• 529
    (bkz: #949129)

    sonuç ve tanım: tarihe tanıklık ederek 52000 kişinin göt oluşuna birebir şahit olduğum ve fenerbahçenin şampiyonluk yerine babayı aldığı maç.

    fotoğraflara portakal soyulurmu eşliğinde bakmanız tavsiye edilir.. *

    http://www.youtube.com/watch?v=kSDrDu_9slE

    aslanların zemine ilk adımı; http://i.imgur.com/TyX0c.jpg

    nando ısınırken; http://i.imgur.com/RfqUe.jpg

    aslanlarımız ısınırken; http://i.imgur.com/H5bKF.jpg

    http://i.imgur.com/iyxQt.jpg

    ilk düdük; http://i.imgur.com/drEwh.jpg

    maçtan enstantaneler; http://i.imgur.com/nt9nT.jpg

    http://i.imgur.com/PonOl.jpg

    son düdük ve şampiyonluk; http://i.imgur.com/EUs1l.jpg

    son düdük ile birlikte şampiyonluğun geldiği an;

    http://www.youtube.com/...x=1&feature=plcp

    ve kaçınılmaz son; http://i.imgur.com/l53JQ.jpg

    elitler hemen kaçtı; http://i.imgur.com/gWlAQ.jpg

    çaresizlik; http://i.imgur.com/bpfcI.jpg

    bahtsızlık; http://i.imgur.com/Ry6yH.jpg

    keder; http://i.imgur.com/x57FG.jpg

    böyle bir maçı ve anı bana yaşatan allahıma bin şükürler olsun diyorum..
  • 712
    babamı hayatımda ilk defa ağlarken gördüğüm maçtır. bende yeri çok ayrıdır.

    o sene maçları digiturkplay den izliyorduk. digiturkplay yayinlari normal yayinlara gore 20 saniye kadar geç geliyordu. yan dairemizdeki fanatik fenerbahçeli komşumuz ise maçları normal yayında normal zamanında izliyordu. bizim taraftaki duvarı yumrukladığında bunun iki açıklaması vardı. ya fenerbahçe gol attı, ya da galatasaray gol yedi. normal sezon maçları zaten işkenceye dönüşmüştü bizim için. duvarlar ince olduğundan sesi sonuna kadar açsak bile sevinçlerini ya da yumruk sesini duyuyorduk. maç günü ise tek isteğim o yumruk sesini duymamakti. dakika 86-87 civarı babam kalp krizi geçiricem deyip koridorda volta atmaya başladı. bana ise saniyeler dakika gibi geliyordu. derken iki üç tane yumruk sesi geldi. babam yumruk seslerini duyunca benim odaya gitti, yıkılmıştı. ben ise hüngür hüngür ağlamaya başladım. biliyordum ki o gol çıkarılamazdi. tam o sırada fenerbahçe atak yapıyordu. olacak golü izlerken, bir baktım gol falan yok. bizim bu durumumuzu bilen beşiktaşlı acımasız diğer yan komşu bizi kandırmak için duvara vurmuş. gol olmadığından emin olduğumda koşa koşa odaya gittim ve babamı çağırdım. son düdük geldiğinde yere secde edip ağlamaya başladı. ben de üzerine yattim ve abartısız 5 dakika hıçkıra hıçkıra ağladık. aglamamiz bittiğinde ise duvara öyle 4 yumruk attım ki, o gün bugündür karşı taraftan hiçbir ses yok :)

    not : seni hiç affetmeyeceğim beşiktaşlı komşu. ölüyorduk ulan.
  • 725
    hayatımın en ilginç gününün merkezinde olan maçtır.

    playoff sistemi getirildiğinde ve son maçın kadıköy'de olduğunu öğrenince arkadaş ortamında son maç oraya zaten şampiyon gideriz dedim. takım malum fişek. deli gibi güveniyoruz. muslera -eboue ujfa semih balta-çolak selçuk melo engin-elmander necati diye şimdi bile tek nefeste yazabiliyorum ki aydın'dan bile katkı alıyoruz.

