• 74
    bir önceki hafta fenerbahçe'nin 15 nisan 2006 vestel manisaspor fenerbahçe maçını kaybetmesi, galatasaray'ın ise 16 nisan 2006 galatasaray çaykur rizespor maçını kazanmasıyla daha farklı bir atmosferde oynanmış maç. bu iki skorun neticesinde sürekli geriden takip ettiğimiz fenerbahçe ile üç puan önlerindeyken karşılaşma fırsatı elde etmiştik. bu maça gelene kadar ki süreç de çok dikkat çekicidir.

    hatırlanacağı gibi, o sezon haftalar birbirini kovalıyor, hem galatasaray, hem de fenerbahçe şampiyonluk yarışında kayıpsız şekilde ilerliyorlardı. enteresan bir biçimde, başladığı günden beri kavgaların, polemiklerin ve karşılıklı hamlelerin ardı arkası kesilmeyen ligde nisan ayı geldiğinde herkes sessizleşmiş, adeta kabuğuna çekilmişti. herkes ligin sonuna mümkün olduğunca az kayıpla girmenin derdine düşmüş ve bu da kılıçların bir süreliğine kınına girmesine yol açmıştı. ancak bu sessizlik en ufak bir kıvılcımda polemik, kavga ve atışmaları tetikleyecek gibiydi. ve nitekim, sessizliği bozan kızılca kıyamet 15 nisan 2006’da manisa’da koptu…

    süper lig'de 30. haftaya averajla lider başlayan fenerbahçe, vestel manisaspor'a 5-3'lük skorla boyun eğdi. maçın bitiminde büyük olaylar çıktı. statta animasyon yapan ekibin sunucusunun karşılaşma sonrası ''lay lay fenerbahçe, olamazsın şampiyon'' şeklinde anons yapmasının ardından, sarı-lacivertli takımın taraftarlarının bulunduğu tribün bir anda karıştı. bazı taraftarların sandalyeleri sökerek sahaya fırlattığı gözlenirken, çıkan kargaşada bazı taraftarlar hafif şekilde yaralandı.

    fenerbahçe, vestel manisaspor'a sürpriz biçimde 5-3 yenilerek şampiyonluk yolunda büyük bir yara alınca, şampiyonluk yarışında gözler ertesi gün oynanacak galatasaray-çaykur rizespor maçına çevrilmişti. galatasaray da ç.rizespor'u 4-2 yenerek liderlik koltuğuna oturmuştu. bu galibiyetle f.bahçe'yle arasındaki puan farkını 3'e çıkaran cimbom, şampiyonluk için çok önemli bir avantaj elde ediyordu.

    maçın ertesinde galatasaray kulübü başkanı özhan canaydın, çaykur rizespor galibiyetinden sonra fenerbahçe derbisini de kazanıp, şampiyon olmak istediklerini söyledi.

    başkan yardımcısı adnan polat ise çaykur rizespor maçının üst düzeyde bir mücadele olduğunu belirterek, ''derbi öncesindeki maçlar genelde böyle zor olur. fenerbahçe şükrü saracoğlu stadı'na 3 puan önde çıkacağımız için mutluyuz'' dedi. bu avantajlarını en iyi şekilde değerlendireceklerini vurgulayan polat, ''derbiden galip ayrılmak istiyoruz. fenerbahçe geride olduğu için gerek futbolcuları, gerek taraftarları daha stresli olacak. inşallah fair play içinde bir derbi olur' diye konuştu.

    galatasaray teknik direktörü erik gerets, fenerbahçe'nin 3 puan önüne geçmeleri konusunda temkinli konuşarak, ''lig yarışında değişen bir şey yok, sadece kadıköy'de kazanmak mecburiyetinde değiliz'' dedi.

    22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçına gidilirken nefesler tutulmuş, herkes derbi sonrası nasıl bir tablo oluşacağını konuşuyordu. dananın kuyruğunun kopacağı günler gelmişti.

    o hafta içi türkiye kupası’nda finalin adı beşiktaş-fenerbahçe olarak belirlendi. takımının finale kaldığı maç sonrası konuşan beşiktaş başkanı yıldırım demirören, ''biz türkiye kupası'nı alırız, galatasaray da şampiyon olur'' dedi. demirören’in bu açıklamaları, kaostan ve kavgadan beslenmekten zevk alan aziz yıldırım’a büyük bir fırsat oldu.

    fenerbahçe başkanı düzenlediği basın toplantısında “güvenlik güçleri, manisa’da taraftarımıza terörist muamelesi yaptı, orantısız güç kullandı. yaşananlar adil değil. rakip kulüplerin başkanları bize karşı ittifak kuruyor, önümüz kesilmeye çalışılıyor. ama kimse merak etmesin, biz nasılsa hafta sonu galatasaray’ı yener, yeniden lider oluruz” dedi.

    galatasaray kulübü başkan yardımcısı adnan polat, beşiktaş kulübü başkanı yıldırım demirören'in sözlerinin saptırılmaması gerektiğini söyledi.

