikariyor beni. derwall'un yapilanmalarinin meyvelerini yiyerek buyuduk, kendisini pek tanimadik. ancak simdi hoca ile bilrlikte her asamasina tabir-i caizse tanik oluyoruz. anliyoruz ki oyle kolay ve bir transfer doneminde olmuyor bu yapilanma. scout ekibini kuruyorsun, 8 sene balirli duzeyde calisabilmesi, yonetimleri bu sekilde transfer yapilabilecegine ikna etmesi ve bunun da hayata gecmesi icin hocanin her daim takimda bulunmasi belki ancak yeterli oluyor. analiz ekibi, teknik heyet, idari yonetimde eski futbolcular vs. vs. ne diyelim; (bkz: allah yardimciniz olsun)
  • 223
    jupp derwall, galatasaray'ın kaderini değiştiren adamdır. ama bir yıl öncesinde takımı çalıştıran, tomislav iviç bence ilk tohumu atmış, sonraki yılın transfer listesini o yapmıştır. yusuf altıntaş, semih yuvakuran, ismail demiriz gibi oyuncular kadroya katılmış, ancak son anda daha iyi bir teklif alan iviç bizi yüzüstü bırakmıştır. o yıla denk gelen avrupa şampiyonasında hayal kırıklığı yaşayan almanya milli takımı hocası jup dewalle yol verince, bize büyük bir piyango çıktı. aynı şampiyonada inanılmaz goller yiyen simoviç büyük piyasasını yitirince, ikilinin yolu kaybedenler olarak birleşti. sonrası malum.
  • 224
    fenerbahçe taraftarının "futbola hakim olan yapı" diyerek bok atmaya çalıştığı entry tarihi itibarı ile son 30 yıldaki sportif başarının temelini atan kişi. euro 1980'de şampiyon olup 1982 dünya kupasını da ikinci bitiren batı almanya ile euro 1984'te ilk turda gümleyince apar topar türkiye'ye gelmiştir. 11 senedir ligde şampiyon olamayan galatasaray'ın başına getirilmesi biraz süpriz olduğu kadar ali uras ve yönetiminin başarısıdır.

    ilk sezonunda beşinci, ikinci sezonunda ise namağlup şekilde averajla ikinci olmuştur. üçüncü sezonunda ise beşiktaş ile yine başa baş mücadele ederken sondan dördüncü hafta oynanan 16 mayıs 1987 rizespor galatasaray maçından 2-0'lık mağlubiyetle dönülünce iki puanlık sistemde bitime 3 maç kala beşiktaş'ın 2 puan gerisine düşülmüştü. deplasman dönüşü yönetimin kendisiyle yola devam edileceğini açıkladığı bu maçtan iki gün sonra bir gazetede "napoli 61 yıl şampiyonluk görmedi, galatasaray 14 sene görememiş çok mu" gibilerinden bir röportajı yayınlandı. onun da ertesi günü taraftar florya'yı basıp kendisine taşlamayla tartaklama arası saldırı gerçekleştirince görevi bırakma kararı aldı.

    yönetimin son ana kadar diretmesine ve kalan üç maçta rüzgar tersine dönüp galatasaray şampiyon olmasına rağmen sözünden dönmedi. tam 34 sene önce bugün 60 yaşındayken takımın başına çıktığı 7 haziran 1987 galatasaray eskişehirspor maçı jübilesi oldu. orada da 3 yıllık emeklerinin karşılığını alıp galatasaray'ın tarihi bir şampiyonluğunu teknik direktör olarak yaşadı.

    görev süresi boyunca teknik direktör-yardımcı ilişkisinden çok daha fazlasını yaşadığı, cebinden kurslara falan gönderdiği mustafa denizli ondan aldığı bayrağı taşımaya devam etti. ertesi sezon daha kolay bir şekilde şampiyonluk geldi. o şampiyonluğun kutlamalarında kapalı'nın çatısından sarkıtılan yetmez bize bir kupa hedef artık avrupa isteği de ertesi sezon karşılık buldu. galatasaray şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynadı.

    daha sonra araya fenerbahçe'nin 103 gollü efsane şampiyonluğu ve beşiktaş'ın üçleme yaptığı gordon milne dönemi girdi. mustafa denizli ise bayrağı yine bir alman olan karl-heinz feldkamp'a bıraktı. alman hocanın o yıl kazandığı şampiyonluğun yanı sıra altyapıdan çıkardığı pek çok yerli oyuncu takip eden 10 yılda türk futbolunun hem takımlar hem de milli takım bazında en büyük başarılarına imza attı.

    feldkamp ve yardımcısı hollman ile alınan iki şampiyonluk ve şampiyonlar ligi'nde dört takımlı iki gruptan oluşan aşamaya gelinip aslında gizli bir çeyrek final oynanmasının ardından yine kısa bir arayış dönemi sonrası bu sefer takımın başına yine derwall tedrisatını çokça edinmiş, futbolculuğunun sonu ve teknik direktörlüğünün başında alman hocanın adı konulmamış yardımcılarından biri olmuş fatih terim geçti.

    sonrasını anlatmaya gerek yok...

    erol bulut'tan fatih terim, emre belözoğlu'ndan transfer sihirbazı falan çıkarmaya çalışan rakip camia istediği kadar "30 yıldır futbola hakim olan yapı" diye ağlayıp dursun. galatasaray'ın son 30 yılı derwall'ın elinin değdiği insanların önderliğinde, onun florya'dan içeri soktuğu düşünce yapısıyla şekillenmiştir. aramızdan ayrılalı 14 sene geçmiş olsa da, kendisi bir şekilde galatasaray'a ileriyi göstermeye devam etmektedir...

    kendisinin florya'da taşlarla sopalarla kovalanıp tartaklanarak istifa ettirilmesi ise 40 sene sonra galatasaray'ın maddi anlamda götünü kurtaran riva arazisini satın alan selahattin beyazıt'ın zamanında "dağın başında bir arsa aldı, hepimizi kandırdı" diye seçimde yuhalanarak indirilmesiyle yakışan türden bir galatasaray karakteristiğidir...
App Store'dan indirin Google Play'den alın