• 52
    eric gerets' in hem ferhat öztorun hem de uğur uçar ile başlaması bu sonucu doğurdu. aslında bir bakıma da iyi oldu fenerbahçe bu maçın ardından kendisini "şampiyon" ilan etmişti. gerçek hiç de öyle olmayacak ve ömrümüzün sonuna dek unutamayacağımız bir şampiyonluğa sahne olacaktı.

    sonrası için;

    (bkz: kapalı saat kaç?)
    (bkz: 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı)
    (bkz: 14 mayıs denizlispor fenerbahçe maçı)
    (bkz: kalk appi allah'ın dediği olur)
  • 53
    her anını en gereksiz detaylarına kadar hatırladığım bir maçtır benim için. lise 1'e gidiyorum o sene kadıköy birey dersanesi de yeni açıldığı için bazı liselerden burslu üç beş ögrenci istemiş biri de bendim hatta sonraların habertürk fb muhabiri ahmet selim kulla da aynı sınıftayız. dersane hala orada mı bilmiyorum ama bilenler hatırlar altıyoldan aşağı salınca pazar yoluna dönmeden sağda kalıyodu hemen.
    tabi normal bir vakitte bile formayla falan kadıköye gelen bir iki manyak olurdu o sıralar biri de bendim ama o gün giymedim haliyle. atkı takmıştım ama hırkanın içinden çıkarmak ne mümkün.

    kafamda da maç hesapları var. o zamanlar yendiğimiz maçlardan topladığım gazeteleri atmaya kıyamıyordum eve gelir gelmez puan durumundan hesaplar kitaplar işte şunu yenseydik bu maça kalmazdı malatyayı nasıl yenemedik içerde fenerle bari berabere kalsaydık falan.

    neyse maç günü yine dersane günü. dersler öğleden sonra olduğu için maça doğru dersten çıktım. gfb boğadan akın akın iniyo tabi alabildiğine küfürlü tezahüratlar. ben de güzergahımı değiştirip stadın ordan geçip söğütlüçeşmeden binmeyi düşündüm. tabi üçerli beşerli yer yer daha kalabalık gruplar stada doğru gidiyor hem söverek bağırıyolar hem coşuyorlar. köprünün üstüne kadar yürüdüm o sıra bi alkış tufanı falan baktım fb takım otobüsü stada geliyor bir çok futbolcuyu gördüm ama anelkanın kafaya yansıyan güneşten bir onu tanıdım. adamlar coşuyo ben içimden sessiz sessiz akşam hesaplaşıcaz hepinizle diye diye söyleniyorum. nasil kurulmuşum yani istiyorumki takım sırf bugün hissettiklerim için bile olsa bu maçı almalı.

    tabi eve gittim tam da o yaşlarda artık heyecanımın kaldıramadığını düşündüğümden bazı maçları dinleyemiyorum. yani ara ara açıp bakıyorum skora göre tak kapatıyorum hemen. maç başladı baya bi direndim şöyle 25. dakikalarda açayım dedim açmaz olaydım. spiker skoru bi türlü söylemiyor baya bir direndi ama hala kulağımda çınlayan beni yıkan şu cümleyi kurdu "evet fb'nin 2. golünü atan luciano şimdi topu aldı sağa sola bla bla bla" oha dedim lan noldu bize. skoru hala bilmiyorum ama gol atmış olacağımıza ihtimal bile vermemiştim :/
    içimde kopan fırtınalar hani hayallerimiz hani şampiyonluk. 01-02 sezonundan beri bi şey yaşamadık bu sene de giderse daha ne zaman şampiyon olucaz diye düşünürken maçın 4-0 bitmesine bile şükretmiştim çünkü maç koptuğundan açıp dinlemiştim anelkanın bizimkileri dizip sıraya dizip boş kaleye direkten dönen topunu spiker çığlık ata ata anlattıği için 5'i yedik sanıp çekmiştim fişi.