    mecidiyeköy'de bulunan sportif a.ş. binasında basın toplantısı düzenleyen adnan polat, demirören'in, ''biz türkiye kupası'nı alırız, galatasaray da şampiyon olur'' şeklindeki sözleri sonrası oluşan polemikle ilgili görüşünün sorulması üzerine, ''yıldırım demirören'in beyanatlarını saptırmaya kimsenin hakkı yok. kimse öküz altında buzağı aramasın. aziz yıldırım bu konuda fazla hassas davranıyor'' diyerek yıldırım’ın algı operasyonu yapmasına set çekti. fenerbahçe başkanı, polat’ın bu demecinden sonra bir daha asla bu konuyu gündeme getirmedi.

    türk kamuoyuna göre göreve yeni gelen adnan polat, aziz yıldırım karşısında iyi bir sınav veriyor, yıldırım’a “meydan artık boş değil” mesajı veriyordu. aslında bu daha henüz işin başlangıcıydı. ligde son 4 haftaya girilirken türk futbolunda işler çok ilginç bir noktaya gidiyordu.

    son iki sezonun şampiyonu olan fenerbahçe'de, başkan aziz yıldırım gözünü ezeli rakipleri galatasaray'ın rekoruna diktiğini yakın çevresine bir kez daha tekrarlamıştı. sarı- kırmızılı takım, 1996-2000 arasında tam 4 kez üst üste şampiyon olarak rekor kırmıştı. hatta bu müthiş serinin sonunda da uefa şampiyonu olmuş, süper kupa'yı kaldırmıştı. işte aziz yıldırım, cimbom'un dört sezonluk rekorunu 2007-08 sezonun sonunda tarihe gömmek istediğini söylüyordu.

    f.bahçe başkanının yakın çevresine "en zoru bu sene. g.saray da yarışa iyi asıldı. bu sezonu şampiyon bitirebilirsek rekorun geleceğinden şüphem yok. gelecek sezon zaten 100. yılımız. fenerbahçe'nin bu tarihi dönemine yakışır bir şekilde kuracağımız kadronun zirveye çıkacağından eminim. zaten aynı kadro bir sonraki sezonda da sahada olacak ve önünde kimse duramayacak. o zaman da rekor gelecek" değerlendirmesinde bulunduğu konuşuluyordu. ancak bunun için sarı-lacivertli takımın o sezon ve sonraki iki sezon da şampiyonluk ipini göğüslemesi gerekiyordu ki bu heves çok yakında başka bahara kalacaktı.

    tff, kadıköy’deki derbiyi hakem cüneyt çakır’ın yöneteceğini açıkladı.

    türk futbolunun kalbi 22 nisan 2006’da kadıköy'de atacaktı. süper lig’de 2005-2006 sezonu şampiyonunu belirlemesi açısından büyük önem taşıyan maçta ezeli rakipler fenerbahçe ile galatasaray karşı karşıya geliyordu. galatasaray, derbi maça ezeli rakibinin 3 puan önünde lider olmanın avantajıyla başlıyorken, vestel manisaspor karşısında 5-3'lük şok skorla yenilerek liderliği galatasaray'a kaptıran fenerbahçe ise, büyük seyirci desteği altında oynayacağı maçı kazanarak, son 3 maç öncesi liderliği yeniden eline geçirmek istiyordu.

    fenerbahçe, galatasaray'ı appiah, luciano, alex ve anelka'nın attığı gollerle 4-0 yendi. bir o kadar da kaçırdığı gol fırsatı mevcuttu. bu galibiyetle ezeli rakibini puan olarak yakalayan sarı-lacivertliler, yeniden liderlik koltuğuna oturdu. şampiyonu artık kalan 3 maç belirleyecekti.

    f.bahçeli futbolcular ve teknik heyet kalan üç maçta fire olmazsa camiaya tarihteki ilk "üç kez üst üste şampiyonluğu" yaşatacaktı.

    adnan polat, maçtan sonra sahaya hindi getirilmesi ve 'bir baba hindi' tezahüratları ile ilgili olarak, "bu sevinme türünü garipsedim. f.bahçeli tuncay, daha önce yaptığı tezahürat nedeniyle federasyondan ihtar cezası almıştı. ancak yakışıksız tavrını sürdürdü. fenerbahçeli futbolcular, yöneticiler, herhalde kendilerini türk futbolunun üzerinde görüyorlar ki federasyon dahil hiçbir otoriteyi takmıyorlar" yorumunu yaptı.