    arkadaş dedi tamam o zaman gel iddaaya girelim son maça şampiyon girerseniz ben nevizade'de, son maçta iddaamız olursa sen cadde'de izleyeceksin şampiyon olan da forma kazanacak. biz de yaptık bi eşşeklik tamam dedik. o oldu bu oldu şampiyonluk bu maça kaldı.

    ben hala deli gibi güveniyorum takıma. çantama attım formamı atkımı bayrağımı gömlek pantolon gittim caddeye. arkadaşla buluştuk. tabi ortam çekilebilir gibi değil. arkadaş da biliyor fanatikliğimi gülüyor bana sarılıp tezahürat yapıyor falan. bende tık yok.

    sonra maç başladı. herkes nasıl dolu. fatih terim her ekrana geldiğinde küfürler havada uçuşuyor. en beklemediğim durum ise bunlar 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçında kazanmalarına rağmen nasıl eziklik duydularsa top böyle oynanır!!! çıkarmayacağız ulan defanstan!!! diye gazlıyorlardı birbirlerini.

    maçın başında elmander'in üstten auta attığı pozisyonda verdiğim reaksiyonla herkesin bana dönmesi bir oldu... ben de mecburen ulan bu maçta nasıl alex oynamaz ya diye r yaptım hemen. tamam semt çocuğuyuz da kahvaltıda yürek yemiyoruz amk.

    geliyorlar kaçırıyorlar. cüneyt çakır'a yağmur gibi yağıyor küfürler. buralarda tam bilgi veremiyorum çünkü cidden hatırlamıyorum. zaten 70. dakika gibi çıktım mekandan. kapının dibindeki lamba direğinin yanına çömdüm.

    son 1 dakikayı izledim. sonra maç bitti. ben hiç arkadaş markadaş dinlemeden o ortamın dolduruşuyla koşmaya başladım. çantam bayrak forma dolu. bi an evvel taksime geçmeliyim diyorum içimden. e yalan yok ağladım da amk. cimbom adamı böyle siker diye bağıramadım e o hırs bir şekilde çıkıyor tabi ki.

    koştum... koştum... yemin ederim hatırlamıyorum sonra bindim otobüse. vapura gidicem. ordan karaköy ordan taksim plan bu. bunlar teselli evrelerine geçmişler. biz şikeyle uğraştık. yine de son maça kaldı. cüneyt o golü verseydi... sonra yanımızdan geçen bi arabayı cimbomlu var diye tekmeleyenleri gördüm camdan. kalp tabi götten atmaya başladı... bundan 30 saniye sonra da şöför otobüsüü durdu, gidemiyoruz isteyen insin dedi.

    e indim napcam amk gidicez taksim'e bu gece burada bitemez. indim fenerliler çöp konteynırlarını devirmiş çöpleri yakıyorlar. atm kırıyorlar falan. oradan geçip bi şekilde vapura ulaşmam lazım. gömleği maske yaptım koşup geçeyim derken iki polis kordonu arasında kaldım. bi önden bi arkadan biber gazı atıyolar. ulan gideyim polise diyeyim abi ben galatasaraylıyım bak çantamda bayrak var falan filan diye orada bi de linç edecekler. allahtan bi fırına girdim. çoluk çocuk da vardı tabi klasik türkiye manzaraları. ortam biraz yatıştı. tabi hala manyak fenerliler var. adam yola dikilen mantarları falan söküyordu amk nasıl koyduysa şampiyonluk onu götüne soksalar tatmin olmayacak.

    yoldan geçerken ebem sikildi tabi biber gazından. he bi bakıma iyi oldu gezi'nin antrenmanını yapıyormuşuz haberim yok. öyle böyle yetiştim vapura. içim içime sığmıyor artık. evdekiler delirmiş tabi. diyorum iyiyim bi durum yok.

    bu sefer de vapur fazla yolcu almış amk. üst katta bi grup fenerli var tezahürat yapıyor zıplıyor falan amk delileri. kaptan uyardı en sonunda vapur çok dolu adam akıllı durun diye. kendi kendime ulan o bayraklar çantadayken caddede ölmedim burda bi şey olmaz heralde diyorum artık. teselliyi kes.