    çok şükür cimbom onu unutturacak öyle zaferler yaşattı ki bu maç buruk bi anı olmasından ziyade sarı kırmızıya bağlılığımı daha da sağlamlaştıran bir tecrübe olmuştu benim için. tabi yine de ertesi gün okulda yaşayacaklarımı kara kara düşünüp zor bela uyumuştum.
  • 54
    büyük taktisyen eric gerets'in daha önce sadece kupa maçlarında birlikte oynattığı ferhat-uğur ikilisiyle bek rotasyonuna çıkıp maçı baştan verdiği karşılaşma olmuştur. maçı sırf galatasaraylılardan oluşan bir kahvede seyretmiştim. maç kadrosunu gördüğümde kahvehane ahalisinin ''yürü be gençlik hadi aslanlarım'' nidalarına karşın ben suratım asık bi şekilde maçı izlemeye koyulmuştum net hatırlıyorum. maça da iyi başlamıştık aslında. gerçi her fenerbahçe maçında oyunun ilk bölümlerinde iyi oynuyoruz ya neyse, iki tane net gol fırsatı kaçırmıştık ama daha sonra fenerbahçe oyuna ağırlığını koymuş ve appiah ve luciano ile 2-0 öne geçmişti ve devre bu skorla bitmişti.

    ikinci yarının hemen başında belki de o dönemdeki tek gerçek orta saha oyuncumuz saidou kırmızı görünce maça havlu atmıştık. ondan sonra her şey çorap söküğü gibi gelişmişti aleyhimizde. alex'in 3. golünden sonra çıkmıştım kahveden. sonra maçın özet görüntülerine baktığımda inanılmaz goller kaçmış, tarihi fark olmamış falan...

    eric gerets'e o gün notumu verdiğim karşılaşma olmuştur. bizi o yoklukta şampiyon yapmıştı. çok büyük mucizeydi ama bu mucize biraz da inanılmaz kötü seçilen kadro rotasyonundan kaynaklanıyordu. hiçbir zaman da ısınamadım kendisine ne yalan söyleyeyim. tamam dik duran bir adamdı, derbide kaşını yarmalarına rağmen dimdik ayakta durmuştu ama derbiler de önemlidir aga. benim için iyi hoca olmanın yolu derbi maçlarından geçer. mesela mancini.. çok eleştirilir ama benim gözümde müthiş hocadır. içerde oynadığımız fenerbahçe maçında fenerbahçenin bırak pozisyonu, kaleyi bulan tek bir şutu bile yoktu. keza lucescu, keza kalli.. 2003-2010 arası bir türlü sağlam orta saha rotasyonuyla oynayamamız biraz da iş bilmez yönetimler yüzündendi. tamam maddi olarak kötü durumdaydık, istediğimiz transferler yapılmıyordu ama aurelio'yu bulup getirmek de çok paradan geçmiyordu be kardeşim. biraz biraz kalli döneminde güzel bir orta saha rotasyonu elde ettik ama o da yetersizdi. melo-selçuk transferlerine kadar ideal ikiliyi bulamamamız nerden baksanız bizi 3 4 şampiyonluktan etmişti. neyse uzamasın konu.. bu maç hatırlamak istemediğim top 5 maçtan belki de birincisidir.
  • 57
    maçtan sonra tuncayın stad'ta bir baba hindi tezahüratı yaptığı, kadıköyün düğün salonuna döndüğü, stada kanlı canlı hindi getirildiği ve stadın gezdirildiği, yenileceğimizi bile bile babamı zorla götürdüğüm leş gibi sigara içilen bir kahvane atmosferi kalmış aklımda. çok utanmış çok üzülmüştüm. oynanan oyun o kadar utanç vericiydi ki 3 maç sonra bugüne kadar gördüğüm ve görebileceğim en güzel şampiyonluk gelebileceğini hiç düşünmedim.

    bütün sezon radyodan dinlediğiniz bir şekilde gol atan galip gelmeyi bilen oyuncuları; televizyonda o kadar çaresiz bir halde izlemek büyük hayal kırıklığı olmuştu ama işin sonu farklıydı elbette. zannımca ezeli rakibimizin psikolojik çöküşü de bu maçtan sonra başlamıştı. üst üste gelen şampiyonluklar kurulan muhteşem kadro ve yine aynı yıldızların eliyle ezeli rakibe hediye edilmiş bir senenin yalancı baharıydı bu maç.