    “fenerbahçe türk futboluna nifak tohumları ekmeye devam ediyor” diyen adnan polat, durumla ilgili "bu yaşananlar futbol değildi. rüzgar ekenler fırtına biçeceklerdir" dedi.

    aziz yıldırım ise maç çıkışında iki sene içinde fenerbahçe'yi avrupa'nın bir numaralı kulübü yapacağını söylerken, asıl nifak tohumlarını adnan polat’ın ektiğini iddia etti. yıldırım, son dönemde fenerbahçe'ye yönelik yapılan eleştiriler karşısında bugüne kadar gösterdikleri bilinçli duruşa devam edeceklerini belirterek, ''çünkü susmak da bazen bir erdemdir'' dedi. fakat kendisinin bilinçli duruşun sözlük anlamını bilip bilmediği hiçbir zaman tam olarak tam anlaşılamadı.

    fenerbahçeli futbolcular o geceki galatasaray galibiyetini christoph daum’un verdiği bir yemekte kutladılar. onlara göre artık türk futbol tarihinde yeni bir sayfa açılmıştı. bundan sonra fenerbahçe alıp başını yürüyecekti.

    ülke, ligin son üç haftasına devrik bir galatasaray, devre dışı bir futbol fedarasyonu, etkisini daha ligin ilk haftalarında kaybetmiş diğer 16 tane takım ve herkesi sindirmeyi başarmış bir fenerbahçe’yle giriyordu. tablo, hiç olmadığı kadar umutsuzdu. ama florya’ya çekilen eric gerets’in bir tek tesellisi vardı. şampiyonluğun kapısı matematiksel olarak kapanmamıştı. ve o kapı aralık kaldığı sürece, oradan içeri girip mücadeleye kaldığı yerden devam edebileceğini düşünüyordu. çok değil, üç hafta sonra o kapıdan girecek ve güzel bir mayıs akşamı bu derbinin rövanşını alacaktı. hem de cümle aleme ibret olacak bir zaferle…

    2006’nın 22 nisan’ında avrupa’nın aslanı tökezlemişti. aslında bilirsiniz, topallayan atları vururlar. ama bu kez öyle olmadı. galatasaray aldığı yaraya rağmen koşmaya devam etti. çünkü 22 nisan, bir şampiyonluk kaybediş değil, bir uyarıydı. aziz yıldırım, “durdurulmazsam istediğimi yaparım” diyordu. ülke bu demokles kılıcının altında son üç haftaya giriyordu. olaylar karşısında aciz kalmış bir galatasaray başkanı, koltuğunu bırakıp gitmeye zorlanmaya başlanan bir teknik direktör, yenik düşmüş bir takım ve yönetimle hiç anlaşamayan bir taraftar kitlesi vardı. şimdi bu karmaşık denklemden bir çözüm çıkarılması gerekiyordu. ama nasıl ve kimle? 23 nisan sabahı, florya’da bu soruların yanıtını hiç kimse bilmiyordu.

    aynı sabah gazeteler heyecanla “fenerbahçe şampi…” şeklinde manşet atıyorlardı. onlara göre galatasaray, rakibi fenerbahçe tarafından birçok kaçırılan golün de olduğu bir maçta 4-0 ile devrilmiş, hatta daha büyük fark yemekten ucuz kurtulmuştu.
    fenerbahçe yönetimi, samandıra’da futbolcuları ziyaret edip kameralar karşısına çıktı. gazeteleri onlar da okumuş, atılan manşetlerden memnun olmuşlardı. 23 nisan 2006 sabahı aziz yıldırım’ı gülümseten de buydu.