    indim karaköy'den çıktım beyoğlu'na. tabi bayrak çıktı forma giyildi. deliler gibi seviniyorum artık. en son istiklale çıktığımda bi dayı ben içemiycem sen iç diye bi bira vermişti. inşallah işememiştir şişeye bira da miller amk işediyse tadından da anlayamazsın.

    eve gelince anladım yaptığımız işin büyüklüğünü. yastığa kafayı koyduğumda dedim ulan kadıköy'de şampiyon olduk... çocukluğumun kabusu, tarihin en değerli şampiyonluklarından birinin merkezi oldu...

    sonra diyorlar galatasaray'ı çok seviyorsun... bi takım bu kadar abartılır mı? ulan bana sadece bi günde bu kadar duygu yaşatan başka bir şey bulun onu da bu kadar sevmeyen en adi şerefsizdir. ki bu sadece bir gün. eğer galatasaraylıysan bunlardan onlarca var...
  • 667
    - totem uğruna yüzlerce kilometre yol gidilir mi , gidilir.

    5 üniversite öğrencisi arkadaş sezon içerisinde ne kadar kırılma noktası varsa ya bir arada olduk ya da maçtan önce birbirimizle konuşup başarılar diledik. öyle ya da böyle bu totem tuttu ve hep kazanan biz olduk.

    ve sezon sonuna geldik iş bu maça kaldı. herkes üniversite okuduğu şehirde. bir kaç gündür kimseden çıt çıkmıyor. derken cuma günü* dayanamayıp atlayıp gidiyorum memlekete, çorum'a. maç heyecanıyla yarı uykulu, yarı uyanık sabah ediyorum. ama sabaha kadar sürekli aynı rüyayı görerek. maç 0-0 bitiyor rüyamda ama ben bunu her defasında başkasından öğreniyorum.

    sabah oluyor, telefon bir mesaj düşüyor. 'olm ben çorum'a geldim, maçı nerede izliyoruz ? ' cevap yazmaya kalmadan bir mesaj daha 'olm maç için yer ayırttırdın mı, ben yeni indim otobüsten.' nasıl yani lan diyorum beni mi işletiyor bunlar. meğerse adamlar öyle bir inanmış ki 'bu iş ancak biz bir arada olursak olur' diyerekten atlayıp gelmişler. kimisi istanbul'dan kimisi elazığ'dan.

    daha fazla dayanamayıp öğle saatlerinde kendimizi atıyoruz dışarı. maç için mekan bakıyoruz. her zamanki uğurlu mekana ayaklarımız bizi götürmüyor nedense. taraftar grubunun toplandığı mekana biz de dalıyoruz. mekan oldukça güzel ancak saatler geçtikçe tıka basa doluyor, nefes alınmaz hale geliyor. mekan görevlisi klimaların bozulduğunu söylüyor.

    derken maç başlıyor. temkinliyiz. kenarda fatih hoca var genlerinde saldırmak var ama temkinli oynuyoruz. 'bam bam bam'ı bir kenara bırakmak zorunda olduğumuz maçlardan biri. fener geliyor, zaman zaman yüreğimizi ağızımıza getirecek pozisyonlar buluyor. fener bazen fena geliyor. çıt çıkmıyor mekanda kimseden. derken elmander sakatlanıp çıkmak zorunda kalıyor, derbilerdeki en önemli kozlarımızdan birini kaybediyoruz. o kadar stres yüklenmişiz ki devre arasının nasıl geçtiğini bile bilemiyoruz.