    son olarak bu maçın dönüm noktası floryada 4 yemiş takımı meşale ve tezahüratlar ile bağrına basan galatasaray taraftarıydı. maçı çeviremediler ama şampiyonu belirlediler.
  • 58
    akşam içtiması için dışarda bekliyoruz.
    skorun 2-0 olduğunu öğrenmiştik ama maçın gidişatı konusunda çok bilgimiz yoktu.
    devre bitince yan birliğe maçı izlemeye giden iki arkadaş içtima için geldiler.
    maçın gidişatını öyle bir anlattılar ki “eyvah yine 6-0 geliyor” dedim.
    ikinci yarıyı radyodan dinlemeye yüreğim el vermemiş ve maçın bitişini bölüğün ıssız bir yerinde beklemiştim.
    yalan yok 4-0 bittiğini öğrenince ohh çekmiştim.
    tabii ertesi ve ondan sonraki günlerde birlikte moraller yerdeydi:(
    şampiyonluk geldi de bu maçı unuttuk.
  • 63
    sözlüğün kendine işkence etmeye niyeti var galiba. tarihte en çok ezildiğimiz derbidir. skor değilde oyun anlamında. diğeri ise tudor döneminde beşiktaş'a deplasmanda kaybettiğimiz 3-0'lık maç (quaresma 40 yıllık galatasaraylı gibi gol kaçırmıştı)

    bu maça gelince sağda uğur uçar solda ferhat öztorun gibi 2 tane 18'lik topçuyla kadıköy'de farklı bir sonuç olamazdı zaten. hala 05-06 sezonunu şampiyon tamamladığimıza inanamıyorum.
  • 64
    herkes çok şanslı olduğumuzdan bahsetmiş ama ilk 10 dakikada kaçan 2 tane net pozisyonumuz vardı ve fenerbahçe ilk golünü saçmasapan bir şekilde tam kalecimizin önünde seken bir uzaktan şutla bulmuştu. bunların sonucunda, sahip olduğumuz momentum uçup gitmişti. o sene fenerbahçe'ye hem ligde kendi evimizde yenilmiştik, hem de kupada elenmiştik ama oynadığımız 3 maç da oyun olarak başa baş geçmişti;

    (bkz: 27 kasım 2005 galatasaray fenerbahçe maçı)
    (bkz: 8 mart 2006 fenerbahçe galatasaray maçı)
    (bkz: 22 mart 2006 galatasaray fenerbahçe maçı)

    bu maçta ise skor 1-0'a geldikten sonra hiç geri dönüş olmamıştı, fenerbahçe kalan 80 dakikayı domine edip belki 6'ya, 7'ye gidebilecek bir maç oynamıştı ve skorun 4'te kalması bizim için şanstı. ama skoru 1-0'a getiren taraf olmayı hak eden taraf kesinlikle galatasaray'dı. fenerbahçe de bu açıdan şanslıydı ki bu azımsanmayacak bir şans. çünkü o sene iki takım arasında bu maçın 10 ila 90. dakikaları arasında gördüğümüz derecede bir futbol farkı kesinlikle yoktu. hatta hepimiz biliyoruz ki sezon geneline yayılan fenerbahçe lehine hakem hataları olmasaydı o sezonu galatasaray rahat bir şekilde şampiyon tamamlayacaktı (ki yine de tamamladı). hal böyleyken bu maça bu kadar anlam yüklemek bana doğru gelmiyor açıkçası. olmayacak şey değil, birbirine yakın futbol oynayan iki takımdan biri çok kötü gününde, öbürü de çok iyi gününde olabiliyor. o gün de fenerbahçe çok şanslı başladı, bu şansını da harika bir şekilde değerlendirdi. bunda beklerde uğur uçar, ferhat öztorun ikilisini seçmemizin de etkisi büyüktü.

    bu maça benzer bir örnek geçen sezon oynanan 22 şubat 2020 beşiktaş trabzonspor maçı'ydı mesela. beşiktaş o maçta trabzonspor'u fenerbahçe'nin bizi ezdiğinden de daha fazla ezdi ama geçen senenin genelini düşünecek olursak 2 takım arasından daha iyi olan tarafın kesinlikle trabzonspor olduğunu rahatlıkla söyleriz. tabii biz 2005-2006 sezonunda fenerbahçe'den daha iyiydik demiyorum ama onlar da bizden daha iyi değildi. az çok aynıydı iki takımın oynadığı futbolun seviyesi.
  • 65
    berbat bir maçtı ama sezon itibariyle en azından güzel biten sezondu. yazın mutluyduk.

    denizli'den gol haberi var denildikten sonra galatasaray'ı candan kandan seven hasan şaş'ın sevincini hiç unutamam. bitmeyen 16 dakika, fenerbahçe' de daum'un çaresizce bakışları.. muhteşem bir sevinçti.