    tüm fenerbahçeliler büyük bir sevinç içindeydi. “balyozu indirdik, galatasaray'ı devirdik” sevincindeydiler. oysa balyoz, sadece üç hafta sonra kendi kafalarına inecekti… (bkz: 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı)
  • 1
    4-0 kaybederek bitime üç hafta kala karşı camiayı şampiyonluk havasına soktuğumuz turkcell super lig 2005 2006 sezonu 31. hafta karşılaşması. kupa maçında kaleyi aykut erçetin'e devreden erik gerets derbi maçına sağ bekte uğur uçar, sol bekte ferhat öztorun'la başlayarak yine şaşırtmıştı. siyah formasıyla sahaya çıkan galatasaray, her derbiye olduğu gibi süratli ve istekli başlamış; ilk dakikalarda iki yüzde yüzlük pozisyondan gol çıkaramamıştı. daha sonra yine derbi klasiği yaşanmış fenerbahçe 12 ve 20. dakikalarda peş peşe iki golle skor üstünlüğünü ele geçirmişti. ikinci yarının başında saidounun atılması maçı bitiren olay olurken alex ve anelka'nın attığı goller bu mağlubiyetin üstüne tuz biber olmuştu adeta. maçın sonları yaklaşırken tribünlerde, misafir takım tribünün görüş açısındaki en yakın bölümlerden birinde açılan pankart * * sahadaki sansasyonel skorun bile önüne geçmeyi başarmıştı. maç sonunda yaşananlar ise işin bambaşka bir boyutuydu. sahadan soyunma odalarına giden koridorda bir stad görevlisi hasan şaş'a yumruk attı. çok değil 7 gün önce manisa'da "laylay fenerbahçe" lafıyla kendinden geçip türk polisine dahil el kaldıran fenerbahçe taraftarı, bütün olayları anonsçuya yükleyen fenerbahçe yönetimi ve medya değilmiş gibi galatasaray taraftarı bir buçuk saat kadar içerde bekletildi. hindili bindili tezahürat stad hoparlöründen elinde mikrofonla anons yapan bir zat tarafından haykırıldı. bununla da kalsa iyi. sahaya canlı bir hindi, kanatlarından çeke çeke getirilip dolaştırıldı. bütün stadın ışıkları sönerken sadece galatasaray taraftarına doğru spot denilen ışıklar yakıldı. bütün bunları nedense kimse dillendirmedi. münferit gitmeye zorlanan galatasaray taraftarının yaşadıklarını bir allahın kulu çıkıp anlatmadı.
    üç maç kalmıştı sezonun bitimine.. puan eşitliğinde fenerbahçe üstündü, fenerbahçe'nin üç maçı da ligdeki nispeten zayıf takımlara karşıydı, üstelik galatasaray'ın bir maçını deplasmanda beşiktaş ile oynayacaktı. herşey fenerbahçe'den yanaydı, ama...
  • 58
    akşam içtiması için dışarda bekliyoruz.
    skorun 2-0 olduğunu öğrenmiştik ama maçın gidişatı konusunda çok bilgimiz yoktu.
    devre bitince yan birliğe maçı izlemeye giden iki arkadaş içtima için geldiler.
    maçın gidişatını öyle bir anlattılar ki “eyvah yine 6-0 geliyor” dedim.
    ikinci yarıyı radyodan dinlemeye yüreğim el vermemiş ve maçın bitişini bölüğün ıssız bir yerinde beklemiştim.
    yalan yok 4-0 bittiğini öğrenince ohh çekmiştim.
    tabii ertesi ve ondan sonraki günlerde birlikte moraller yerdeydi:(
    şampiyonluk geldi de bu maçı unuttuk.
  • 68
    kadikoy'de, galatasaray tribününde canlı izlediğim maç. nasıl bir çile çektiğimizi hayal etmeye çalışmayın edemezsiniz. aslında bu maç ile ilgili şöyle bir durum da var hatırladığım kadarı ile; maça iyi başlayan taraf yine bizdik genelde olduğu gibi. necati ateş, hakan şükür ve ayhan akman'la ilk 10-12 dakika pozisyonlara girip topu orda oynuyor görünsekte fenerin ilk şutu, appiah'ın şutu gol olunca bir zamanların klasik senaryosu devreye girmişti yine. saidou'nun ikinci yarının hemen başında kırmızı görmesi ise felaketin habercisi oldu. atak üstüne ataklar, oley çekmeler, oyuncularımızın basiretinin bağlanması ve kadiköy'de o galatasaray nefreti ile gözü körelmiş hayatının en büyük başarılarını galatasaray üzerine kuran taraftarın gaza gelişi..

    90 dakika sonrası tüm bunlar maç içinde olabilecek şeyler deyip sinirden üzüntüden tırnağınızı yerken fenerbahce deplasmanına gittiğinizi hatırlatmaya ve anlatmaya çalışan bir camia ve babadan oğula nesil olan insanlar topluluğu.. maç biter çalarsın şarkını iki koyduk mu çekersin defolur gidersin di mi ? yok.. ışıkları kapamalar, lazer show yapmalar (sirkteki hayvanlara tutar gibi gözümüze gözümüze), sahaya sarı kırmızı formalı hindi çıkarmalar, tuncay şanlı'ya hindi kovalatmalar, g... s... pankartı açmalar... tüm bunlara tepki gösterip cinnet geçirirsen de sana biber gazını havaya karışmadan sıvı olarak sıkmaya çalışan bir polis.

    o gün tüm bu yaşadığımız eziyet anlarında bilincimi gerçek anlamda sinirden ve biber gazından yitirmek üzereyken o hengame içinde bir abimizin; ''allahım sen bunları neden mutlu ediyorsun ya rabbim, bunlar kötü insanlar kötüüüüü'' diye diz çöküp ellerini açıp allah'a isyan ettiğini dün gibi hatırlıyorum. ben de bu soruyu çok sorardım kendime ama bu kadar samimi bu kadar canına tak etmiş bir şekilde sorulduğunu hiç görmemiştim hayatımda. sanırım yukardaki de benle aynı fikire vardı ki abimize ve bizlere 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı ile 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı'nı aynı gün yaşatarak bir nevi gönül aldı.

    teşekkür ederiz allahım,
    seni çok seviyoruz allahım.
  • 63
    sözlüğün kendine işkence etmeye niyeti var galiba. tarihte en çok ezildiğimiz derbidir. skor değilde oyun anlamında. diğeri ise tudor döneminde beşiktaş'a deplasmanda kaybettiğimiz 3-0'lık maç (quaresma 40 yıllık galatasaraylı gibi gol kaçırmıştı)

    bu maça gelince sağda uğur uçar solda ferhat öztorun gibi 2 tane 18'lik topçuyla kadıköy'de farklı bir sonuç olamazdı zaten. hala 05-06 sezonunu şampiyon tamamladığimıza inanamıyorum.
  • 64
    herkes çok şanslı olduğumuzdan bahsetmiş ama ilk 10 dakikada kaçan 2 tane net pozisyonumuz vardı ve fenerbahçe ilk golünü saçmasapan bir şekilde tam kalecimizin önünde seken bir uzaktan şutla bulmuştu. bunların sonucunda, sahip olduğumuz momentum uçup gitmişti. o sene fenerbahçe'ye hem ligde kendi evimizde yenilmiştik, hem de kupada elenmiştik ama oynadığımız 3 maç da oyun olarak başa baş geçmişti;