    60.dakika civarında kalbim dayanmıyor onca strese, havasızlığa. teklemeye başlıyor. nefes alamıyorum. mekan görevlisi ve bir arkadaşımın kollarında dışarı çıkartılıyorum. diğer arkadaşlar da gelmek istiyor. 'hayır' diyorum. 'bu totemi yarım bırakmayın.'*

    dışarı çıkartılıyorum. ağzımdan burnumdan kanlar akıyor. üzerimdeki parçalının sarısına bir de kan kırmızım ekleniyor. ancak hala içeriden sesleri duyabiliyorum. 'uzaklaşalım olm burdan, duymayalım şu maçın sesini' diyorum arkadaşa. o ise beni hastaneye götürme derdinde. şehrin ana caddesine çıkıyoruz. alabildiğine sessiz bir ortam var, garipsiyoruz.

    bir gece önceki rüyam yavaştan şekillenmeye başlıyor. maçın sonucunu başkasından öğrenmek için şartlar uygun. ancak dur daha 0-0 bitecek. ya bitmezse ?
    zaman geçmek bilmiyor. derken şehir yeniden hareketleniyor. gördüğümüz manzara karşısında yıkılıyoruz. caddenin yukarısından bir grup fenerli bayraklarını sallayarak tezahüratlar eşliğinde geliyor. olduğumuz yere çöküyoruz. yanımdaki arkadaşım 'nasıl yedik lan golü kim bilir' diye hayıflanmaya başlıyor. fenerli grup dağıldıktan sonra bir dükkandan esnaf bir vatandaş '0-0 bitti kardeşim şampiyonsunuz' diye sesleniyor. 'yok amına koyim rüya mı görüyorum yine' diye içimden geçiriyorum. sonra savaşa çıkan ordular gibi ara sokaklardan insanlar fırlıyor ana caddeye. bakıyoruz hepsinin rengi sarı kırmızı. o an kalpmiş, hastalıkmış, kanmış hepsini bir kenara bırakıp arkadaşımla birbirimize sarılıp ağlıyoruz. 'oldu ulan işte totem de tuttu, çektiğimiz çileye de değdi' diye haykırıyoruz.

    şampiyonluğu özlemiş galatasaray taraftarı ortalığı bayram yerine çeviriyor. tek başına kutlamaya katılan bir abimize denk geliyoruz. 'totem uğruna ben de kalktım istanbul'dan 11 saat yol geldim, yarın geri dönmem lazım beş parasız kaldım. ama umrumda değil lan' deyip bize sarılıyor o da. tanıdık, tanımadık herkesin eli birbirinin omzunda. kalp krizleri eşliğinde gelen şampiyonluğun ardından herkes son gücüyle bağırıyor 'sarı-kırmızı' diyerek.

    o gün anlıyorum ki söz konusu galatasaray olduğunda değil mesafeleri, akıttığın kanı bile gözün görmüyor.

    çok yaşa galatasaray, çok büyüksün.
  • 45
    bu maça kadar oynanacak 3 maçla ilgili fazla bir korkum yok açıkçası.maça gelene kadar oynanacak 3 maçta bir takım bir maçta puan kaybederse diğer takımda muhakkak o hafta veya ilerleyen haftalarda puan bırakacak. play-off fikstürünün çekildiği gün şampiyonluk düğümünün bu maça bırakılacağını düşündüm. bu maça çok büyük ihtimalle beraberliğin galatasaray'a yarayacağı bir puan sıralamasıyla gidilecek. yani bir anlamda fenerbahçe'ye bu maçı kendi evinde,kendi seyircin önünde kazan şampiyon ol denilecek. bu maç öncesinde her iki takımdan birinin şampiyonluk için iddiası kalmaması gibi bir durum sözkonusu değildir bence. çünkü tüm sistem buna göre bina edildi.ve son tahmin maçın hakemi cüneyt çakır olacak.
  • 983
    2011/2012 sezonu başladığında ankara kara havacılık okul komutanlığı'nda askerlik görevimi yapmaktaydım. tüm bir şike sürecini takip ettiğimiz rdm yazıhanesinin çay ocağındaki 37 ekran tüplü televizyon nasıl bir sezona girdiğimizi dinlediğimiz tek iletişim aracımızdı başlarda. sonraları, rütbeleri taktıktan sonra, erken dönem akıllı telefonlardan edinerek dijitalize olmuş, 37 ekran tüplü televizyonumuzu aldatmaya başlamıştık.