    22 nisan'da oynanan bu maçı 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı sonrası çoktan tarihe unutulması gereken bir maç olarak gömmüştük.

    bir de futbolun kara yüzleri yok mu? ağzıma gelen küfürleri yazıp şuraya, boşuna yazdıklarımı pislemek istemiyorum. bazı şeytanların yıllar sonra bile 2006 şampiyonluğu için neler dediklerini unutamıyorum. şeytan onlar, şeytan..

    ağır bir mağlubiyet aldığımız (oyun olarak ayrıca) bu maçta gerets'in tercihlerini yeniden sorgulamadan da duramıyorum. yine de 22 nisan'daki bu maç sonucu o müthiş sevinçleri sezon sonunda kursaklarında kaldığı için ayrı bir gıcık gülüş yapamadan da duramıyorum.
  • 66
    22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçında gerets'in çıkardığı kadroyu görünce zaten az olan beklentim sıfıra düşmüştü. tabi son 6 senenin getirdiği o talihsiz yenilgiler vs de şevkimi kırdığından izlemeyi düşünmediğim bir karşılaşmaydı en azından ilk yarısını, zira o gün teyzemin kızı evleniyordu düğündeydik. galatasaraylı olmama sebep olan dayım ise düğün başlamadan kıyılan nikahı izlemek yerine ilk yarıyı izlemişti. salona girdiğinde yüzü bir karıştı, ben de kendisine '' izleme dedim ama sana'' dedim. zaten skor arttıkça dayım rakıları yuvarladı durdu. en azından o an unutmak için içti de içti. en son pistte belinde ceketi elleriyle çamaşır çitileme figürleri ile oynuyordu.. ben o gün bir sürü fenerli ile bu maçı aldınız ama sonunda biz şampiyonluk olacağız diye iddiaya girdim.
  • 67
    üniversiteyi bir sahil kasabasında okurken irlandalılarn barında izlediğim maçtır. maçı fenerli ve galatasaraylı taraftarların karışık oturarak izlediği zamanlardı. neyse efendim 1 2 3 derken 4 oldu. bütün galatasaray fan boyları maçı 3.gol olduğunda terk ederken ben sonuna kadar dayandım ızdıraba. tv den bile olsa arkamızı dönemezdik baba vasiyetiydi zaar. maç bitti üzüntülü bir şekilde içeceğimi yudumlarken yanıma karşı suyun taraftarları geldi işte dedi gerçek galatasaraylı. ama o alaycı bakış ve gülümseme zihnime kazındı. sezon sonu gemi klaksonları eşliğinde şampiyonluk kutlarken hiçbiri ortalıkta gözükmüyordu.
  • 68
    kadikoy'de, galatasaray tribününde canlı izlediğim maç. nasıl bir çile çektiğimizi hayal etmeye çalışmayın edemezsiniz. aslında bu maç ile ilgili şöyle bir durum da var hatırladığım kadarı ile; maça iyi başlayan taraf yine bizdik genelde olduğu gibi. necati ateş, hakan şükür ve ayhan akman'la ilk 10-12 dakika pozisyonlara girip topu orda oynuyor görünsekte fenerin ilk şutu, appiah'ın şutu gol olunca bir zamanların klasik senaryosu devreye girmişti yine. saidou'nun ikinci yarının hemen başında kırmızı görmesi ise felaketin habercisi oldu. atak üstüne ataklar, oley çekmeler, oyuncularımızın basiretinin bağlanması ve kadiköy'de o galatasaray nefreti ile gözü körelmiş hayatının en büyük başarılarını galatasaray üzerine kuran taraftarın gaza gelişi..