    (bkz: 27 kasım 2005 galatasaray fenerbahçe maçı)
    (bkz: 8 mart 2006 fenerbahçe galatasaray maçı)
    (bkz: 22 mart 2006 galatasaray fenerbahçe maçı)

    bu maçta ise skor 1-0'a geldikten sonra hiç geri dönüş olmamıştı, fenerbahçe kalan 80 dakikayı domine edip belki 6'ya, 7'ye gidebilecek bir maç oynamıştı ve skorun 4'te kalması bizim için şanstı. ama skoru 1-0'a getiren taraf olmayı hak eden taraf kesinlikle galatasaray'dı. fenerbahçe de bu açıdan şanslıydı ki bu azımsanmayacak bir şans. çünkü o sene iki takım arasında bu maçın 10 ila 90. dakikaları arasında gördüğümüz derecede bir futbol farkı kesinlikle yoktu. hatta hepimiz biliyoruz ki sezon geneline yayılan fenerbahçe lehine hakem hataları olmasaydı o sezonu galatasaray rahat bir şekilde şampiyon tamamlayacaktı (ki yine de tamamladı). hal böyleyken bu maça bu kadar anlam yüklemek bana doğru gelmiyor açıkçası. olmayacak şey değil, birbirine yakın futbol oynayan iki takımdan biri çok kötü gününde, öbürü de çok iyi gününde olabiliyor. o gün de fenerbahçe çok şanslı başladı, bu şansını da harika bir şekilde değerlendirdi. bunda beklerde uğur uçar, ferhat öztorun ikilisini seçmemizin de etkisi büyüktü.

    bu maça benzer bir örnek geçen sezon oynanan 22 şubat 2020 beşiktaş trabzonspor maçı'ydı mesela. beşiktaş o maçta trabzonspor'u fenerbahçe'nin bizi ezdiğinden de daha fazla ezdi ama geçen senenin genelini düşünecek olursak 2 takım arasından daha iyi olan tarafın kesinlikle trabzonspor olduğunu rahatlıkla söyleriz. tabii biz 2005-2006 sezonunda fenerbahçe'den daha iyiydik demiyorum ama onlar da bizden daha iyi değildi. az çok aynıydı iki takımın oynadığı futbolun seviyesi.
  • 66
    22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçında gerets'in çıkardığı kadroyu görünce zaten az olan beklentim sıfıra düşmüştü. tabi son 6 senenin getirdiği o talihsiz yenilgiler vs de şevkimi kırdığından izlemeyi düşünmediğim bir karşılaşmaydı en azından ilk yarısını, zira o gün teyzemin kızı evleniyordu düğündeydik. galatasaraylı olmama sebep olan dayım ise düğün başlamadan kıyılan nikahı izlemek yerine ilk yarıyı izlemişti. salona girdiğinde yüzü bir karıştı, ben de kendisine '' izleme dedim ama sana'' dedim. zaten skor arttıkça dayım rakıları yuvarladı durdu. en azından o an unutmak için içti de içti. en son pistte belinde ceketi elleriyle çamaşır çitileme figürleri ile oynuyordu.. ben o gün bir sürü fenerli ile bu maçı aldınız ama sonunda biz şampiyonluk olacağız diye iddiaya girdim.
  • 75
    bu maçı bir kıraathanede, kalabalık bir ortamda izlemiştim. 4-0 olunca maç bitmeden üzgün bir şekilde mekandan çıktığımı hatırlıyorum. sokağa çıktığımda bir gol sesi daha duydum, aha dedim bu kez de 5 yedik. sonra eve gittim, meğerse 4-0 bitmiş. gol diye sevinilen pozisyon anelka'nın song'u çalımlayıp vurduğu ve direkten dönen topa verilen tepkiymiş. böyle de bir anımdı *
  • 46
    kadıköy terör ortamının en zirve halidir bu maç. bir gün önce valilikçe açıklanan gs taraftarları kabataş üzerinden toplu halde vapurla getirilecek kararının gece yarısı bir anda "hayır efendim öyle gelmeyecekler münferit gelecekler, eğer 10 kişi toplanırlarsa kendilerine müdahale edilecek" şeklinde değiştirilmesi sonrasında kadıköy-dereağzı-kızıltoprak sokaklarında karşılıklı hücumlar 3-5 gs lıya düşen 2500 fenerli şeklinde geçen mevzulardan sonra tribüne varabilmemiz, tüm bu şartlara rağmen gs tribününün tıpkı şampiyonluk maçlarındaki samiyen gibi süslenmiş olması, o yıllarda para ödenemediği için topçulara, haberlerde kulübün ekonomik durumunun hep manşet olması, adnan polat vasıtası ile yapılan para toplama kampanyası sebebi ile bize cüzdanından çıkardıkları paraları gösteren fb seyircisi( etme bulma dünyası diye boşuna denmemiş) ile anlatabilirim maç öncesi ortamı kısaca.