    askerden döndükten kısa bir süre sonra istanbul üniversitesi'nde işe başlamış, bayrampaşa yıldırım mahallesi'nde sevimli bir çatı katına yerleşmiştim. saçma kamu mesaisini bitirip hafta sonunun gelişini iple çeker, sonrasında tüm bir sezonu birlikte izleyeceğimiz arkadaş grubumuzla stada gidemediğimiz maçları zeytinburnu'ndaki yol üstü büyük nargile kafelerde buluşur takip ederdik. nargilelerimizi, birlikte izlediğimiz hiç bir maçı kaybetmemiş olmanın verdiği güvenle fokurdatmaya başlamıştık bir süre sonra.

    ligin son maçı olan bu derbiye vardığımızda hepimiz tedirgindik. maç sabahı başka arkadaşlarım da bana ulaşarak daha geniş bir grupla maç izlemeyi teklif etti. bir yanda kazasız belasız geliştirdiğimiz bilinçsiz totemin bozulacağı korkusu, diğer yandaysa maç sonu olası bir şampiyonluk kutlamasının delicesine kutlanışı arasında zaferin buğulu havasına kapılıp geniş bir gruba dahil olduk. bugün 2 kaymakam, 2 mülkiye müfettişi, 3 öğretim görevlisi, bir kaç müteşebbis ve bir kaç da beyaz yakalı olarak tanımlayabileceğimiz o grup, 9 yıl önce yalnızca taraftardı.

    maç, çoğunluğun galatasaraylı olduğu bir kafede havanın sürekli olarak gerildiği bir ortamda başladı. johan elmander'in ilk yarının ortalarında sakatlanmasıyla bizdeki gerginlik daha da artmıştı. o gerginlikle ilk yarıyı bitirdik. fena top oynamamakla birlikte hepimizin fikir birliğine vardığı esas nokta galatasaray'ın kadıköy'e şampiyon olmak için geldiği yönündeydi. oyuncuların çelik gibi sinirleri maça psikolojik olarak ne kadar iyi hazırlanıldığını anlatıyordu.

    ikinci yarı da umduğumuz gibi başladı. oyunu tutabiliyor, baskın atak yemiyorduk. hele hele issiar dia'nın 2. yarının ortalarında oyundan atılışıyla bizlerdeki gerginlik yerini rahatlamaya bırakırken, fenerbahçeliler'in ağızlarını olmadık küfürler doldurmaya başlamıştı.

    fernando muslera'nın oyunu akıllıca soğutmaları, oyuncuların kontralara odaklanmasıyla maçın sonuna geldik. aydın yılmaz ve milan baros ile golü bulabileceğimiz atakları olgunlaştıramazken bizler bir yandan yerimizde duramıyor öte yandan 'aman nargileler kırılmasın!' telaşı yaşıyorduk. o sezonun ilk fenerbahçe maçında emmanuel eboue'nin golüyle kırdığım nargile şişesi, o vakitten sonra beni bu konuda sürekli tedirgin hale getirmişti.

    maçın son 15 dakikasında 4 kere tuvalete gittiğimi hatırlıyorum. her gidişim ne kadar tedirginse, her dönüşüm daha bir çarpıntılıydı.

    o son topun dikilmesiyle gelen bitiş düdüğünün ardından aklımızı kaybediyorduk. 15 dakika süresince hep bir ağızdan söylenen marşların, şarkıların ardından koltuklarımıza yerleşip 'ulan şimdi ne yapacağız!' diyen bakışlarla birbirimizi süzdük. ertesi gün ales vardı, o yüzden 'çok abartmamalıyız!' dediğimi hatırlıyorum. fakat bunu söyledikten 15 dakika sonra e5'e inip florya metin oktay tesisleri'nin yolunu çoktan tutmuştuk. florya metrobüs durağından ana cadde boyunca çılgın bir taraftar grubuyla tesislere vardık. ulan yarın sınav var endişesiyle karışık 'nasıl koyduk ama' coşkusu bugün bile tarif edilemez bir duygu benim için.