    90 dakika sonrası tüm bunlar maç içinde olabilecek şeyler deyip sinirden üzüntüden tırnağınızı yerken fenerbahce deplasmanına gittiğinizi hatırlatmaya ve anlatmaya çalışan bir camia ve babadan oğula nesil olan insanlar topluluğu.. maç biter çalarsın şarkını iki koyduk mu çekersin defolur gidersin di mi ? yok.. ışıkları kapamalar, lazer show yapmalar (sirkteki hayvanlara tutar gibi gözümüze gözümüze), sahaya sarı kırmızı formalı hindi çıkarmalar, tuncay şanlı'ya hindi kovalatmalar, g... s... pankartı açmalar... tüm bunlara tepki gösterip cinnet geçirirsen de sana biber gazını havaya karışmadan sıvı olarak sıkmaya çalışan bir polis.

    o gün tüm bu yaşadığımız eziyet anlarında bilincimi gerçek anlamda sinirden ve biber gazından yitirmek üzereyken o hengame içinde bir abimizin; ''allahım sen bunları neden mutlu ediyorsun ya rabbim, bunlar kötü insanlar kötüüüüü'' diye diz çöküp ellerini açıp allah'a isyan ettiğini dün gibi hatırlıyorum. ben de bu soruyu çok sorardım kendime ama bu kadar samimi bu kadar canına tak etmiş bir şekilde sorulduğunu hiç görmemiştim hayatımda. sanırım yukardaki de benle aynı fikire vardı ki abimize ve bizlere 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı ile 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı'nı aynı gün yaşatarak bir nevi gönül aldı.

    teşekkür ederiz allahım,
    seni çok seviyoruz allahım.
  • 70
    anelka'lı, alex'li fenrbahçe'ye karşı uğur uçar ve ferhat öztorun ile çıkmıştık. appiah'lı aurelio'lu fenerbahçe orta sahasına karşı saidou tek başınaydı. çok ezildik bu maç. 4-0 bitti ama bi 4 tane daha atardı fener. mondragon'un çıkarttıklarını, song'un alex'in boş kaleye vuruşunu çok iyi çıkarttığını falan hatırlıyorum. 4-0 lık hezimete rağmen taraftar takımı karşılamaya gitmiş, şampiyonluk inancını kaybetmediğimizi göstermişti. o kadro kalitesinin fenerbahçe'den o kadrosundan 4 yemesi çok sürpriz de değildi zaten. hangi oyuncuyu nasıl suçlayacaksın? sonuç olarak şampiyonluk geldi ama oyun olarak 6-0 yenildiğimiz maçtan çok daha korkunç bir maçtı bizim için.
  • 72
    bu maç inanılmaz ezdiler bizi. ezici bir üstünlük sonucu galibiyetti. bariz kadro kalitesi farkı vardı. o yıllar tesisleşme ve kadro kalitesi açısından 1 numaralardı. ama zaten en iyi kadroyla bile gitsek bir şekilde yeniliyorduk kadıköy'de. sonra gelen travma yaratacak şampiyonluğumuz... o şampiyonluk bu maçların acısını fazla fazla çıkarttı.
  • 73
    sürekli uğur uçar ve ferhat oztorun oynadığı icin ne olacakti diye konuşulan maç. o sezon bir çok maç bu ikili ile oynandı zaten. yerlerine oynayacak olanlarda cihan ve orhan ak. ilk yarıda 1 0 yenildigimiz maçta oynamislardi. o maçı dörde getiren, o oyuncular değil, çok ucuz kartlarla bizi 10 kişi bırakan cüneyt çakır oldu. gene yenilirdik ama oyun olarak o kadar ezilmezdik. söz bir sözde uğur uçar için. kafasını kaldırıp, ceza sahası içine havadan ya da yerden pas atan çok iyi bir oyuncuydu. o talihsiz sakatlık yasanmasaydi, çok daha iyi yerlere geleceğinden eminim.
  • 74
    bir önceki hafta fenerbahçe'nin 15 nisan 2006 vestel manisaspor fenerbahçe maçını kaybetmesi, galatasaray'ın ise 16 nisan 2006 galatasaray çaykur rizespor maçını kazanmasıyla daha farklı bir atmosferde oynanmış maç. bu iki skorun neticesinde sürekli geriden takip ettiğimiz fenerbahçe ile üç puan önlerindeyken karşılaşma fırsatı elde etmiştik. bu maça gelene kadar ki süreç de çok dikkat çekicidir.