    daha öncede diğer fb deplasman maçları başlığında da bahsettiğim gibi, stadları ile ilgili her yeniliği gs maçlarında açmayı şiar edinmiş fb zihniyeti bu maçta da eski adı numaralı yeni adı fenerium tribünü olan stadlarının son kısımını da bu maçla birlikte hizmete sokmuştu. maç başı kaçırdığımız çok net 2 gol, sağ ve sol kanatta uğur ve ferhat ın görev aldığı, attıkları ilk golde çıkan sesin benim subjektif görüşüme göre desibel rekoru kırdığı, ilk yarının ortalarında saidoya çıkan gereksiz sarı kartın maçın 2.yarısının hemen başında çift sarıdan kırmızıya dönmesi, maçın 4 -0 a gelmesi , oyun olarak ezilmemiz, fb tribünün oley çekmelerine müteakip her sene böyle bestesi, tüm stadın kendini paralarcasına fb cimbomla ta...k geçiyor bestesini söylemesi, maç sonu sahada tuncay şanlının elinde hindi(bildiğiniz canlı hindi) ile bir baba hindi söyletmesi, bizim tribüne gaz sıkılması, çıkışta polis kordonunda olmamıza rağmen (5 km yürütülüyorduk iskeleye kadar hasanpaşa tarafından) acıbadem dörtyoldan geçirken fb tribünün eskilerinden ve daha sonra gayrı meşru aleminde kendine yer bulan simalarından bir tanesi tarafından bize bir kaç el ateş edilmesi, ortalığın karışması.

    hani diyoruz ya hepimiz bazen geyik bazen şaka (ama bence doğruluk payı yüksek) amaçlı göklerden gelen bir karar vardır diye. işte bizim 14 mayıs 2006 şampiyonluğumuz(denizliden gelen gol haberi- beklenen 16 uzun dakika vb) yukarıda saydığım ve belki de bir bu kadar daha unuttuğum adiliklere, haksızılıklara karşı yukarıdan verilmiş cevaptır. doğru ve iyisen er yada geç kazanırsın
  • 52
    eric gerets' in hem ferhat öztorun hem de uğur uçar ile başlaması bu sonucu doğurdu. aslında bir bakıma da iyi oldu fenerbahçe bu maçın ardından kendisini "şampiyon" ilan etmişti. gerçek hiç de öyle olmayacak ve ömrümüzün sonuna dek unutamayacağımız bir şampiyonluğa sahne olacaktı.

    sonrası için;

    (bkz: kapalı saat kaç?)
    (bkz: 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı)
    (bkz: 14 mayıs denizlispor fenerbahçe maçı)
    (bkz: kalk appi allah'ın dediği olur)
  • 76
    bu maçtan sonra fenerli biri bize misafirliğe gelip sürekli kıs kıs gülmüştü, arada laf falan sokmuştu, resmen dört köşeydi. zaten üzgündüm üstüne bir de bu durum olunca çok sinir olmuştum. normalde bu gibi sonuçlarda ailede bana dokunmazlar, bilirler çünkü. ama misafir işte, bir şey de denmez. neyse ki üç hafta sonra ben dört köşeydim, artık o misafir 16 köşe miydi neydi bilinmez.*
  • 11
    bu maçtan önce fenerbahçe taraftar grupları kadıköy'e gelecek galatasaray taraftarına savaş açacaklarını sayıkladılar. günlerce internette savaş propagandası yaptılar. ve bunlar üzerine tayfa aşağıdaki yazıyı yayınlamıştı.

    ey pepe metin ey gayet yüce
    fenerbahçe reisi muhterem duce
    duydum ki emanetleri edip de fora
    gelecekmş tayfan iskele tarafına
    gelsinler! savaş bizim için düğündür
    açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
    gs tayfası da öyle gider kanlı savaşa
    hem boğadan hem modadan ordular indir
    çatışalım en doğru söz emanetindir
    pusular işe yaramazsa etme fazla tasa
    savaşta göğüs göğüse çarpışmaktır yasa
    tarlabaşı denen yeri bilirsin elbet
    peygamber hüseyinleri unutmaman gerek
    unuttuysan hastane günlerini
    savaş yıllarına dönmek gerek tabi
    nice dönerler kesmeli başları
    ecel kuşu ayırmalı arkadaşları
    en yiğitler serilmeli en önce yere
    kanlar taşıp olmalı nazlı bir dere
    ey pepe metin ey fener reisi
    kabarmalı iki tayfanın yıllardır biriken kini
    21 gecesinde iskelede buluşalım
    kim kralmış, kim çakal anlayalım bakalım...