    süreç uzadıkça uzamış, artık telefonların da şarjı bitmişti. kimin fikriydi bilmiyorum ama 'haydi içeri girelim!' diye ayaklandık birden. kimisi tellerin, kimisi ana demir kapının, kimisi de duvarların üzerinden atlayarak tesislere girmeye başladı. 15 dakikalık uğraşın arkasından antrenman sahasının ortasında otururken buldum kendimi. hep birlikte şarkılar söylediğimiz, sayısını tahmin edemeyeceğim ama epeyce kalabalık bir taraftar topluluğu antrenman sahasında takımı bekliyordu. o gece saat 02:30'a kadar florya'nın büyülü havasını ciğerlerime doldurdum. tüm bir nikotin stoğumuzu tüketişimizin ve kupayı kadıköy'de karanlıklar içinde kaldırdığımızın haberinin ardından tesislerden ayrıldım.

    eve vardığımda sanırım saat 03:30'du ve ben ertesi sabah sınav için sabah 08:00'de kalkıp sınava gitmiştim. o güne kadar geçirdiğim en iyi ales'ti benim için. çok da iyi bir puan alarak olası tüm pişmanlığı da atlatıyordum.

    bugün bakıp hatırladığımda hayatımın en unutulmaz günlerinden biriydi.

    iyi ki varsın galatasaray!
  • 849
    asla unutulmayacak karşılaşma.

    türkiye’nin en büyük takımının şikeci kuşların sahasında kupa kaldırması asla unutulmayacak. 55 bin kuşun şaşkın bakışlarında bir güneş doğdu. karanlık şükrü saraçoğlu stadyumunun çimlerine koca bir yıldız kupasıyla kaydı.

    ünal aysal, fatih terim, oyuncularımız, teknik heyet, kulüp çalışanları, taraftarlarımız. kimin bu şampiyonlukta emeği varsa hepsinin ellerinden öpüyorum.

    (bkz: şampiyon galatasaray sezonun en büyüğü oluyor galatasaray)
  • 1006
    bundan tam 10 yıl önce, türk futbol tarihinin ulusal bazdaki en önemli gecesi yaşandı. maçın ve skorunun bir önemi yok. önemli olan galatasaray taraftarının ve diğerlerinin hissettiği duygulardı. biz o duyguyu tekrar hissetmek için yaşadık, onlar unutmak için.

    bu geceyi ısrarla hatırlatıp zaferimize vurgu yapan fb'ye de teşekkür etmek lazım. ne anlama geldiği belli olmayan açıklamalar yapmasalar unutup gideceğiz yoksa.
  • 840
    https://youtu.be/aQXQaNTrbYY

    maçı kalbimden şüphelendiğim için izlememiştim, aynı videodaki arkadaşlar gibi. onları çok iyi anlıyorum. ben de gözlerimi kulaklarımı her şeyimi kapatıp, göz bandı takıp, telefonu kapatıp beklemiştim. sonra korna sesleriyle aşağıya indim. bizim çocukları, bizim bayrakları görünce aralarına katılmak yerine önce camiye koşup salya sümük şükür namazı kılmıştım. çok acayip bir tecrübeydi. sahasında kupa kaldırdığımın çocukları!
  • 984
    bu maça kadar çıktığı 12 kadıköy deplasmanından sadece 2 beraberlik çıkartabilmiş galatasaray'ın işin ucunda şampiyonluk olunca nasıl bir takıma büründüğünün en büyük kanıtı bu maçtır heralde.

    bunlarda son yıllarda şampiyonluğa direkt etki eden derbiler;

    96-97 bjk 1-1 gs (şampiyon)
    98-99 bjk 1-1 gs (şampiyon)
    99-00 bjk 1-1 gs (şampiyon)
    00-01 fb 2-1 gs (ikinci)
    02-03 bjk 1-0 gs (ikinci)
    04-05 fb 1-0 gs (üçüncü)
    05-06 fb 4-0 gs / bjk 1-2 gs (şampiyon)
    07-08 gs 1-0 fb (şampiyon)
    11-12 fb 0-0 gs (şampiyon)
    14-15 gs 2-0 bjk (şampiyon)
    17-18 gs 2-0 başakşehir / gs 2-0 bjk (şampiyon)
    18-19 gs 2-0 bjk / gs 2-1 başakşehir (şampiyon)
App Store'dan indirin Google Play'den alın