    hatırlanacağı gibi, o sezon haftalar birbirini kovalıyor, hem galatasaray, hem de fenerbahçe şampiyonluk yarışında kayıpsız şekilde ilerliyorlardı. enteresan bir biçimde, başladığı günden beri kavgaların, polemiklerin ve karşılıklı hamlelerin ardı arkası kesilmeyen ligde nisan ayı geldiğinde herkes sessizleşmiş, adeta kabuğuna çekilmişti. herkes ligin sonuna mümkün olduğunca az kayıpla girmenin derdine düşmüş ve bu da kılıçların bir süreliğine kınına girmesine yol açmıştı. ancak bu sessizlik en ufak bir kıvılcımda polemik, kavga ve atışmaları tetikleyecek gibiydi. ve nitekim, sessizliği bozan kızılca kıyamet 15 nisan 2006’da manisa’da koptu…

    süper lig'de 30. haftaya averajla lider başlayan fenerbahçe, vestel manisaspor'a 5-3'lük skorla boyun eğdi. maçın bitiminde büyük olaylar çıktı. statta animasyon yapan ekibin sunucusunun karşılaşma sonrası ''lay lay fenerbahçe, olamazsın şampiyon'' şeklinde anons yapmasının ardından, sarı-lacivertli takımın taraftarlarının bulunduğu tribün bir anda karıştı. bazı taraftarların sandalyeleri sökerek sahaya fırlattığı gözlenirken, çıkan kargaşada bazı taraftarlar hafif şekilde yaralandı.

    fenerbahçe, vestel manisaspor'a sürpriz biçimde 5-3 yenilerek şampiyonluk yolunda büyük bir yara alınca, şampiyonluk yarışında gözler ertesi gün oynanacak galatasaray-çaykur rizespor maçına çevrilmişti. galatasaray da ç.rizespor'u 4-2 yenerek liderlik koltuğuna oturmuştu. bu galibiyetle f.bahçe'yle arasındaki puan farkını 3'e çıkaran cimbom, şampiyonluk için çok önemli bir avantaj elde ediyordu.

    maçın ertesinde galatasaray kulübü başkanı özhan canaydın, çaykur rizespor galibiyetinden sonra fenerbahçe derbisini de kazanıp, şampiyon olmak istediklerini söyledi.

    başkan yardımcısı adnan polat ise çaykur rizespor maçının üst düzeyde bir mücadele olduğunu belirterek, ''derbi öncesindeki maçlar genelde böyle zor olur. fenerbahçe şükrü saracoğlu stadı'na 3 puan önde çıkacağımız için mutluyuz'' dedi. bu avantajlarını en iyi şekilde değerlendireceklerini vurgulayan polat, ''derbiden galip ayrılmak istiyoruz. fenerbahçe geride olduğu için gerek futbolcuları, gerek taraftarları daha stresli olacak. inşallah fair play içinde bir derbi olur' diye konuştu.

    galatasaray teknik direktörü erik gerets, fenerbahçe'nin 3 puan önüne geçmeleri konusunda temkinli konuşarak, ''lig yarışında değişen bir şey yok, sadece kadıköy'de kazanmak mecburiyetinde değiliz'' dedi.

    22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçına gidilirken nefesler tutulmuş, herkes derbi sonrası nasıl bir tablo oluşacağını konuşuyordu. dananın kuyruğunun kopacağı günler gelmişti.

    o hafta içi türkiye kupası’nda finalin adı beşiktaş-fenerbahçe olarak belirlendi. takımının finale kaldığı maç sonrası konuşan beşiktaş başkanı yıldırım demirören, ''biz türkiye kupası'nı alırız, galatasaray da şampiyon olur'' dedi. demirören’in bu açıklamaları, kaostan ve kavgadan beslenmekten zevk alan aziz yıldırım’a büyük bir fırsat oldu.

    fenerbahçe başkanı düzenlediği basın toplantısında “güvenlik güçleri, manisa’da taraftarımıza terörist muamelesi yaptı, orantısız güç kullandı. yaşananlar adil değil. rakip kulüplerin başkanları bize karşı ittifak kuruyor, önümüz kesilmeye çalışılıyor. ama kimse merak etmesin, biz nasılsa hafta sonu galatasaray’ı yener, yeniden lider oluruz” dedi.

    galatasaray kulübü başkan yardımcısı adnan polat, beşiktaş kulübü başkanı yıldırım demirören'in sözlerinin saptırılmaması gerektiğini söyledi.