    galatasaray taraftarı maça çok sağlam hazırlanmıştı. maça toplu gidilecekti. ama maç günü emniyet açıklama yaparak toplu gidişi yasakladı ve maça toplu gidenlerin alıntı olacağını söyledi. hatta polis galatasaray taraftarını mecidiyeköy'de dağıtmaya başlamıştı. yine yanlış hatırlamıyorsam bir polis vurulmuştu mecidiyeköy'de, hem de kendi kaptırdığı silahıyla. maça zorunlu olarak taksilerle gidilmişti.
  • 6
    bu maç oynandığı zaman üniversite dolayısıyla afyon'daydım. 3 arkadaş kalıyorduk ve 3müzde galatasaray'lıydık. daha maça 2, 3 hafta kala başlamıştık ''nerede izleriz olm, nasıl maç olacak acaba'' tarzı konuşmalara. derken maça 1 hafta kala 2 günlüğüne istanbul'a gelmiştim. tatilim haftasonuna denk gelmişti. aynı hafta manisa fenere 5 atmıştı sanırım bizde rizeyi 4-2 yenmiştik. hatta maçın özetini haremde küçük bir tv'den izleyip otobüse binmiştim. derken maç gününe gelinmişti. biz geçen haftadaki manisa tecavüzünden ötürü fenerbahçe'nin 3 puan önünde giriyorduk son 4 haftaya. zaten potada da başka takım yoktu. saat 17.30 civarı formalar, atkılar giyinilmiş, maç izlenecek mekana gitmek üzere tam evden çıkacakken bir arkadaşın ''siz gidin olm bugün içimde kötü bir his var ben izlemicem'' diyerek satışı koymasıyla diğer arkadaşım ve ben mekana doğru yola çıktık. mekana geldiğimizde bir adam oturacak yer göstermekle görevliydi ve bizi tutup fenerlilerin arasına oturttu. çaresiz oturduk zira her yer rezerveydi ve bundan daha güzel bir yer bulmamız imkansızdı. ben maç saati yaklaştıkça heyecanıma engel olamıyordum arkadaşımsa telefondan fm2005 oynayarak vakit geçiriyordu. maça 10 dakika kala gerets'in her derbide olduğu gibi bu derbide de şaşırdığını gördüm. zira doğru düzgün ilk 11 oynamamış uğur uçar ve ferhat öztorun'u kadıköy atmosferinde ilk 11'de çıkarmıştı. derken maç başladı. her zaman olduğu gibi fırtına gibi başlamıştık. sanırım ayhan ve necati ile 2 net pozisyon kaçırmıştık. daha kaçan gollere üzülme fırsatı bulamamışken yine aynı senaryo sergilendi. 12'de appiah 20'de luciano ile 2-0 öne geçmişti fenerbahçe. ama o gün bir terslik vardı. bizim takım 2 pas yapamazken fenerbahçe sürekli bastırıyordu. galiba 3 toplarıda direkten dönmüştü maç boyu. fenerbahçe atakları içinde ilk yarı bitti. ben ve arkadaşım taktiksel konuşmalara başlamıştık devre arasında. ben sürekli ''3-2 olacak olm '' derken arkadaşım umursamıyordu bile fark açılmasın yeter diyordu. ikinci yarı başladığında da durum değişmemişti. sanki bizim oyuncular ömürlerinde ilk defa futbol oynuyor gibi çaresiz ve acemiydi. 2 pas yapamıyorduk. 52. dakikada saidou'nun atılamasıyla tüm ümitler bitmişti. geri kalan dakikalarda ne bende ne arkadaşımda ne de bizim takımda maçı çevireceğimize dair en ufak bir umut kalmamıştı. nitekim de öyle oldu alex ve anelka'nın golleriyle 4-0 bitmişti maç. bende arkadaşımda ağlamaklı terkettik mekanı ve eve doğru yol aldık. eve geldiğimizde diğer arkadaşda ağlamaklı odada boş boş oturuyordu. o na söylediğim tek şey hatırlıyorum; ''senin içindeki hissi sikiyim''. o gün diğer derbilerden farklı tek şey vardı o da bizim takımın çaresizliği. o haftaya kadar her maçta mücadele eden, tekmeye kafa atan futbolcuların hepsinin elleri, ayakları bağlanmıştı sanki. bu gözler 6-0'ı da gördü ama bu zamana kadar hiç bir maçta o kadar çaresiz olduğumuzu görmedi. ama kim derdi ki kadıköy'de çaresizleri oynayan o takım 3 hafta sonra mucizevi şampiyonluğu kutlayacak. o gün üzüntüden ağlamaklı olan ben 3 hafta sonra sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlayacağım. hayat çok garip....
  • 78
    okan buruk başlığında 2 aralık 2017 beşiktaş galatasaray maçını görünce ışık hızıyla aklıma düşen maç. sanırım bu iki maç galatasaray’ın son 30 senede oynadığı en kötü derbilerdir.