    mecidiyeköy'de bulunan sportif a.ş. binasında basın toplantısı düzenleyen adnan polat, demirören'in, ''biz türkiye kupası'nı alırız, galatasaray da şampiyon olur'' şeklindeki sözleri sonrası oluşan polemikle ilgili görüşünün sorulması üzerine, ''yıldırım demirören'in beyanatlarını saptırmaya kimsenin hakkı yok. kimse öküz altında buzağı aramasın. aziz yıldırım bu konuda fazla hassas davranıyor'' diyerek yıldırım’ın algı operasyonu yapmasına set çekti. fenerbahçe başkanı, polat’ın bu demecinden sonra bir daha asla bu konuyu gündeme getirmedi.

    türk kamuoyuna göre göreve yeni gelen adnan polat, aziz yıldırım karşısında iyi bir sınav veriyor, yıldırım’a “meydan artık boş değil” mesajı veriyordu. aslında bu daha henüz işin başlangıcıydı. ligde son 4 haftaya girilirken türk futbolunda işler çok ilginç bir noktaya gidiyordu.

    son iki sezonun şampiyonu olan fenerbahçe'de, başkan aziz yıldırım gözünü ezeli rakipleri galatasaray'ın rekoruna diktiğini yakın çevresine bir kez daha tekrarlamıştı. sarı- kırmızılı takım, 1996-2000 arasında tam 4 kez üst üste şampiyon olarak rekor kırmıştı. hatta bu müthiş serinin sonunda da uefa şampiyonu olmuş, süper kupa'yı kaldırmıştı. işte aziz yıldırım, cimbom'un dört sezonluk rekorunu 2007-08 sezonun sonunda tarihe gömmek istediğini söylüyordu.

    f.bahçe başkanının yakın çevresine "en zoru bu sene. g.saray da yarışa iyi asıldı. bu sezonu şampiyon bitirebilirsek rekorun geleceğinden şüphem yok. gelecek sezon zaten 100. yılımız. fenerbahçe'nin bu tarihi dönemine yakışır bir şekilde kuracağımız kadronun zirveye çıkacağından eminim. zaten aynı kadro bir sonraki sezonda da sahada olacak ve önünde kimse duramayacak. o zaman da rekor gelecek" değerlendirmesinde bulunduğu konuşuluyordu. ancak bunun için sarı-lacivertli takımın o sezon ve sonraki iki sezon da şampiyonluk ipini göğüslemesi gerekiyordu ki bu heves çok yakında başka bahara kalacaktı.

    tff, kadıköy’deki derbiyi hakem cüneyt çakır’ın yöneteceğini açıkladı.

    türk futbolunun kalbi 22 nisan 2006’da kadıköy'de atacaktı. süper lig’de 2005-2006 sezonu şampiyonunu belirlemesi açısından büyük önem taşıyan maçta ezeli rakipler fenerbahçe ile galatasaray karşı karşıya geliyordu. galatasaray, derbi maça ezeli rakibinin 3 puan önünde lider olmanın avantajıyla başlıyorken, vestel manisaspor karşısında 5-3'lük şok skorla yenilerek liderliği galatasaray'a kaptıran fenerbahçe ise, büyük seyirci desteği altında oynayacağı maçı kazanarak, son 3 maç öncesi liderliği yeniden eline geçirmek istiyordu.

    fenerbahçe, galatasaray'ı appiah, luciano, alex ve anelka'nın attığı gollerle 4-0 yendi. bir o kadar da kaçırdığı gol fırsatı mevcuttu. bu galibiyetle ezeli rakibini puan olarak yakalayan sarı-lacivertliler, yeniden liderlik koltuğuna oturdu. şampiyonu artık kalan 3 maç belirleyecekti.

    f.bahçeli futbolcular ve teknik heyet kalan üç maçta fire olmazsa camiaya tarihteki ilk "üç kez üst üste şampiyonluğu" yaşatacaktı.

    adnan polat, maçtan sonra sahaya hindi getirilmesi ve 'bir baba hindi' tezahüratları ile ilgili olarak, "bu sevinme türünü garipsedim. f.bahçeli tuncay, daha önce yaptığı tezahürat nedeniyle federasyondan ihtar cezası almıştı. ancak yakışıksız tavrını sürdürdü. fenerbahçeli futbolcular, yöneticiler, herhalde kendilerini türk futbolunun üzerinde görüyorlar ki federasyon dahil hiçbir otoriteyi takmıyorlar" yorumunu yaptı.

    “fenerbahçe türk futboluna nifak tohumları ekmeye devam ediyor” diyen adnan polat, durumla ilgili "bu yaşananlar futbol değildi. rüzgar ekenler fırtına biçeceklerdir" dedi.

    aziz yıldırım ise maç çıkışında iki sene içinde fenerbahçe'yi avrupa'nın bir numaralı kulübü yapacağını söylerken, asıl nifak tohumlarını adnan polat’ın ektiğini iddia etti. yıldırım, son dönemde fenerbahçe'ye yönelik yapılan eleştiriler karşısında bugüne kadar gösterdikleri bilinçli duruşa devam edeceklerini belirterek, ''çünkü susmak da bazen bir erdemdir'' dedi. fakat kendisinin bilinçli duruşun sözlük anlamını bilip bilmediği hiçbir zaman tam olarak tam anlaşılamadı.

    fenerbahçeli futbolcular o geceki galatasaray galibiyetini christoph daum’un verdiği bir yemekte kutladılar. onlara göre artık türk futbol tarihinde yeni bir sayfa açılmıştı. bundan sonra fenerbahçe alıp başını yürüyecekti.

    ülke, ligin son üç haftasına devrik bir galatasaray, devre dışı bir futbol fedarasyonu, etkisini daha ligin ilk haftalarında kaybetmiş diğer 16 tane takım ve herkesi sindirmeyi başarmış bir fenerbahçe’yle giriyordu. tablo, hiç olmadığı kadar umutsuzdu. ama florya’ya çekilen eric gerets’in bir tek tesellisi vardı. şampiyonluğun kapısı matematiksel olarak kapanmamıştı. ve o kapı aralık kaldığı sürece, oradan içeri girip mücadeleye kaldığı yerden devam edebileceğini düşünüyordu. çok değil, üç hafta sonra o kapıdan girecek ve güzel bir mayıs akşamı bu derbinin rövanşını alacaktı. hem de cümle aleme ibret olacak bir zaferle…

    2006’nın 22 nisan’ında avrupa’nın aslanı tökezlemişti. aslında bilirsiniz, topallayan atları vururlar. ama bu kez öyle olmadı. galatasaray aldığı yaraya rağmen koşmaya devam etti. çünkü 22 nisan, bir şampiyonluk kaybediş değil, bir uyarıydı. aziz yıldırım, “durdurulmazsam istediğimi yaparım” diyordu. ülke bu demokles kılıcının altında son üç haftaya giriyordu. olaylar karşısında aciz kalmış bir galatasaray başkanı, koltuğunu bırakıp gitmeye zorlanmaya başlanan bir teknik direktör, yenik düşmüş bir takım ve yönetimle hiç anlaşamayan bir taraftar kitlesi vardı. şimdi bu karmaşık denklemden bir çözüm çıkarılması gerekiyordu. ama nasıl ve kimle? 23 nisan sabahı, florya’da bu soruların yanıtını hiç kimse bilmiyordu.

    aynı sabah gazeteler heyecanla “fenerbahçe şampi…” şeklinde manşet atıyorlardı. onlara göre galatasaray, rakibi fenerbahçe tarafından birçok kaçırılan golün de olduğu bir maçta 4-0 ile devrilmiş, hatta daha büyük fark yemekten ucuz kurtulmuştu.
    fenerbahçe yönetimi, samandıra’da futbolcuları ziyaret edip kameralar karşısına çıktı. gazeteleri onlar da okumuş, atılan manşetlerden memnun olmuşlardı. 23 nisan 2006 sabahı aziz yıldırım’ı gülümseten de buydu.

    tüm fenerbahçeliler büyük bir sevinç içindeydi. “balyozu indirdik, galatasaray'ı devirdik” sevincindeydiler. oysa balyoz, sadece üç hafta sonra kendi kafalarına inecekti… (bkz: 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı)
  • 75
    bu maçı bir kıraathanede, kalabalık bir ortamda izlemiştim. 4-0 olunca maç bitmeden üzgün bir şekilde mekandan çıktığımı hatırlıyorum. sokağa çıktığımda bir gol sesi daha duydum, aha dedim bu kez de 5 yedik. sonra eve gittim, meğerse 4-0 bitmiş. gol diye sevinilen pozisyon anelka'nın song'u çalımlayıp vurduğu ve direkten dönen topa verilen tepkiymiş. böyle de bir anımdı *
App Store'dan indirin Google Play'den alın