    bu maçın oynandığı vakitler heyecanlı bir ergendim, maçı fenerli komşularımızda galatasaray bayrağına sarılmış biçimde izlemiştim. verdiğimiz sayısız pozisyonlardan sonra mosmor olduğumu hatırlıyorum. o gece 10 yiyebilirdik, şansa kadere gerçekleşmedi şükür ki.

    kadıköy büyüsünü neredeyse gerçekte olduğundan 8 sene önce bozacak, ancak son dakikada baros’un direkten dönen topuyla birlikte hayalleri suya düşüren 17 mart 2012 fenerbahçe galatasaray maçı ile birlikte en travmatik maçlardandır.
  • 30
    az önce denk geldi bu maçın özetini izledim. sanki o günü tekrar yaşadım. özhan canaydın'ı hiçbir zaman sevemedim, vefatından sonra da hayırla anamadım. galatasaray tarihinin en kötü başkanıydı. onun döneminde her fenerbahçe maçından önce golü ne zaman yeriz, kaç fark olur diye düşünmekten karnımıza ağrılar giriyordu. bu maç zaten ezilmişliğin zirve noktasıydı. allah'tan sene sonu şampiyon olduk yoksa bugün özhan canaydın'ın adı bile galatasaray tarihinden silinirdi. durduk yere sinirlerim tepeme çıktı.

    edit: şimdi aklıma geldi. bizim sınıfta bir arkadaş vardı fenerli. üşenmemiş mukavvadan skorboard yapmıştı hıyar. fosforlu kalemle koca koca fenerbahçe 4-0 galatasaray yazmıştı. golleri, hatta saidou'nun kırmızı kartını bile dakikasına kadar yazmıştı amk işsizi. suratıma suratıma tutuyordu 4. golden sonra şeref tribünündeki şerefsizlerin bizim başkana hareket çektiği gibi. ama dövmemiştim.
  • 67
    üniversiteyi bir sahil kasabasında okurken irlandalılarn barında izlediğim maçtır. maçı fenerli ve galatasaraylı taraftarların karışık oturarak izlediği zamanlardı. neyse efendim 1 2 3 derken 4 oldu. bütün galatasaray fan boyları maçı 3.gol olduğunda terk ederken ben sonuna kadar dayandım ızdıraba. tv den bile olsa arkamızı dönemezdik baba vasiyetiydi zaar. maç bitti üzüntülü bir şekilde içeceğimi yudumlarken yanıma karşı suyun taraftarları geldi işte dedi gerçek galatasaraylı. ama o alaycı bakış ve gülümseme zihnime kazındı. sezon sonu gemi klaksonları eşliğinde şampiyonluk kutlarken hiçbiri ortalıkta gözükmüyordu.
  • 70
    anelka'lı, alex'li fenrbahçe'ye karşı uğur uçar ve ferhat öztorun ile çıkmıştık. appiah'lı aurelio'lu fenerbahçe orta sahasına karşı saidou tek başınaydı. çok ezildik bu maç. 4-0 bitti ama bi 4 tane daha atardı fener. mondragon'un çıkarttıklarını, song'un alex'in boş kaleye vuruşunu çok iyi çıkarttığını falan hatırlıyorum. 4-0 lık hezimete rağmen taraftar takımı karşılamaya gitmiş, şampiyonluk inancını kaybetmediğimizi göstermişti. o kadro kalitesinin fenerbahçe'den o kadrosundan 4 yemesi çok sürpriz de değildi zaten. hangi oyuncuyu nasıl suçlayacaksın? sonuç olarak şampiyonluk geldi ama oyun olarak 6-0 yenildiğimiz maçtan çok daha korkunç bir maçtı bizim için.
  • 50
    bornova kyk yurdunda 20 kişilik arkadaş grubuyla yaklaşık 1000 kişinin arasında izlediğim maç.

    lanet olsun. maçla ilgili aklımda kalan inanılmaz kötü oynadığımız. 6-0 lık maçta bile daha iyiydik.

    maç bitmeden ben sinirden odaya gittim. arkadaş grubu geldi dalga geçiyor. bilen vardır, odalarda priz yoktu hiç o zamanlar. yukarıdaki lambadan uzatma çektik, 37 ekran tüplü tv kurduk çanak antenli. tv'de yanılmıyorsam star tv açıktı, adnan polat çıktı galatasaray şampiyon olacak dedi.

    galiba 4 maç kalmıştı. fenerbahçe için 4ü de kolay maçtı. adnan polat'ın gazıyla hem oda arkadaşım hem sınıf arkadaşım olan fenerbahçeli bir çocukla orijinal formasına iddia girdik.

    tabi ki kazandım ama o piç formayı vermedi. kaç sene geçti üzerinden, 2010 da babası vefat ettiğinde mesaj attım, başka da konuşmadım kaypak herifle.
App Store'dan indirin Google Play'den alın